Bir Yusuf Masalı Şiiri - Yorumlar

İsmet Özel
69

ŞİİR


915

TAKİPÇİ

başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilk önce damarlarımızda duyuyor çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda

Tamamını Oku
  • Gürhan Ezer
    Gürhan Ezer 27.01.2007 - 18:06

    28 ocak:Ahmet Telli-Karda izler,
    Yarınki günün şiiri olacak nasipse...:)))

    Cevap Yaz
  • Ramazan Adil Uysal
    Ramazan Adil Uysal 27.01.2007 - 00:24

    Bir yusufçuk sandalıyız
    Deniz koşulsuz ırak
    Ne bir zeytin tanelenir dalında
    Ne de tüllenir uykuluksu bir yaprak

    ..Ya küçük kızım Züleyha

    Cevap Yaz
  • Zülkarneyn
    Zülkarneyn 26.01.2007 - 23:47

    Uzaklar varmayı arzu denler için en iyi hedeftir.

    Cevap Yaz
  • Tahtına Dargın Padişah
    Tahtına Dargın Padişah 26.01.2007 - 20:34

    PROTESTO........


    Karanlığın Kızı.

    Karanlığın kızı
    Saçların kırmızı
    Gözlerin ateş
    İçine aydınlıktan
    Sızı düşecek...

    Karanlığın kızı
    Kaçma gölgenden
    Üstündeki siyah geceliğinden
    Yakacak bir sevda
    Tam yüreğinden...

    Karanlığın kızı
    Bu halin neden
    Unutma
    O bakir ve eşsiz beden
    Yaşlanmaz aşıktan
    Hiç el değmeden...

    Karanlığın kızı
    Korkma sevginden,
    Arzundan,
    Düşünden,
    Gülücüğünden
    Çalacaksın güneşi
    Gün eşiğinden....

    Hüseyin Cihan


    Cevap Yaz
  • Celalbayrak
    Celalbayrak 26.01.2007 - 18:56

    vala ben ne diyeceğimi bilemiyorum

    Cevap Yaz
  • Aydın Aktay
    Aydın Aktay 26.01.2007 - 18:46

    Patlaması Gereken Masal: Bir Yusuf Masalı-2
    Özel, soru sorma geleneğinin Türk solu açısından taşıdığı değerin, şiir söz konusu olduğunda zirveye çıktığını belirterek “siyasal bağlanmasının yön değiştirerek İslama girmesiyle sonuçlanmasının bu gelenekle sıkı sıkıya ilgili olduğunu” söyler. Türk solunda buna benzer dönüşümlerin fazlasıyla gerçekleşmemesini de Türk solunun bu soru sorma geleneğine ihanet etmesiyle açıklar.

    Bu durum, bize İsmet Özel’de şiirin işlevine ve önemine dair birtakım işaretler vermektedir. Söz konusu soru sorma geleneğinin bir aracı olarak şiire, gerçekliğe götüren asli bir rol biçer, Özel. Bunda, şiirin farklı bir dil ve gündelik dilin kalıpları içinde boğulan düşüncenin ifadesine bir imkan bahşetmesinin rolü vardır. Bu imkanlardan biri de İsmet Özel şiirinde, şiir üzerinden “gerçekliğe gidilebileceğine dair cesaret verici sorulara” çok rastlanmasıdır.

    “Niçin, niçin,niçin/kuyuya düşen çocuk niçin ölmesin? ” dizelerinde Özel’in, “nasıl”ın açıklayıcı özelliğinden değil de “niçin”in anlamak isteyici özelliğinden bilhassa faydalandığı açık ve bu açıklık da gerçekliğe ulaşma arzusunu, sorular sorma geleneği ile bağlantılandıran bir şairin bu seçiciliğini de açıklar vaziyettedir. Bu tarz sorular, İsmet Özel şiirlerinde gerçekliği ifşa etmede önemli işlevler görür.

    Şiirin, İsmet Özel için 'gerçekliği ifşa eden' bir işleve sahip yönünü yer yer O'nun dizelerinde en güçlü vurgusuyla, özellikle hakikati kucakladığına inandığı durumlarda görürüz. Tıpkı;

    'Ben, İsmet Özel; Şair,
    kırk yaşında...' diye başlayan ve
    'Her şeyi gördüm, içim rahat...' diye devam eden meşhur dizelerinde, ayrıca 'varoldum kayrasıyla varedenin, eşrefi mahlukat nedir bildim' diye sonlanan bir başka şiirinde bu durum açıkça görülürken;

    İsmet Özel'in; bazen içli bir ezgi ile bu arayışlarının sonuçsuzluğuna eşlik eden bir yenilginin ses tonuyla da bazı dizeler sıralaması şaşırtıcıdır: Yukarıdaki dizelerde hakikati teslim almış bir şairin güçlü sesi yankılanırken; Aşağıdaki dizelerde ise

    'Bilmem, insan nerenin yerlisidir? '
    'Gelin sizinle bir pazarlık yapalım ey insanlar,
    bana kötü, vazgeçtiğiniz düşünceleri verin,
    eski yanlışlarınız,
    ah, ne aptalmışım dediğiniz ne varsa...'
    'Taşınacak suyu göster, kırılacak odunu,
    Bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbel alemin'
    diye bazen insanlardan bazen de Allah'tan hakikat dilenen bir ses duyulur şairden.

    Tüm bunlar, aslında şairin, kendi kişisel hakikat arayışı serüveninde veya ontolojik problemlerine çözüm arayışı esnasında şiirine atfettiği önemli rolü göstermesi açısından dikkate değer örneklerdir.


    İsmet Özel; Cemal Süreyya, Ömer Bedrettin, Süreyya Berfe, Turgut Uyar, Edip Cansever, Eray Canberk gibi II. Yeni şairlerinin etkisinden beslenerek kendi anlayışını ve melodisini oluşturmuş bir şairdir.

    II. Yeni’nin Orhan Veli ile ortaya konan “Garip” şiiri veya serbest şiirin; düzensiz, kuralsız olarak, şiiri ayağa düşüren serbestliğine karşı tepki olarak şiiri kendine has bir dil ve kuralları olan bir şiir anlayışına evriltme çabası da Özel şiirinin de ana özelliğidir. Bu durumda Özel, şiirin; ne katı kurallarla şairin üretkenliğini kısıtlaması ne de ayağa düşürerek gündelik dilin bayağılığına sahip olması taraftarıdır. Bu yüzden ve bu amaçla Özel, II.Yeni’nin şiirlerinde görmeye alıştığımız kırık dizeler, kelime oyunları ve harflerle melodi oluşturma gibi tarzlar da denemiştir. Sezai Karakoç’un II. Yeni için belirttiği “kapalı çarşı” “Çapalı karşı” oyunlarına benzer olmasa da Özel şiirinde;

    “Çocuk e harfine yaslanmış uyuyordu” veya “d harfine bak dedim nasıl da soylu duruyor sonunda kelimenin” dizeleri bu denemelerin örnekleridir.

    Özel’e göre şiir, “kendi başına bir önem ve değer taşıyan bir sözdür.” Özel’in, şiiri yer yer önemseten, onsuz olmaz dediği pek çok ifade gibi ki “Türk ulusunun varlık sebebi”, “kendi ontolojik duruşunun bir sembolü” gibi ifadelerle de şiiri kutsadığı çok görülür, bunlardan ve
    bu tarz şiir övücü ifadelerden, acaba Özel’in, yeni bir masal kurma (şairlik masalı gibi) denemelerinin ilk adımları olarak da şüphelenilebilir mi? Sorusu da akla gelmiyor değildir.

    Yine de İsmet Özel için şiirin, bir sığınak, hatta ulus inşa ettirecek denli büyük ve efsunlu bir güç olduğu sözlerinden de anlaşılmaktadır. Şiirin kendi başına bir önem ve değer taşıyor oluşunu Fuzuli’den örnekleyen Özel, “Ne yanar kimse bana ateşi dilden özge/ Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı” beyitini düz yazıya çevirirsek bütün önemini ve değerini yitiriyor der, Acaba “bu beyitin bize ulaşmasında etkili unsurlar; vezniyle, kafiyesiyle, kelime seçişiyle veya sanatlı bir ifade oluşuyla açıklanabilir mi? ” Diye de sorar, buna olumsuz cevap veren Özel, “çünkü” der, “hiç kimsenin bu beyitte şairin sadece duyduğu şiddetli yalnızlığı dile getirdiğini, bu beyitin yalnızca bu anlama geldiğini ileri süremiyordu. Oysa, bu sözlerden mutlaka bir anlam çıkarılacaksa da bundan başka bir anlamın çıkması da mümkün değildi.” Yine de bu sözlerde “farklı, fazladan bir şey var” der Özel. İsmet Özel, buna “insan oluş bilmecesi” diyor “şiir okuma kılavuzu”nda. Özel, şiirin bu bilmecemsi yönüne ilişkin olarak

    “Güle dair bir neden yok/
    Gül açar çünkü açar.”

    Diyen Eliot’tan örnek verir. Bu, şiir üretiminin yetenek işi mi yaratıcılık mı sonradan mı kazanılır? bilmecesinin cevabıdır aynı zamanda. Tüm bu akıl yürütmelerinin varıp dayandığı son nokta olan bu düşüncesi ile

    Maliyeti düşük olduğu için şiire yöneldiğini ve şair olduğunu söyleyen İsmet Özel, şairlik ya da şiir için üretilen masalı yıkmanın da peşinde midir? Bilinmez… Ancak, bu çıkarıma göre, yeryüzünde şair olmak için seçilmiş olmak gerekmiyor, Buna göre yetenekli herkes şair olabilmektedir. Bu şekilde düşünür Özel; Bu ifadelerle Özel'in; şiirin üretiminde çalışmanın önemini vurguladığı düşünülürken bir başka anektodunda Özel; şiirin, öyle çalışmayla ya da rasyonel bir üretimle yazılamayacağını; şiirin, Eliot'un dizelerindeki gibi kendiliğinden ve gerekçesiz açan bir gül olduğuna ya da şiirin 'şaire gelen' bir şey olduğuna dair ifadelerine rastlamamız tuhaf bir tenaküz gibi durmaktadır.

    Şiirin bir çalışmanın ya da rasyonel bir çabanın ürünü olmadığına dair Özel'in düşüncelerine pekçok yazısında da rastlanılır. Burada şiirin ve şairliğin iradi bir seçim olduğuna dair maliyetle ilgili yapılan espriye uygun düşmeyen bir kabul sözkonusu gibidir.

    Ama Özel’in, ideolojik dönemi dediğimiz, ara dönemlerinde buna pek de riayet ettiği söylenemez. Zorlayarak şiir yazmak veya şiir hazırlamak gibi uğraşlarını gösteren, özellikle “yıkılma sakın” şiirinin oluşma safhasını ve sürecini anlattığı ilginç anekdot önemlidir burada.
    “gövdemin kokusundan/göğsümün kıllarından buharlaşıyor şiir” dizesiyle; Şiirin kendiliğinden 'gelen' bir şey olduğuna dair vurguyu yapan;

    Özel'in, “yıkılma sakın” isimli şiirini Ataol Behramoğlu’nun askerdeyken kendisine yazdığı şiire bir cevap olsun diye günlerce yazmaya çalışması bu tenaküzü çok iyi anlatıyor olsa gerek birkaç dişine mal olsa da.

    Yani, aslında bu şiirin yazılmasında şairin gövdesinin kokusunun ve göğsünün kıllarının bir ilgisi olmadığı açıkça görülür.


    Şiirin işlevi ve anlamına ilişkin olarak şiirin; ideolojilerin oyuncağı olmadan, onlara hizmet eden bir anlayıştan uzakta değer kazanmasının gerekliliği için oldukça büyük bir kararlılıkla mücadele vermiş bir şairin; özellikle 'Yıkılma sakın, propaganda,evet isyan ve sevgilim hayat' tarzı şiirlerle arzı endam etmesi; şairin, sadece 'devrimci bir şair' değil, bir 'devrim şairi' olmak gibi bir hevese de ne kadar sahip olduğunu belgeliyor.Oysa 'şiir okuma kılavuzu' adlı poetikasında ısrarla şiirin bu yönüne eleştiri yapmışken.

    bu durum, Özel için şairliğin 'bir masal devi' kurgusu ile nasıl işletildiğinin görülebilmesi açısından ilginçtir.

    Şiirin işlevine dair Özel, onu düzyazıdan ayırarak; şiirin, “bir şeyi gösteren değil bir şeyin görülmeye değer olduğunu gösterir” Der. Bu da şudur: “Şiir bizi düz yazıda olduğu gibi anlam alanına götürmek üzere dilden uzaklaştırmaz, anlamın dilde saklı kaldığını bildirerek dilin sınırına yaklaştırır.” der. Bu noktada İsmet Özel için şiir yazmanın nasıl bir gereksinmenin sonunda ortaya çıktığı önemlidir. Şairin meşhur;

    'yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir' dizesinde İsmet Özel, yaşamayı bilmek anlamında oldukça mütevazi takılırken yaşamın acemiliğinin üzerinde nasıl bir hükümranlık oluşturduğuna dair bir itirafta da bulunmaktadır bu sözleriyle. Ancak gerçekte, İsmet Özel'in 'kavganın göbeğinden' yani yaşamın tam da ortasından konuştuğu, yön verdiği Türk düşünce dünyasına ve siyasetine, tarihine yönelik sözleri, düşünceleri akla geldiğinde, aslında pek de acemice değil hatta söyledikleri dinlenmediğinde, kabul görmediğinde, hatta anlaşılmadığında, huysuzlanan bir haleti ruhiyenin etkileri görülüyor üzerinde. Düşüncelerinde oldukça ısrarcı, bir o kadar da 'Kalın' dır. Bu durum perhizle lahana turşusunun hikayesi ile ilgili midir? bilinmez ama İsmet Özel'in Yaşam bilgisizliği üzerine vurgulanan meşhur dizelerinde, Özel'de görmeye alışık olmadığımız bir mütevaziliğe rastlamamız tuhaftır. Oysa, alışıldık ve ezbere dönüşmüş bir yargı olarak her zaman dillendirilen Özel megolamanlığı şu dizelere alıştırmıştır her zaman biz okurlarını; (bu yargının doğruluğu ayrıca bir tartışma konusudur.)

    'Ben nereyi parmaklarımla göstersem orası şapkalar yüklü vagondur';

    'Ben papatyaları şımartmadım diye oldu Mata Hari'ler casus, Al Capone'lar gangaster'

    'Benim adım insanların hizasına yazılmıştır
    bedeli hergün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu'

    Özel şiirinde her ne kadar yoğun olarak rastlanılan 'ben' vurguları modern anlamda bir bireyselliğe işaret etmese de bu şekilde anlaşılmasının izahları oldukça yoğun ilgi gerektirir. Ancak rahatlıkla şairin bu vurgularını insan oluş bilmecesini çözmeye çalışan bir bireyin, bir 'ben' olarak kendini öne çıkartıp, aslında tüm insanlığın varlık sancısıyla empatik bir bağ kurma çabası olarak görmek daha uygun ve doğru bir bakış açısı sunacaktır.

    İsmet Özel şiirinin O'nun kişiliğinin diğer yönlerine de ışık tutan yönleri elbette ki çoktur. Bunları bir psikanalist titizliği ile değerlendirmek en başta bu yazının konusu değildir. Bunlarla birlikte İsmet Özel şiirinin ve düşüncesinin ortaya çıkardığı portre, elbetteki İsmet Özel'i küçülten değil O'nu daha da ilgilenilmeye, takip edilmeye değer kılan bir sonuç sunmaktadır okurlarına. Çünkü, hakkında ne söylenirse söylensin, ne yazılırsa yazılsın, neticede Türk şiirinin köşe taşlarından birisine dokunacaktır yazılanlar.


    Sözkonusu değerlendirmelerimiz elbette ki İsmet Özel şiirini hafife almak ya da eleştirmek gibi bir amaç taşımamakta ve bu noktalar, Özel şiirini küçültmemektedir.

    Bu değerlendirmelerle sadece 'Erbain', 'Bir yusuf masalı','şiir okuma kılavuzu' ve 'Valdo... ' kitapları esas kabul edilerek bir şairin, şiir ve siyaset hakkındaki düşüncelerinin bazı noktalarda nasıl bir tutarlılık denetimine tabi tutulması gerektiğine dair bir deneme yapmak amaçlanmaktadır. Bu denemenin gerekliliği İsmet Özel için de aynı önemde anlaşılır bir gerekçeye sahip olma iddiamızdan kaynaklanmaktadır. İsmet Özel'in kendisinin de pek memenun olmadığını bildiğimiz yoğun olarak taltif edildiği bir şiir veya entelektüel ortamda bir 'üstad' bir 'ağabey' olarak anılmaktan yana duyduğu kadim endişedir aslında bu çabanın saiki. Anlaşılmamaktan yana dem vuran bir yazar ya da bir şairin aslında belki de anlaşılmış olma ihtimalinin de belirebileceğine dair umutları yeşertmek ve gerektiğinde üstad kabul edilse de tenkitle düzeltilebileceği bir takip altında bulunduğu güvenine bir parça katkı yapmaktır.

    Bunun ne denli bir başarıyla ortaya konulduğu elbette ki görecelidir ve sadece metin-anlam/yorum diyalektiğinin ortaya çıkardığı öznellikle ilgilidir.

    Ancak yine de Özel şiirine yönelik ortaya konmaya çalışılan Tüm bu noktalar, İsmet Özel için şiir ve şairliğin anlamına ilişkin görülmeye ve tartışılmaya değer noktalardır. İsmet Özel, 'Bir Yusuf Masalı'’na evrilecek şairlik ve şiir serüveni boyunca, peşinden ayrılmayacak bir beklenti ile yazmaya da devam etmektedir.

    İnsan, düşünmeden edemiyor, gerçeğin parlaması için “Valdo” da herkesi kendi masalını yıkmaya çağıran Özel, komünistlik ve İslamcılık masalını yıkarak bunu çok iyi gösterdiğine göre, şairlik masalı ile neden bu kadar yaşamak istemektedir? Her ne kadar Özel; “Bir şair cesedinden farkı yokmuş denizin” derken ilk önce onu(şairi) ortadan kaldırmayı düşünmüş olsa da şimdilerde şiire sadece 'masal kuran' değil, aynı zamanda 'ulus kuran' bir kahraman, bir dev anlamı biçiyor. Özel’in bununla yaşama konusundaki ısrarı niye, şiirin bir masal olduğuna dair inancı mı tam değil, daha zamanı mı gelmedi? Üstüne üstlük “Bir Yusuf Masalı” bu masalı katmerliyorken ilginç bir durumdur bu doğrusu.

    Cevap Yaz
  • Aydın Aktay
    Aydın Aktay 26.01.2007 - 18:45

    Bir Masal Düşmanından: Bir Yusuf Masalı-1
    Siyasal bağlanmaların tutkulara ve bu tutkuların hayal kırıklıklarına, korkulara yerlerini terk etmesiyle, 1960’lı yıllar sonrasında, özellikle sol cenahta gençler üzerinde etkili olan şizofrenik ve paranoyak vakalardan kaynaklanan delirmeler, intiharlar, ölümler; İsmet Özel için,şiirin ve siyasetin saçaklarına tutunmasıyla söz konusu olmamıştır.('Bir Eylül günü bilek damarlarını kestiği zaman' dışında.)

    Özel,bu durumunu şu cümlesiyle anlatır.

    “Şiir ve siyaset bana verilen tekinlikti.”

    Şiirin ve siyasal bağlanmaların birbirine geçiştiği noktaları esas alan İsmet Özel, “Valdo, sen neden burada değilsin? ” isimli eserinde, Türk düşünce dünyasında, sanat ve siyaset başta olmak üzere, son yirmi beş yılın değerlendirmesini yaparken, oluşmakta bulunan bir zihniyetin hikayesini, bu oluşumdan en çok ve doğrudan etkilenen bir kalem olarak önümüze karmakarışık bir yığın bırakarak anlatmaya çalışıyor.

    Böylece,bu karmaşanın içinden de yani, İsmet Özel’in biyografisinden de edebiyat sosyolojisi ve de tarihi açısından değerlendirilebilecek işlevsellikte birtakım noktalar da bir imkan/fırsat olarak karşımızda beliriveriyor bir anda.

    Bunlar, şu başlıklar altında toparlanabilecek noktalardır:

    -Türkiye’de şiirin serüveni ve sanata bakışın siyasi zeminleri;

    -Bir edebiyat (şiir) akımı olarak 2. Yeninin özellikleri;

    -Siyasal bağlanmaların sanat kuramlarına etkisi;

    -Sanat (özelde şiir) - ideoloji ilişkisi; ve

    -sosyalizmin ve İslamcılığın 25 yıllık Türkiye tarihi açısından, her iki düşünce evresinde kendince yol almış, bulunmuş bir kalemden ve yine O’nun tanıklığında, her iki düşüncenin Türkiye açısından önemini belirten ve dikkatle okunması gereken ifadeler; ayrıca,

    -Türk Solu ve Türk sağına yönelik eleştirel değerlendirmeler.

    İsmet Özel; 'düşünmenin adlandırmalarla başladığını, adların yardımıyla kavram sahibi olduğumuzu' söyler. Böylece, belli tasavvurlara ulaştığımızı da. 'Musavvar dünyamızın gerçek dünyamızı anlamada bizim en büyük kazancımızı temsil ettiğini' ekler. Bu özelliğin insanı eşrefi mahlukat kılması bir yana “dil” aracılığıyla işlediğini vurgular. “Adlandırmalarımız, kavramlarımız, tasavvurlarımız; bizi, o adlandırmaya, o kavrama ve o tasavvura götüren niyetlerle, şartlarla ve ortamla birlikte anlamlandırılabilirse önümüzde bizi çıkış yoluna götürebilecek bir yol açılabilir.” Diyen Özel, bu noktada, dilin bizim en büyük danışmanımız olduğunu söyler. Ancak, dil ile danışma bir tanışmaya dönüşünce gerçeğin parladığını ekleyerek uyarır:

    “Bu danışma, danışıklık haline gelirse o zaman herkesi yanıltan/aldatan bir masal çıkar ortaya”

    'Valdo...'da İsmet Özel,Aydınlanma düşüncesinin hümanizm üzerinden pozitivizme oradan da bilime evrilen sürecinin insanlığa bir cennet vaadiyle süslenerek masallaştırılmasını anlatır ve bu masalın, atom bombasıyla birlikte patlamasıyla sona erdiğini anlatırken, her masalın kaderinin de böyle olacağını/olması gerektiğini açıklıyordu. Özel,Tıpkı 'patlayan bir masal olan bilim' gibi her masal da böyle bir kadere sahiptir, demek istiyordu.

    “Masalların en kötüsü, kendi hakkımızdaki masaldır.” Diyen Özel, bu durumda insanlara düşen görevin, herkesin kendi masalını yıkması olduğunu da vurgular.

    İsmet Özel, kendi kişisel masalının üç önemli kelimesini hatırlatarak (şair, komünist ve Müslüman) bu kelimelerin büyüleyici,masalımsı tabiatıyla uğraşmaya ve onları yıkmaya koyulur.

    “Valdo, sen neden burada değilsin? ” de özellikle bu çabanın izleri rahatlıkla sürülebilir.

    İsmet Özel’e göre, her masalda yer alan; devler, deniz kızları, periler ve padişahlar
    kendi masalında bu üç dev kelimedir.

    İsmet Özel’in “Bir Yusuf Masalı” adlı eserini, aslında bu masal yıkma operasyonunun kendisinde hayat boyu nasıl sürdüğüyle ilgisi dolayımında değerlendirmek gerekir.

    İsmet Özel, Marksist devrim aşkı(masalı) ile yanıp tutuştuğu dönemlerde bu masalı “Akdeniz’in mora doğru ufka çalan mavisi” isimli şiirinde yıktığının ipuçlarını verir.

    Özellikle; “Bu kadarmış Akdeniz/ aslı yokmuş dinlediklerimin” Derken…

    “Yazık, şairler kadar cesur değilim” dizesinde 'şair' masalıyla da uğraşır. “Of not being a jew” de 'Müslüman' masalıyla hesaplaştığı gibi...

    İsmet Özel’in bu uğraşlarının temelindeki saik olarak; “masalların yıkıldığı, gerçeğin egemen olduğu” bir dünya arzusu görülür. Bu arzunun ihmal edildiği İsmet Özel değerlendirmelerinin eksik bırakacağı bu nokta, yanlış anlaşılma girdabına sürükler okurunu…

    Özellikle ara dönemlerinde, kendi masalına “bir kahraman” olma isteği göze çarpar Özel’in; bu dönem, Özel’in yıkacağı masalı inşa etmeye başladığı dönemdir. Bu ara dönemlerine ideolojik bağlanmalara kıyasıya kendini kaptırmak istediği dönemler de diyebiliriz.

    Hem Marksist hem de Müslüman dünya görüşüne bağlanmasının zirvesindeyken bu ruh halinin bu dönemlerde yazdığı şiirlerine, hatta şiir başlıklarına etkisi oldukça açıktır.

    Marksistken yazdığı “Evet, isyan., Partizan, Sevgilim hayat, propaganda, Yıkılma sakın” şiirleri ile Müslümanken yazdığı; “Esenlik bildirisi, amentü” şiirleri bu dönemine ışık tutan örneklerdir.

    Özel, bu dönemde yazdığı şiirlerde birinci tekil şahıs olarak kendisine “ben” sıfatını en çok yakıştırdığı vurguları yaparak ontolojik duruşunu çok somut bir biçimde ortaya koymaktan çekinmez.

    Ancak, İsmet Özel’i masal kahramanlığından gerçekliğin şiirine götüren asıl çalışmaları siyasal bağlanmalarının olmadığı veya bitmeye yüz tuttuğu şiirleridir. Bunlara örnek olarak; “Karon, Bakır tenli yapraklar,Bakmaklar, Yorgun, Akdeniz” ve Müslümanken yazdığı “Of not being a jew, Münacaat ve Naat”ı gösterilebilir.

    Masalımsı bir bağlanmayla müslüman dünya görüşüne bağlandığını daha önceki şiirlerinde göstererek ve özellikle 'Amentü' sünde;

    'var oldum kayrasıyla varedenin/eşrefi mahlukat nedir? Bildim.'

    Diyerek bunu ifade eden Özel,daha sonra müslüman dünya görüşüne bağlanmanın(islamcılık) ilk memnuniyetsizliğinin işaretlerini de bu son şiirlerinde ortaya koymaya başlar.

    Tıpkı, 'Akdeniz...' şiirinde

    “aşkın en tabanında yattığım anlaşılmasın” Derken,
    nasıl, 'devrimci' dünya görüşüne inançsızlığını belirtiyorduysa; bu sefer
    'kırılacak odunu göster/ taşınacak suyu
    Bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbel alemin? '
    ile 'bilmem, insan nerenin yerlisidir? ';
    “kardeşlerim pogrom bana”
    veya “böylece başlar benim diasporam” Derken de bu sorular ve şüpheler eşliğinde bu hesaplaşmasının yönünü 'İslamcı' görüşüne doğru çevirdiğini/yönlendirdiğini göstermeye başlar.

    Şiirin İsmet Özel biyografisindeki yerine ilişkin söylenecek daha çok şeyin olduğu kesin. Bundan öteye; şiirin, Türk edebiyatındaki uğrak noktaları ve serüveni ile ilgili olarak ve toplumsallığına ilişkin yine Özel’in yaptığı değerlendirmeler de çok önemlidir.
    Bu da ikinci yazımızın konusu olsun….

    Cevap Yaz
  • Hasan Tan
    Hasan Tan 26.01.2007 - 14:13

    Yoldan geldim yorgunum ve de hasta..

    Şair diyor ki; 'herkes başkasıdır biraz da' ve herkesin bireysel bir kaderi olduğu gibi, bir de toplumsal bir kaderi vardır diyor..(mu).!

    Her insanının hayat hikayesinin özünde bir Yusuf masalı saklıdır, burda şair katılmamak ne mümkün?! Yusuf' (a.s.)in hayatına nasıl ki Zeliha'nın ona olan aşkı yön vermişse, her insanın hayatına yön veren bir aşk vardır. Bu aşkı ister beşeri, ister ideolojik, ister ilahi olarak ele alın..

    İsmet Özel'in biraz felsefik biraz şiirselliğe pek önem göstermeden yazdığı bir şiiridir bu. Şiirselliği tartışılabilir..(bence)

    Antolojinin, ısıt sofraya sür politikasıdır asıl tartışılması gereken. Her sene aynı şiirin aynı gün aynı narayı atmasıdır tuhaf olan ..CEEEE'

    (yolcuyum ben..yorgun ve de)

    Cevap Yaz
  • Gürhan Ezer
    Gürhan Ezer 26.01.2007 - 14:00

    Arkadaşlar,yarınki günün şiirini bilen var mı?Ya öbürgünkünü?Üşenmedim size bir haftalık günün şiir listesini çıkarttım,inanmayan bir yere not alsın...
    27 ocak-Can Yücel:Takaza,
    28 ocak:Ahmet Telli-Karda izler,
    29 ocak:Ayla Eker:Sevgi emekçisi yüreğin,
    30 ocak:Y.Bülent Bakiler:Bir gün baksam ki gel.....
    31 ocak:Atilla İlhan:Sultani-Yegah

    Bundan böyle her hafta listeyi yayınlamayı düşünüyorum...Taa ki Antoloji yetkilileri beni yalancı çıkarana kadar...

    Cevap Yaz
  • Gürhan Ezer
    Gürhan Ezer 26.01.2007 - 13:22

    Bu şiiri şiir gibi okudum,bir şey anlamadım...Yanyana getirip nesir gibi okudum,yine bir şey anlamadımHele Yusuf ile ilgisini hiç anlamadım...Ama görüyorum ki pek çok kişi bişi anlamış...Kutluyorlar ...İki altta Sefer beyin yorumunu okudum,ben de o yorumu kutlayayım bari...Ey bu şiiri de gökler çıkaranlar,Yoksa siz de Parisi görmediniz mi?

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 50 tane yorum bulunmakta