'Bir Yerlerde Bir Şeyler Eksikti' Şiiri ...

Resul Üstün
'Sıkılmış Yumruklarla El Sıkışamazsınız.'
65

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Üçüncü kitabım “Deşifre Etme Yalnızlığımı” KORA Yayınlarında çıktıktan bir hafta sonra Mide Kanseri (taşlı yüzük korsinom) teşhisi ile Dicle Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Bölümüne yatışım yapıldı. Ameliyat (29 Şubat 2008) , yoğun bakım, kemoterapi (kimyasal tedavi) ve radyoterapi (ışın tedavisi) … Derken aradan 20 ay gibi bir zaman dilimi geçti. Ameliyattan birkaç gün önce Diyarbakır’daki Eğitim Kitap Evi’ne birkaç kitap bırakmıştım. Sağlığıma tam kavuşmuş olmasam da, kendimi biraz iyi hissediyor olmamın verdiği güvenle kitabevindeki genç arkadaşlarla durum değerlendirmesi yapmak, yeni çıkan kitaplara göz atmak ve ameliyat öncesi oraya bırakmış olduğum kitaplarımın da son durumlarını öğrenmek amacıyla Galerya’daki Eğitim Kitabevi’ne (Şimdi Kültür Kitap Evi) uğradım. Azat’la kısa bir söyleşinin ardından tam çıkıyordum ki Azat:
”Hocam, KORA’dan yeni bir roman çıktı. Yazarı sizi tanımıştı, bakmak istemez misiniz? ” dedi.
İstemez miyim hiç? Hem yeni olacak, hem de roman olacak ve ben merak etmeyeceğim, olacak şey mi? Azat uzanıp kitabı raftan almaya yeltenince ilk olarak yazarın adı gözüme ilişti. Hatun Ateş Kurt… İsim bana tanıdık gelmişti. Hatta “tanıdık” sözcüğü çok kısır kalırdı ismin içimde uyandırdığı duygular karşısında. Hatun Ateş tamam da… “Kurt” fazlaydı. “Eşinin soyadı olmalı” diye düşündüm, yanılmamışım. Kendisiyle Berfin Bahar Dergisi’nin ve aynı zamanda Berfin ve Kora Yayınları’nın sahibi dostum sevgili İsmet ARSLAN aracılığıyla yaptığım telefon görüşmesinde sevgili Hatun bu düşüncemi doğruladı, Kurt, eşinin soyadı. Kitabın arka sayfasına göz atarken birden Türkiye’deki demokratik yaşam biçiminin sosyal ve kültürel değerlerinin temel taşı sayılan 78 kuşağı gençliğinin tarihe mal olmuş o sıcak günleri geldi aklıma.
Aradan bu kadar uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen, o dönem yaşananlar daha dün gibi aklımdalar. Üzerinde hep o dönem gençliğinin gözdesi sayılan kot pantolon ve pantolon üzerine özenle sarkıtılmış mavi zemin üzerine nakışlanmış siyah puanlı bir gömlek, altta da spor ayakkabı… Evet, Hatun Ateş 78 kuşağının insanlığa mal olmuş tüm değerlerini üzerinde barından kişiliği oturmuş çelik karakterli, dik ve sağlam duruşlu bir arkadaşımızdı.
Kendisini görmeyeli yaklaşık otuz yıl olmuştu. Ama şimdi onun yerine elimde “Bir Yerlerde Bir Şeyler Eksikti” adlı romanı duruyordu. Evet, bir yerlerde bir şeyler eksikti sevgili Hatun. Şüphesiz ki o eksiklik bizden kaynaklanan bir eksiklik değildi. Birileri hep “Bir Yerlerde Bir Şeyler Eksik” kalsın diye ve kişisel çıkar, siyasal ego tatmini uğruna ensemizde boza pişirmeye devam ediyordu ve bilerek bir yerlerde bir şeyleri eksik bırakmışlardı
“Bir Yerlerde Bir Şeyler Eksikti” bir anı roman… Sevgili Hatun Ateş kendi anılarının bir kısmını hayatın o acılı ve dar süzgecinden geçirerek biz okuyucularına ulaştırmaya çalışmış. Mükemmel bir anlatım, ilk okuyuşta yüreğe işleyen bir sözcük akımı… Öyle uğultu falan değil; sözcükler, insanı sevda bahçesinde gül koklamaya çağıran şiirsel bir ninni gibi, yürek kumaşına işlenen bir oya gibi, bir nakış gibi sarı sayfalara özenle işlenmiş. Mardin’i kısacık bir tümceyle o kadar güzel görselleştirmiş ki… Ancak o kadar olur. “Rengârenk ışıklar, Mardin’i dağın boynuna asılmış bir kolye gibi gösteriyordu.” Tümcesi anlatımın şiirselliğini gözler önüne sermeye yetiyor sanırım.
“Bir Yerlerde Bir Şeyler Eksikti” Romanı’nı okurken, yazarını yakından tanıdığımdan mı kaynaklanıyordu bilmem; ama çocukluğum, gençliğim, eylemlerim, üzüntülerim, sevinçlerim, coşkularım, hatta o dönem “yasak” olmasına rağmen yüreğimde sıradağlar gibi büyüttüğüm gizli sevdam… Bir bir gözlerimde canlandılar. Bana tüm bu güzellikleri yeniden yaşattığın için teşekkürler sevgili Hatun Ateş Kurt.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta