Bir Yakamoz gecesi...
Ayrılık,aşkın ve yitikliğin ardından
Bilinmeyen bir sahil şeridi
Bilinmezliklerle dolu bir belde
Ve gecenin ortası
Memleketten uzak bir yer
Karanlık çökmüş
Tek teselli;
Denizin hışırtısı
Ay tanrıçasının sevdiğim kız gibi gülümsemesi
Ve bir yakamoz gecesi...
Yakamoz uğultuyla,terk edilmiş denizi
Unutulmuş denizi
Sanki; ikna etmeye çalışarak
Yalnızlığın pençesinde
Nasıl muhteşem olduğunu göstermeye çalışarak
Işığını,görkeminden parıldayan gözlerime inat
Yayar...
Yitikliği ardında bırakan her insan gibi
Düşünmek için yalnız kalabilmek için
Muhteşemce bir şey,bir yer arıyordum
Saatlerce bıkmadan bakacağım o şey
Bir yakamoz gecesi...
Sonra dedemden tek hatıra
Şapkası başımda
Saatlerce sessizliğe
Karşıdan gelip geçen insanları umursamadan
Hiç gözümü ayırmadan,
Bir yakamoz gecesine dalmışım
Karanlığın ve aydınlığın yan yana durup
Yani birbirinden zıt iki terimin
Muhteşem bir görüntü oluşturmaları
Ne garip şey...
Sanki,bu yakamoz gecesi
Apansız gelen bir sevgiliyi andırıyordu
Hışırtısı bir garipti
Beni çağırıyordu
Bir yakamoz gecesi...
Sonra ay tanrıçasını
O kız sanmıştım
Saçları;
Rüzgarlı bir gün bir buğday tarlasında ki
Buğdaylar gibi ahenkli ahenkli sallanıyordu
Sanki denizin uğultusu,sessizliğini ve yalnızlığını bozan,
Bu muhteşem ve görkemli yakamoz gecesini oluşturan
Onun gözlerinde ki ışıldayan aydınlıktı
Sonra bu yalnızlık,bu uğultuyu
Bir eğlence şekline getiren
Bir yakamoz gecesi...
Her şey gibi yok olup gitti
Geriye o bilinmeyen sahil şeridi
Bilinmezliklerle dolu o belde
Çocukların cıvıl cıvıl oynadıkları o kumsal
Ve kavurucu sıcaklarda
İnsanların serinlemek için istila ettikleri o deniz kaldı...
Kayıt Tarihi : 12.12.2004 11:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!