Bir Zamanlar Karabayır Şiiri - İbrahim K ...

İbrahim Karay
16

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Bir Zamanlar Karabayır

Koca derede su kaynağı vardı İncallar gözü idi adı.
Şarlangıcın kıyısında suyu buz gibi ve güzel idi tadı.
Kuraklık onuda yok etti, suyu çekildi, unutuldu adı.
Seksenden önce böyle idi bizim köyümüz Karabayır.

Köyümüzün içinden geçerdi Antalya Fethiye kara yolu.
Ülkede kardeş kavgası çıktı, körüklediler sağı ve solu.
İhtilal oldu kırk yıl geri gittik, ülkemizin bağlandı eli kolu.
Seksen ve öncesi bunlar yaşandı köyümüz Karabayır'da.

Camimiz vardı çatısı saçtan, duvarları örülü taştan.
Tahta merdivenliydi minaresi çevresi, tepesi saçtan.
Çatı arası güvercinlerin yuvası idi, geçilmezdi kuştan.
Eski camimiz yok artık bizim köyümüz Karabayır'da.

Buzdolabı bilinmez, sütler saklanırdı kapısı telli sütlükte.
Buz gibi olurdu su, yarısı toprağa gömülü kiremit Güpde.
Getirilirdi muğardan, gözden su, ya heybede yada sırtta.
Yıllar öncesi bunlar yaşandı bizim köyümüz karabayır'da.

Erik ağacından çatallı lastik sapanlarla avlanırdı kuşlar.
Her yer bembeyaz, kar bel boyu, çok çetin geçerdi kışlar.
Yazın derelerde, hatıllarda buz gibi suyla alınırdı duşlar.
Bunlar yaşamıştı geçmişte bizim köyümüz karabayırda.

Sabahın köründe gidilir, orakla, tırpanla ekinler biçilirdi.
Öğle olur Armut ağacının gölgesinde sofralar açılırdı.
Güneşin altında susayınca, testiden buz gibi su içilirdi.
Yıllar önce ekin tarlasında bizim köyümüz karabayır'da.

Koyun sürüsü olanlar vardı köyümüzde dokuz on aile.
Sürüleri ile güzlede kışı geçirirler, göçmezlerdi sahile.
Kimi yıl bir metre kar altında üç ay geçirilir, ahile vahile.
Kimi kışlar böyle çetin geçerdi köyümüz Karabayır'da.

Yerli ırk kara sığırlarımız vardı, diğer adıda yoz.
Sütü az fakat sağlıklı idi, kimisi kara kimisi boz.
Otlatmak için gütmeye gidilirdi, dere tepe düz.
Geçmişte bir zamanlar köyümüz karabayır'da.

Bütün taşıma işlerini için herkesin ahırın da bir eşek.
Esasında eşek kaba kelime her işi görür adı olmalı İşlek.
Sağlam kazığa bağlamalı, olmasada ayağında bir duşak.
Sevilmeyen! sesine hasret kaldık, köyümüz Karabayır'da.

Olgunlaşan ekinler biçilir, desteler toplanır olurdu tümek.
Kimi kirmen, kimi tengirek ile yün eğirir, ip olurdu yumak
Çocuklar zanaat öğrensin diye ustaya verilir olurdu çırak.
Bir zamanlar bunlar yaşandı bizim köyümüz Karabayır'da

Sebze meyve doğaldı, fenni gübre, ilaç pek kullanılmazdı
Yenilen ve içilenler sağlıklı idi, hazır gıda nedir bilinmezdi
Hasta pek olunmaz,olsa da hemen hastaneye gidilmezdi
Kırk yıl önce bunlar yaşandı bizim köyümüz Karabayır'da

Akşam vakti işden dönenler yayan yürürdü salına salına.
Bilmezlerdi onlar bel fıtığı, çünkü kuşak sararlardı beline.
Dokuyanlar sevdasını, özlemini, hasretini işlerdi kilime.
Kırk yıl öncesi yaşananlar bizim köyümüz karabayır'da.

Perşembe ikindi vakti her evde pişirilirdi pişi pişi.
Şişmanlık nedir bilinmez, denmezdi bu hamur işi.
Hayır için dağıtılır, çor çocuk yerdi bilmem kaç kişi.
Geçmişte bir zamanlar bizim köyümüz Karabayır'da.

Anlaşmazlık oldu mu, hemen mahkemeye koşulmazdı.
Büyükler devreye girer, onların sözünden çıkılmazdı.
Adaletle sorun çözülür, kimseye haksızlık edilmezdi.
Geçmişte bir zamanlar bizim köyümüz Karabayır'da.

Söz namus, söz senet denir, çek senet verilmezdi.
Bir söz verildi mi asla verilen sözden dönülmezdi.
Günü geldi mi alınan borcu geciktirmek olmaz idi.
Sözünün eri, borcuna sadık idi insanlar köyümüzde.

Karaca Elma derdik adına, küçük yeşil elmamız vardı.
Gök veya olgun iki farklı güzel tat, herkes zevkle yerdi.
Hem tatlı hem mayhoş nefisti tadı, herkes onu severdi.
Bir zamanlar Karacaelma vardı, köyümüz Karabayır'da.

Köy damları deresinde yol boyunca çok olurdu üzerlik.
Olgunlaşır, tohumu toplanır, ipe dizilir yapılırdı nazarlık.
Çeşit çeşit, renk renk kumaşla işlenir, olurdu bir güzellik.
Üzerlik geçmişte duvar süsüydü, köyümüz Karabayır'da.

Televizyon, bilgisayar ve telefonunun olmadığı yıllardı.
Radyo vardı, meraklısı türkü, şarkı veya ajans dinlerdi.
Radyo tiyatrosu vardı ve arkası yarın. Ne güzel günlerdi.
Yetmişlerde ne güzeldi o günler köyümüz Karabayır'da.

Yukarıdan Gümbüm'den gelirdi Koca Muğarın suyu.
Kızılmusluk'da sarnıcımız vardı, yoktu başka kuyu.
Her yanı çeşit çeşit ağaç, çöğür, ilime idi dere boyu.
Geçmişte bir zamanlar bizim köyümüz Karabayır'da.

Bahçelerin, harımların etrafı çevriliydi ardıçtan sövenle.
Biçerdöver, Patos yok idi, harmanlar dövülürdü düvenle.
Herkes birbirini korur, çocuklar oynardı neşe ile güvenle.
Elli yıl önce bunlar yaşandı bizim köyümüz karabayır'da.

Onlarcası vardı; Osmanlı, Selçuklu dönemi mezar taşı.
Kimisi iki üç metre uzun dikili taş, kimisinin sarıklı başı.
Kültürümüzü yok ettiler, dinmesin hırsızların göz yaşı.
Kırk yıl önce mezarlık talan edildi, köyümüz karabayır'da.

Koca Muğarın oluklarında sular gürül gürül coşardı.
Çeşmeler, dereler suya hasret değil, şırıl şırıl akardı.
Dereler, yamaçlar doluydu kuşlarla, cıvıl cıvıl uçardı.
Geçmişte bir zamanlar bizim köyümüz Karabayır'da

Bahar yağmurları yağar, dereler uğul uğul sel olurdu.
Köydamları'dan gelen sel Bucak'ta birikir, göl olurdu.
Yağmurlar bereket getirir, ekinlerin verimi bol olurdu.
Yağışların çok olduğu zaman köyümüz Karabayır'da.

Eylül 2017
İbrahim Karay

İbrahim Karay
Kayıt Tarihi : 15.12.2018 23:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Geçmişte 1970 ve 1980 li yıllardaki köyümü anlatmaya çalıştığım bir şiir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Karay