Biraz hüzünlü, buruk, küskün bir çocuk

Alperen Karadağ
76

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Biraz hüzünlü, buruk, küskün bir çocuk

Birazdan gideceksin sevgili. Doğup büyüdüğümüz şehrimizden, rüyalarımızın gizli bahçesinden koparacaksın kendini. Birazdan güneş bir başka batacak oralarda; Biraz hüzünlü, buruk, küskün bir çocuk gibi. Yollara kucak açacaksın ve çok uzaklara gideceksin. Beni beklediğin şehrimizden, evimizden, günahlarımızın tek şahidi duvarlarımızdan arındıracaksın bedenini. Kutsayacaksın ruhunu bir keşiş gibi uzayan yollar boyunca. Alıp götürecek seni bir otobüs camı ve sonra anılarını, sevdalarını geride bırakarak azat edecek düşüncelerini. O otobüs camının garantisinde kalacak gözlerindeki ışık ve yol boyu direkleri sayacaksın uyuyabilmek için. Beni anacaksın. Geçirdiğimiz soğuk kış gecelerini, şehrimizi, sokaklarını, o sıcacık evimizi, yatağımızı, kahkahalarımızın, kavgalarımızın sindiği beyaz duvarlarımızı... Ve inceden tadacaksın yüreğinde, geçen zamanın lezzetini, güzelliklerini, unutulmazlıklarını...

Evet birazdan gideceksin. Yapayalnız bırakacaksın şehrimizi. Beklemeyeceksin artık beni yollarında. Evimizin beyaz boyalı ahşap pencerelerinde. Evimiz sessizliğe, sensizliğe bürünecek. Çiçeklerimiz kuruyacak. Eşyalar yas tutacak yokluğuna. Her şey ama her şey seni çok özleyecek. Özleneceksin...

Yine sevgimiz yollara düşecek birazdan ve ben olmaktan çok korktuğum yerde olacağım. Bedeninden ve şehrimizden çok uzaklarda...

Gittiğin ve kalacağın yer hiç hoşuna gitmeyecek belki. Belki de hemen dönmek isteyeceksin arkanda bıraktığın gözü yaşlı şehre. Ama tüm isteklerin kursağında düğüm düğüm kalacak. Dönemeyeceksin. Sıkılıp bunalacaksın oralarda. Aradıkların, düşlediklerin oralarda hiç olmayacak belki de; ama sen bunun farkına geç varacaksın. Mesela ben olmayacağım. O sokaklarda sevdamız çocuklarla koşup oynayamayacak gönül bahçemizde ve bu yüzden için hep burkulacak, acıyacaksın...

O şehirde, sonbaharlardan kalma kırıntıların ve yalan sevdaların cam kırıkları üzerinde gezineceksin yalın ayak. Kanayacaksın. Ve sonra beni anacaksın. Gezdiğimiz yemyeşil çayırlarımızı, uzun sahil boylarımızı.Ve evimizi sevgili, huzur bulduğumuz acılardan saklandığımız evimizi de anacaksın. Eşyalarımızı da özleyeceksin. Koltuğa uzanıp televizyon seyrettiğimiz zamanları geçireceksin gözlerinin önünden. Geçen zamana ağlayacak, gözyaşları içinde bensiz geçen zamanı sorgulayacaksın. Belki şimdileri geçen zamanlarla değiştirebilmek için Tanrıyla pazarlığa oturacaksın. Belki de ömrünü koyacaksın ortaya. Ömründen on verip geçmişten bir almak pahasına da olsa...İmkansızlıkların, olmazların peşine düşecek mantığın, karanlığa, dehlizlere kapılacaksın. Gündüzlerin gecelere dönüşecek şaşırıp kalacaksın. İçin için terk edişine yanacaksın. Sonra yine beni anacaksın acılar içinde. Şehrimizi, beni beklediğin sokakları, evimizin beyaz boyalı ahşap pencerelerini anacaksın. Sabırla beni beklediğin anları arayacak, ellerin boş kaldığında irkileceksin. Kabuslardan uyanmışçasına haykıracaksın...

Yine sevdamız yollarda. Yine şehrimiz yapayalnız. Hayallerimiz, terkedilmiş mezralar gibi. Çiçekler çoktan kurudu. Güneş battı. Anılarımız şimdi sahipsiz. Eşyalarımız yokluğunun, sıcaklığının mateminde. Ve ben hala hep olmaktan korktuğum yerdeyim. Bedeninden ve şehrimizden çok uzaklarda...

01.08.2003

Alperen Karadağ
Kayıt Tarihi : 18.10.2003 20:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Alperen Karadağ