İsmini hatırlattı iki cihan Serveri
Lütfedip müjdeledi o cengaver erleri.
Kaç yüzyıla beşiklik etti konstantiniyye?
Görkemin bir şaheser, bu meşakkatler niye?
Bayezıtlar mı yansın, yoksa Muratlar mı?
Hisarlar mı inlesin, yoksa alaca atlar mı?
Fetihler susuz, Fatihler uykusuz bu gece
Bu gece dideler ıslak, asuman bilmece.
Düşlerini süsledi, Evliya Akşemseddin
Dedi “bu bayrak inmemeli, gitmemeli din”.
Arşa çıktı Genç Sultan, sırra erercesine
Kümelendi bulutlar, parçalandı şu sine.
Daldı şu cihangirler, küffarın ortasına
Katre katre gözyaşı, aktı gönül tasına.
Silindi yüreklerden yorgunluğun izleri
Ordu Marşı mest etti Bab-ı Ali’de bizleri.
Göründü Sultanın gözüne, eşsiz bir sima
Açıp o mübarek elleri şükretti Asıma.
Zembilliler nur oldu gecenin karanlığına
Sözü Yahya Efendi aldı bir anlığına.
Sonra Aziz Hüdayi, ışık tuttu surlara
Merkez Efendi zaten merhemdi kusurlara.
Direkleri tepeler, gövdesi evliyalar
Onlarla bertaraf, edilir hep riyalar.
Kurtulmadı kem gözden, çaresiz kara bahtın,
Gözyaşı oldun bir anda, onbinlerce bedbahtın.
Evvela Çanakkale, siper oldu gövdene
Dedi “nedir bu hüzün,artık gülmeyi dene”.
Yirmilik Mehmetçikler aktı düşman üstüne
Onbaşı Seyitlerin yaşlar düştü büstüne.
Nasıl unutsun bu kalp on altı martta seni
Bir İngiliz haydudu, çalmak ister keseni.
Kudretin meşakkate, meydan okudu,şayet
Birer birer defolup, çekildiler nihayet.
Vuslatın hubda yok, hasretin Marmarada
Heybeli selam söyler, iletir Büyük Ada.
Doyumsuz geçmişine, düzülsün methiyeler
Süslesin sebilleri, rengarenk hediyeler.
Zaferler muştulanır, şahit yedikuleden,
Budur belki de bizi, herdem sana kuleden.
Sultanahmet can verir, çaresiz ve faniye,
Abdalların mekanı, Koca Süleymaniye.
Kalpleri nurlandırır, Velimiz Eyüp Sultan
Onlar ile yüceldi, tarihi, mübarek vatan.
Düştü mabet taşına, Sinan’ın alın teri,
Ordular huşa gelir, duyunca şu mehteri.
Üşüyünce kemikler, koşarız Emirgana
Dönüşürdü muhabbet, bülbüllerde figana.
Silinmesin gözlerden, Çamlıca’nın yokuşu,
Sevene eşlik eder, Moda’da sabah kuşu.
Tenhaların lütfudur, Aleyhisselam-ı Yuşa,
Biz meftunuz Kuran’ı, hakkıyla okuyuşa.
Gökyüzünü süslesin, kandilli minareler,
Semaya ağan sesler, yüreğimi yareler.
Köprülerin arşın mı, yerin mi belli değil,
Hasedi kaldırıp kalpten, gel edebinle eğil.
Sanma Ayasofya’yı, unuttu fani beden,
Teslim oldu bir zaman, sıratını kaybeden.
Vefakar Sarayburnu, boğazın haberdarı,
Birde Galatamız var, Beyoğlu’nun serdarı.
Kızkulesi yön verir serin esen rüzgara,
Sirkeci’nin matemi, çöküyor gündüz gara.
Lütfuna ermek için, beşeriyet tuttu saf,
İdareci sorarsan, Süleyman’dadır Asaf.
Bazen şakaklarını,yıkar hüzün yaşların,
Dostudur sahiller, hoş sözlü ayyaşların.
Nasıl çözeyim ben senin, nadide sırlarını?
Saymaya ömür yetmez, ulu yatırlarını.
İnsanlık sedreylesin seni adudan, elden,
Udiler İstanbul desin, udlar ise baş telden.
Sen eşsiz vatanımsın, sen bahtiyar anımsın,
Sen ey azizler şehri, bu gece mihmanımsın.
Kayıt Tarihi : 18.4.2006 22:54:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Barış Arslan](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/18/bir-vilayet-i-tarih.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!