Her akşam beni kapıda gündüzleri harp meydanında cenk etmiş bir süvari gibi karşılar yalnızlığım. Evvela miğferimi alır yüzümden ki bu -gün boyu yüzüme alelade oturttuğum sahte gülüşlerimdir-. Sonra mızrağımı, zırhımı ve kalkanımı ki bunlarda -basit taarruzlarım ve çürük müdafaalarımdır. Ve son olarak vurur dilime sükuttan gemini. Muzaffer bir komutanda olsam bu kapıdan girdigim anda başlar tüm esaretim. Her şey bıraktığım en acı vehmiyle dolusuverir her zerreme. Evvela bir hasret dolanir odada hirsli hirsli ayaklariyla. Ben adim atar atmaz iste oraya duvarda asılı çerçevenin içine siner. İlk onunla göz göze geliriz. -Yıllar yılı aynı duvarda, aynı çerçevede ve aynı yüz hatlarıyla siz bir resim dersiniz. babamdır o-. Tanır. Hemen koşar gelir, bilir zihnimde yerini, oturur. Ve başımı pencereye çevirir yalnızlığım. Yılların saniye saniye eskittiği bir saksı değer gözüme. Siz ona çiçek dersiniz. Ben hergün gözyaşlarımla acılar büyütürüm içinde. Annemdir o. -O da bilir yerini, koşar gelir, oturur zihnime-. Ve yine yeniden çeker başımı yalnızlığım. Direnirim. Faydasız. İrademin zayıflığını bilir. Üç beş adım ve mutfak. Her şey canlanır birden. O kadar hızlı canlanırlar ki hep mi canlılardı diye şüpheye düşerim, hergün. Tabak, kaşık, tencere, tavadır sizin gözünüzde. -Benim gözümde O'dur-. Bazen kaşık çatal sesi olur kulağımdan girer, bazen mutfak dolabının ahşap kokusu, bazen bulaşık önlüğü, bir terlik, çoğu zaman yatağın boş tarafı, yastığın hep soğuk kalan yanı... işte bu boşlukla hınca hınç dolarım. Merhaba her yanım.
Merhaba, benim sadık limanım! Merhaba, kısacık ömrümün asırlık keder bahçesi! Merhaba, dört mevsim hazanım! Merhaba ey hicran! Merhaba.
Kayıt Tarihi : 1.3.2021 21:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!