Biraz İhanet Şiiri - Durdu Şahin

'İnsanı, sıradan bir materyalden farksız gören Batılı, onu hemen menfaati için harcamaktan, feda etmekten geri kalmamıştır. Dostoyevski'nin hikâyesindeki gibi? Onu yalnız timsahlara yem etmekle kalmamış, asrımızda makineye, bilime, tekniğe paraya tutsak etmiştir. Büyük Rus yazarının aç gözlü vahşi hayvanı bir bakıma tanktır, toptur, bombadır, füzedir, gazdır... Sevgili 'Tek dişi kalmış canavar' çıkarının söz konusu olduğu her yerde insanları gözden çıkarmıştır' (s. 11)

'Batı'nın çizdiği yolda yürüdükçe, manevi değerlerimize dönmedikçe, kendimiz gibi yaşamadıkça daha timsahlara çok kurban vereceğiz' (s. 13)

'Hicri ikinci asırda yaşayan Hatom şöyle der:
Bu yola giren dört ölüme razı olsun: “Birincisi beyaz ölüm, açlık... ikincisi siyah ölüm, sabır... Üçüncüsü kızlı ölüm, nefse karşı gelmek. Dördüncüsü yeşil ölüm, gönül elbisesini yamalardan dikmek, küçülmek' (s. 19)

'Aslolan imanla eylemi hayatın teknesinde yoğurmaktır' (s. 20)

'Şuursuz yenileme isteği, nesiller arasındaki köprüleri yıkar. Medeniyet birikimlerini anlaşılmaz kılar; hatta onları tarihin karanlık kuyularında boğar' (s. 21)

'Değişerek devam etmek, devam ederek değişmek. Bunu yaparken de bir filozofun dediği gibi, yavaşça acele etmeli' (s. 22)

'1980 yılında silahlanma yansında 450 milyon dolar harcayan, eşitlik ilkesi tanımayan, alışveriş oyunları yüzünden aynı yıl üçüncü dünya ülkelerinde elli milyon insanın hayatını kaybetmesine yol açan Batı'nın günümüzdeki hegomanya biçimine ne isim verilmeli? Eğer geçip giden zamanlar binlerle ölçülecek olursa Batı, tarihte görülmüş en büyük canidir' (s. 29)

'Batılı bile kendi çıkmazını fark edip İslamiyetin rahmetle kuşatıcı şemsiyesi altına sığınırken, sığ aydınlarımızın hala bina okumaları ne hazindir' (s. 30)

'Değer yargıları altüst olan Batılı, kendini avutacak bir şeyler aramaktadır. Bilim ve teknikte doruklara tırmanan Batı, manevi alanda sıfırı tüketince mutlu olmaktan uzak düşmüştür. Kendisine ebedi mutluluğu getirecek inanç olgusundan haberdar olmak istememekte, ancak sarılacak, tutunacak bir şeyler de aramaktan geri kalmamaktır.
Batılı, insanın fıtratında var olan inanma güdüsüyle tapacak yeni putlar aramaktadır' (s. 34)

'Batı'ya yöneltilmiş fikir antenlerinin özümüze döndürülmesi gerekir. Namuslu düşünmeyi öğrenmek gerekir. En azından bazı sağduyu sahibi yabancıların bizi tanıdıkları kadar kendimizi tanımak gerekir' (s. 44)

'Geleceğimizi daha aydınlık kılmak için çocuklarımızı mutlaka iyi eğitmeliyiz. Çocuklarımızın iyi eğitilmesi için de insanımızın çok iyi eğitilmesi ge¬rekiyor. Yoksa Nasrettin Hoca'nın suç işleyen inek yavrusunu bırakıp ona kötü örnek olan öküzü dövmesi gibi, küçük çocuklarda değil, onların yetiştiren büyüklerde suç aramak gerekir' (s. 56)

'Konfüçyüs kelimelerin kuvvetini anlamayan, insanların kuv¬vetini anlayamaz der' (s. 57)

'Fikir çilesini çekebilecek, okuduğunu hakkıyla okuyup değerlendirecek, basma kalıbı kırarak sloganların tuzağına düşmeyecek nesiller yetiştirmek, öyle sanıyorum ki en çok özerinde durulması gereken hususlardan biridir' (s. 58)

'Suni eğitimi bırakarak gerçek eğitim düzenine geçmedikçe, dolu kafalar yerine işleyen kafalar ve bilgiçler yerine bilgili insanlar yetiştirmedikçe, içimizde derinleşip, incelmedikçe ve Batı'nın aklı yerine kendi aklımızı kullanmadıkça, içinde bulunduğumuz başıboşluktan kurtulmak mümkün mü? ' (s. 60)

'Şair Baki’ye dostları, kaç çeşit dost olduğunu sorarlar. Baki üç çeşit dost vardır der. Bir dost vardır gıda gibidir, sen onu her gün ararsın. Bir dost vardır ilaç gibidir, gere¬ğinde ararsın. Bir dost vardır hastalık gibidir, o seni arar' (s.72) .

'Tarih okuyorsanız, üzerimizde oynanan oyunları biliyorsunuz demektir' (s. 98) .

'Bir zat her şeyle dost olun, uykuyla dost olmayın' derdi' (s. 114) .

Vahap Akbaş, Biraz İhanet isimli kitabından...