Bireysel Gelişmeme Şiiri - Cemil Yüksel

Cemil Yüksel
5

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bireysel Gelişmeme

BİREYSEL GELİŞ(ME) ME!
“ Hayat, her canlıya sunulan en büyük armağandır. Yaşıyor olmak mutlu olmak için yeter nedendir. Mutluluk ve mutsuzluk aynı duygu kalıbının farklı şekilleridir ve insan her ikisini dış koşullar olmadan da iç dünyasında yaratabilir…”

İnsanı tanımlarken onu; yaratıcı, düşünen, araştıran, sorgulayan, birlikte yaşayan, sanat yapan vb. bir varlık olarak anlatırız. İnsan gerçekte biyolojik,psikolojik yanları olan sosyal bir varlıktır. Bir yanıyla biyolojik ihtiyaçları için hayatta var olma mücadelesi verirken, diğer yanıyla yaşadığı topluma uyum çabası içine girer. Bir diğer yanıyla da ruhsal doyum peşindedir. Bilir ki biyolojik doyum ya da sosyal statü kazanmak, kendi başlarına onu mutlu etmez. Hayat serüvenini yeterince renklendirmez. Ruhsal doyum ihtiyacı, onu, içsel yolculuklara yöneltir. Yaşadığı anın farkında olmak, hayatına anlam ve zenginlik katmak, nihayetinde kendini gerçekleştirme isteği iç yolculuğunun hareket noktalarıdır.Sorun tam da bu noktalarda başlar. Yaşadığı anın farkındalığı; yarınsız bir başıboşluğa, boş vermişliğe; ruhsal doyum ihtiyacı, gerçek dünyadan kopuşa; kendini gerçekleştirme ideali de kendi “ben”inden kaçışa dönüşüverir.
Freud’da gördüğümüz bilinçdışı çatışmalar ve gelişimsel kriz çözümlemelerinin kişiliği oluşturduğu kuramı, insanın kişisel gelişim isteğinin nedenlerini açıklamada yetersiz kalırken Alfred Adler’in mükemmelliğe ulaşmak için uğraşma kuramı, günümüz insanını anlamada insancıl kişilik kuramcılarınca temel alınır. İnsan, yaşamı boyunca kendisini geliştirmek, içinde bulunduğu sosyal çevreye tanıtmak ve yaşadığı hayattan zevk almak eğilimindedir. Bu eğilimler tüm kadim kültürlerin ve semavi dinlerin de temel öğretilerindendir. Hayat bir anlamda bireyin kendini gerçekleştirme alanıdır.
İnsani bir ihtiyaçtan doğan bu eğilim son yıllarda kişisel gelişim çılgınlığına dönüşmüştür. Az çok kazanan, toplumda belli bir yere gelen birey hâlâ neden mutlu olamadığını anlamakta zorlanır. Üstüne üstlük hayatın git gide artan ritmi, sistemlerin tüketmeye yönelik kültürlemeleri, yazılı ya da görsel basında sürekli olumsuzlukların gösterilmesi, kalabalıklar içindeki bireyin sonsuz yalnızlığı mutsuzluğunun daha da artmasına neden olur. Hayatımı değiştirecek bir şeyler yapmalıyım düşüncesi içine girmişken mutlu olmanın yolları, hayatınızı değiştirmenin bilmem kaç yolu, nasıl istediğniz kişi olursunuz gibi çalakalem yazılmış, iyimserlik, yanı sıra alttan alta uzak doğu mistizmi pompalayan kitaplarla karşılaşıverir. Sözüm ona bilge insanlar, bu kitaplarla değerli okuyucularına sonsuz bilginin ve yaşam sırlarının kapılarını açıverirler. “ İste, her şey senin olsun; hayat, sanıldığının aksine çok kolaydır ve istemek sahip olmak için yeterlidir, bir şeyi iste ve evrene bırak, o sana getirecektir, hep mutlu ol, olamıyorsan şöyle nefes al, az sonra kendini mutlu hissedeceksin, değişmek için inandığın ve sana öğretilen her şeyi unut, değişme kolaydır ve birden bire olur…”
Ne güzel sözler… Bir kitap okuyorsunuz ve her şey birden bire değişiveriyor. Çalışmanıza, gelecekle ilgili kaygılanmanıza gerek yoktur, nasılsa evren siz istediğiniz için hazırlığını çoktan yapmıştır. Sonra binlerce yıldır sürdüregeldiğiniz ve genlerinize kodlanmış ulusal kültürü unutmalısınız. Nasılsa size öğretilen kültürler ve dinler üstü bir bilgeliktir(!)
Gerçekte her şey bu kadar kolay mıdır? Bu tarz kitapları okuyan insan yaşamın “sır”larına erer mi? Bu kitaplardan alınan bilgiler hayatla ne kadar örtüşür? ...
Sorulması gereken çok soru var ve ne yazık ki nesnel düşünüldüğünde bu sorulara verilecek yanıtlar durumun hiç de anlatıldığı gibi olmadığını gösteriyor.
Öncelikle birey edilgen konumdadır. Bu tarz kitaplar kalıp davranışlarla onun şekle girmesini isteyerek “biricik” oluşunu göz ardı ederken kendisinin bir şey aramasına, yapmasına, yaratmasına gerek olmadığını sezdirerek bu kitabı almakla zaten yapması gerekeni yapmış olduğuna bireyi inandırır. Sonuçta insanın merak unsuru, yaratıcılık yanı devre dışı bırakılır.
Sıra ulusal kültürün ve inanışların reddindedir. Ütopik olarak çizilen akıllı evren olgusu tüm değerlerin üstüne konur. Bağlanılagelen tüm inanışların içi boşaltılır. Kişi “ben” algısını kaybeder. Üst kimlik kargaşası yaşar ve gerçek hayat ayaklarının altından çekilir. Ama dışarıda da gerçek hayat akmaktadır. Bu tam anlamıyla bir tıkanmadır. Okunanlarla yaşanılanların çelişmesi, bir süre sonra geri dönüşü zorunlu kılar; fakat dönülecek limanlar da kalmamıştır. Zedelenen “ben” çaresiz savruluşlar içindedir artık.
Doğrusu bu durum kendine büyük bir pazar alanı yaratmıştır. Büyük şehirlerin hemen her semtinde açılan kişisel gelişim merkezlerinin bazılarının ve buralardan nemalanan bilge(!) insanların, bir iki kitap okuduktan sonra bu bilge(!) liğe ulaşan kimi yazarların, antidepresan üreticilerinin, tv kanallarından hayatı öğretmeye çalışanların, kısacası kalbi ve zihni uyutan herkesin keyfine diyecek yok.İnançları sarsılan, yaşam gerçekliğiyle kurgu arasında gidip gelen birey de artık bırakın kendini geliştirmeyi neredeyse kim olduğunu bile unutmuş durumdadır.
Evet, hayat hepimize sunulan en büyük armağandır. Bu armağan, süslü sözlere,boş hayallere, kişisel geliş(me) meye feda edilemeyecek kadar değerlidir.Son sözü bilimin insan yaşamında yanlış kullanılımını eleştiren parapsikoloji ve mistik temelli felsefelerle ilgilenmiş ve bu konularda yazılar kaleme almış A.Huxley söylesin:"insan ne zamanki hayata anlam katmaya çalışır, hayat o zaman anlamsızlaşır. Dertten kim ölmüş sanki... Bırak her şey dağınık kalsın."

Cemil Yüksel
Kayıt Tarihi : 6.3.2008 01:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Hayat, her canlıya sunulan en büyük armağandır... C.Yüksel

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Cemil Yüksel