ERZURUM'a sonbahar çok erken geldi... Akasya yapraklarına, saçlarına ilk aklar düsen kişilerin ürkek halleri gibi; bir bir sarı lekeler düşmeye başladı... Mehmetçik Manevraları’na katılmak için Aziziye Kışlası’ndan çıktık. Elimizi uzatsak, üzerinde göklere değeceğini zannettiğimiz dağları aşarak, Horasan’da; dallar arasına sıkışmış, Kâzım Karabekir Paşa’nın karargâhını kurduğu zirve eteklerinde SANAMlR köyüne gittik.
Yavaş yavaş sararmaya başlamış söğüt ağaçları altıında; yemyeşil çayırları, dağlardan çağlayarak vadiye inen çayları ve değirmenleri; Sanamir'e gömülmüş bir kutlu kişi Hacı Ahmet Baba'nın kerametlerini dinleyerek seyrettik… Köyün gürbüz ve mahcup çocuklarını sevdik. Muzaffer Albay’ın emriyle köyde hasta baktık; çocuklara hurma ikram ettik... Ve çocuklar, ellerini kanatarak topladıkları, yeşil sert yumru yumru dağ armutlarım, gözlerinde bir sevinç halesiyle bizlere ikram ettiler...
Dağların ve dikenli dalların doruğundan
Yeşil, sert, yumru yumru getirilmiş bir elmas...
Kan sızan ellerinde, bir yürek pınarından
Uzatılmış can suyu... ve ışık sızan bir tas!
Gökler, gökler, gökler... kat kat fezada
Sanamir, altında ezilmiş gibi
Yalnızlık, bir yeşil çayırdan halı
Dağlar arasına serilmiş gibi...
Gözlerinden ateş saçan süvari;
Yalçın kayalardan vadiye doğru
Nal sesi, nağralar ve çığlıklarla
Nasıl akar bilirsiniz ölüme...
İşte öyle... Bir değirmen, başını
Uzatmış, bekliyor bir dağ seline...
Söğüt ağaçları titrek ve mahzun...
Bazı, akşamları, nurdan hayaller
Dalların içinden geçiyor gibi...
İnsanlar pek bir şey bilmiyor ama
Çiçekler, yapraklar... gökte yıldızlar
Çok ince bir sırrı seziyor gibi…
Dağların ve dikenli dalların doruğundan
Uzatılmış can suyu... ve ışık sızan bir tas! ..
Kayıt Tarihi : 7.10.2005 14:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!