Toplumsal bir varlık olan insan, özgür yaşamak ve kişisel tercihlerinde bağımsız olmak ister. Fakat özgürlüğün sınırlarını birey kendisi koyamaz. Başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde biter, diğerinin/diğerlerinin özgürlüğü.
Ahlaki ve dini kurallar, özgürlüğün sınırlarını belirler genelde. Kanunlar bu kabul edilmiş ölçütlere göre yapılır.
Özgür olmak kolay değildir, aslında. Tarih boyunca Milletler başka Milletleri savaşlarda mağlup edip; özgürlüklerini sınırlandırmış, hatta katletmişlerdir. Günümüzde hala bu süreç devam etmektedir.
Kişisel tercihler de bir nevi özgürlüktür. Başkalarının özgürlük alanını daraltmadığı sürece, dilediği dini inancı, hayat felsefesini veya inançsızlığı seçmekte özgür olsa da; çoğu zaman insanlar kişisel tercihlerini içinde yaşadığı toplumun genel ahlak ve dini inançlarına uydurmak zorunda kalır. Bir gayri Müslim’in, İslam memleketinde ramazan ayı içersinde, gündüz (kendi rızası ile) açıktan yiyip-içmemesi veya saygın kişilerin bulunduğu bir yemek davetinde bazı toplumsal kurallara ve normlara uyma zorunluluğu da bir nevi özgürlüğün dolaylı kısıtlanmasıdır.
İnsan, bireysel tercihlerini toplumun genel anlayışına uydurmakta her zaman aynı başarıyı gösteremez. Bu durumda, ayıplanmak ve kınanmak kaçınılmaz olacaktır.
Toplumun yargısı her zaman doğru olabilir mi? Bazen önyargılı ve yanlış yorumlarla, bireylere haksızlık yapılabiliyor. Suçlu bulunup asılan bir insana, yıllar sonra iade-i itibar yapılması veya töre cinayetlerine masumların kurban gitmesi; toplumun her zaman doğru karar vermediğini gösteriyor.
Toplumu yönlendiren Aydınlara ve sivil toplum önderlerine çok ciddi vazifeler düşüyor.
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Toplu yaşam kuralları doğal olarak bireysel tercih ve özgürlükler konusunda sınırlamalar getiriyor ve bazı kimseler bunu aşırı bulurken, bu kurallara az bile diyerek yaklaşan kimseler de var.Yani iki uç.
Onun için toplum kurallarının çok iyi incelenerek düzenlenmeleri ve belirttiğin gibi bu konuda mutlaka öğretici olunmalıdır.
Tebrikler sevgili Ahmet.
Yazılarınız da bir başka güzelmiş :)
Tespitler
İfrat(aşırı), tefrit(eksik), vasat(karar) düsturlarını hayatımıza uygulayıp; vasat durumunu mümkün oldukça muhafaza etmeliyiz. Sevincimizde, üzüntümüzde, nefretimizde, isteklerimizde….. Ölçülü olmalıyız.
Sınırları çizmek gerek. Alanlar tespit edilmeli. İnsan kendi özgürlük alanını bilirse, başkasının özgürlüklerini daha kolay kabul edebilir.( Baba evladı üzerinde ne kadar hüküm sahibi, eşlerin birbirini kısıtlama alanları, gençlerin serbestlik sınırları, yaşlıların hakları, vb.)
“Erkekler sevmekten korkuyor” Aynen katılıyorum. Erkekler sevmekten hem korkuyor hem sevmesini bilmiyor. Duygularını ifade etmeyi ayıp-günah saydığından; kendi iç dünyasında boğulup gidiyor. Sevmesini bilmeyen erkek mutlu olmadığı gibi, mutlu da edemez. Sevmek sanattır. Bir nakkaş ustalığıyla işlenmeli sevgi kalplere. Ezeli ve ebedi olan sevgi işletilmezse yazık olur…
Türkiye’nin değişmesi için neye ihtiyaç var? Gaye olmadan başarı da olmaz. Ne istediğimizi, neye ihtiyacımızın olduğunu tespit edip; amaç doğrultusunda harekete geçmek gerek. Kararsızlık çözümsüzlüğün devamıdır. “Hayat faaliyettir, şevk onun bineğidir.” Belirlenen amaç doğrultusunda, şevk ile çalışmaya ihtiyaç var. Şevki kıran lüzumsuz çekişmeler ve adaletsiz paylaşım.
Siyaset cereyanına bünyesi dayanmayanlar; siyasete girmesin, Milletine hizmet etmek isteyen kuvvetli bünyelilere destek olsun. Edil gen değil etken olsunlar.
Emeğine yüreğine sağlık üstadım
selam ve saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta