Karakarga almış peynir kırıntısını gagasına, dolaşıyormuş daldan dala. Bizim tilkinin de canı sıkılıyormuş o ara. Hava güzel, bahar cıvıl cıvıl her tarafta şarkılar söylüyor. Otlar yeşeriyor, böcekler çıkıyor. Tilki ise, aç desek aç değil, tok desek değil. Tembelliği üzerinde, kurnazlık yapmaya bile hali yok. Bir daha görmeyiz tilkiyi bu halde, sanırım. Bizim karakarga da, peyniri yiyecek ya, o kulakları parçalayan sesiyle şarkı söyleye söyleye konmuş dala. Tam da bizim miskin tilkinin, dibinde uyukladığı ağacın dalına. Uykunun en güzel yeri, tepenizde bir karga, “gak, gak, guk. Of! bu ne azap şimdi? ” tilki kalkmış bir hışımla. “Karga, sen ne yapıyorsun orada, başka ağaç yok mu koca ormanda? ”
Öyle sinirlenmiş ki tilki, ormandaki en güzel ağacın dibinde yattığı aklına bile gelmemiş. Zavallı karga ne yapsın? Şaşırmış birden böyle bağırınca tilki. Peynir keyfinden olmak istemiyormuş, aslında tilkiye ders vermeyi de düşünmemiş değil hani. “Özür dilerim” deyip uçmuş o ağaçtan. Peyniri de yanında tabi.
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden