Birazdan İzmir’de 21 Haziran/Deneme

Mücahit Gülbaş
64

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Birazdan İzmir’de 21 Haziran/Deneme

Artık büyüme göstergem sakal ve bıyıklarımın büyüme oranı değil.
Onların ne zaman beyazlamaya başladığını hatırlamıyorum bile.Bu tavır size biraz melankolik geldiyse eğer,şunu söylemeliyim ki; 20 li yaşlardan 30 lu yaşlara dogru gitmeye başlamışsanız,üstelik İstanbul da, tam karşınızda ve sizden uzak salınmaktaysa,hele bir de uğruna ruhunuzu pazara sürdüğünüz o sevgilinin gözlerinin nerede olduğu belli değilse.
O zaman geriye birtek şey kalır ki o da Cahit Sıtkıyla aynı yolların yarısında buluşmak.
Günlerden 21 haziran 1996 bu gün 29. yaşıma girdim.
21 haziranların genelinde nedense ruhumda hep buruk bir tad olmuştur ve tüm delirme nöbetlerim de böyle günlerde uğramıştır bana.Çıkaramamışımdır hiç “ballı incirlerin ve taze fasulyelerinin” tadını.İnsanlardan ve de özellikle sevgililerden yediğim kazıklar acıtmıştır canımı.
... İşte yine böylesi günlerden birindeyim.Yalovadan çıktım yola(Mavi gözlü tay’ım) İzmire gitmekteyim.Uzun bir aradan sonra özgürüm yani.
Fazla param olmadığı için bulabildiğim en ucuz biletli bir otobüse bindim.
Hemen arkamdaki koltuklarda (j) harfini fazla kullanmalarından göçmen oldukları belli 9 kişilik bir aile oturuyor.Müthiş bir şiveyle; oldukça yuksek bir sesle kendi dünyalarında coşuyorlarda coşuyorlar..
-A be ben size demedim mi şu bizim adamlara iyilik yaranmaz..
içlerinden sarışın bir kadın fora edivermiş goğüslerini hem çocuğunu emziriyor hemde laf yetiştiriyor herkese.Yaşlıca bir kadın ise (Torunu olduğu belli) iri kıyım bir çocuğun altını değiştiriyor. Bir koku ki sormayın gitsin.Burnumun direklerini sızlatan sadece bu olsaydı keşke.Sağ yan koltuğumdaki İlyas Salman karekterlerinden bir bey amca (Büyük ihtimalle doğulu) iki kişilik bir koltuğa hamak gibi uzanmış.Ayakkabılarının biri yerde, diğeri yarım giyili, başını dayamış cama uyuyor.Kenarlarından sigara, çakmak ve bir sürü malzemenin sokuşturulduğu çoraplı ayaklar ise ha burnuma değdi ha değecek.

Hepsi bu olsaydı lafını etmeyecektim de,hele bir de horluyor ki arkadaş; alemlere rahmet okutturuyor.
Zaten dar olan koridorlarda ise 3 çocuk bi ileri.. Bi geri cirit atıyorlar.
Mavi renkli resmi elbiselerle biraz farklı hissetmiş olmalılar ki beni…
Her yanımdan geçişlerinde de “nanik” yapıyor,Bacak kadar boylarıyla dalga geçiyor veletler.

Otobüsün şöförü ise bi alem. Teybine takıvermiş Ferdi'nin kasetini,kaytan bıyıklarının üstündeki, eğri büğrü burnuna özenle yerleştirilmiş bir güneş gözlüğünun, üst boşluğundan arz-ı endam ediyor arabadaki ablalara ve her üç adımda acı bir fren.
Gözlerime inanamıyorum millet kızacağı yerde halinden memnun.Gülmekten katılıyorlar ha çarptı,ha çarpacak diye………
Ben ise nefessiz bir şaşkınlıkla olayların hangisini kontrol edeceğimi anlamaya çalışıyorum.
……………………………………………………………………………………..
İşte bu sahneler aklımda birden başka şeyler çağrıştırıyor.Başka olaylar,başka mekanlar.
…Yine boylesi bir zamanda aylardan sanırım ya temmuz olmalı yada haziran.Serseri bakışlı bir kız öyle şeyler anlatıyor ve coşkulanıyordu ki..
Biraz önce anlattığım sahnelere benzer aynı olaylarla, İzmir’in Gümüldür ilçesinde bir çadır kampta karşılaşmış.Yabancı olduğu bu kültür öyle içten ve sevimli gelmiş ki,gözleri yuvasından fırlamış halde bana anlatıyordu..

Birden bire sis basıverdi her yeri.Çevremde olup bitenin önemi kalmadı artık.Şu an o olmadan yaşadıklarımın çok ta önemli olmadığını anladım.Anlayan biriyle paylaşamadıktan sonra neye yarar ki tüm bunlar? .
Off..
Sevmiyorum bu işlerin böyle olmasını.Tam da bir şeylerin tadını çıkarmaya çalıştığım anda aklıma düşüp ruhumu karıştırmasını..
Neyse,işte İzmir’ime yaklaşmak üzereyim.Bir kaç saatlik bir yolum kaldı.Yaklaştıkça öyle heyecanlanıyorum ki anlatamam.Benim için öyle önemli ki bu kent.Ne de olsa içinde yaşadığım yüzlerce anı,her metrekaresinde ayak izlerim..
HAYIRR..
Allah kahretsin hemen uzaklaşmalıyım bu konudan.Yine gelip darmadağın edecek düşünceleri mi.Dikip göz bebeklerime o kocaman çingene gözlerini,kendisinden başka şeyler düşünmemi engelleyecek..
Oysa ben sadece ondan ibaret değilim ki..
Onun dışında da sevgililerim vardı ve onlarca dost la geçirilmiş harika zamanlar.Üstelik öyle maceralı öyle yoğun bir delikanlılık geçirdim ki..

-Mesela 23 yaşlarım.
Amma ne deliydim, ne de idealist.
Hiç tanımadığım insanlar için düğüne gider gibi ölebilirdim.Hem de çok rahat.
Bir çocuğun gülebilmesi için hiç sakınmadan bir bacağımı koparıp atabilirdim.Biliyorsun yapardım bunu.Sen de şahit olmuştun yapabileceklerime..
-Bu önümüzdeki son yamaç.Birazdan karşıdan Bornova’nın ışıkları gözükmeye başlar.Yine bir haziran ayında, yani kasığa düştüğümün 29.tekrarında bu kent, bu ışıklar,bu şehir gizli bir el uzatarak çekip getiriverdi beni buralara.
İşte karşımdasın nihayet. Hangi köşelerine saklanmışındır kim bilir.Ne oyunlar oynuyorsundur yine İzmir’in kaldırımlarıyla.Öyle uzun bir zaman geçti ki aradan.Yüz yıl mı? Bin yıl mı?
Duyduğumda adını hay anasını avradını..
Yok edesim geliyor her şeyi.
Biliyorum hepsi bahane.Her doğum günümde olduğu gibi bu gün de burada olmamamın tek anlamı var.İzmir benim kent’im.İzmir senin kent’in.
Bu doğum günümde de sensiz kalmak istemedim.Kokunun sindiği bu şehri koklamak,körfezde dalgalanan saçlarına bir yıldız daha takmak istedim..
NİCE YILLARA.. NİCE YILLARA

21 HAZİRAN 1996 /İZMİR

Mücahit Gülbaş
Kayıt Tarihi : 19.6.2006 21:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Atıl Kesmen
    Atıl Kesmen

    Dostum ...Öncelikle yaş gününüzü kutluyorum yaşlanmak adına değil yaşamak adına tabiki...Hoş geldiniz gönlünde sevginizi barındıran İzmir sofrasına ...Hoş geldiniz....Güzel anlatımınızı ve içtenliğinizi yürekten kutluyorum....Sevgi ve saygılarımla....atıl kesmen

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mücahit Gülbaş