Adam bavulunu geceden hazırladı; Arkeolojik bir kazı yapmak için gerekli alet, edevat ve eşyaları hazırlar gibi titizlikle elbise ve şahsi eşyalarını tek tek yerleştirmişti bavuluna.
Her şey kusursuz bir şekilde ayarlanmış ve düşünülmüştü, çıkmak için her şey hazırdı.
Sabah henüz olmamış, güneşin doğma vakti de yaklaşmıştı. Yıllardır kahrını çeken fedakâr eşi, huzurlu bir şekilde uyuyor, çocukları da geç vakte kadar sohbet edip oyun oynadıktan sonra, her şeyi olduğu yerde bırakıp odalarına çekilmiş sere serpe yatıyorlardı. Evin içinde belki on, belki daha fazla adımlar atarak hem onları süzüyor, hem de eksik bir şeyler kalmasın diye bavulunu kontrol ediyordu. En nihayet aile bireylerinin tuvalete gitme ve buzdolabından bir şeyler kontrol edip aşırma ve su içip yatma ihtimalleri ortadan kalkmıştı. Evde derin bir sessizlik hâkim olup, öğleye kadar kimsenin gittiğinden haberinin olması mümkün değildi. Ayrılış vaktinin gelmesi onda daha önceki ayrılıklarda hiç yaşamadığı bir duygunun bir hüznün oluşmasına sebep oldu. Çaydanlığın delinen ibriğinden ince ince süzülerek akan çay gibi yaş süzüldü gözlerinden. Akan yaşların, ince bir leke bıraktığını hissetti yanaklarında. Lavaboya gidip yüzünü yıkamayı denedi sonra vaz geçti. Ya o esnada kırk yıldır aynı yastığa baş koyduğu sevgili eşiyle karşılaşsaydı, o zaman her şey boşa giderdi. Kararını değiştirmekten korktu ve bavulunu alıp süratle evden çıktı. Kapıyı kapatıp kapatmadığından bile emin değildi artık, kafada bir sürü düşünceler. Evin önündeki arabaya yöneldi sonra vazgeçti, zaten anahtarı alıp almadığından bile emin değildi. Sonra arabayla nereye gidecekti ki, nereye bırakacaktı arabayı, arabayı da eşi kullanmıyor muydu?
Cadde boyunca yürüdü, sağa sola bakarak gidiyordu, ne güzel bir mahalle diye düşündü. Çocukluğu, anne ve babası, kardeşleri bir bir gözünün önünden geçti sonra sevdiği kız, yani şimdiki eşi sonra da gülümsedi ne güzel bir hayatı vardı.
Her gördüğü nokta onda bir başka hatırayı canlandırıyordu. Sanki daha önce okuduğu güzel kitaplardan hikâyeler vardı içlerinde, konular konuları takip ediyor, ondan ona geçiyordu.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta