Yine sözümde duramadım..
Ve seni düşünmemek üzerine kurduğum kalbimin çalar saati yine vakitsiz çalıyor..
Her gecemi sürecek bu işkence? Ve her gece ağlamaklı benim payıma düşen?
Ne yapıyorum şu an.. itirafname mi yazıyorum.. hiçbilmiyorum..
Doğacak güneşlemi inatlaşıyorum ” Sen doğarken ben batıyorum ” dercesine..
Kaç aydır elime almamıştım kalemi.. ve hiç beyaz sayfa açmamıştım..
Tüm cesaretimi toplayıp sana içimi dökememiştim..
Seni düşünürken aklıma takıldı..
Farkındamısın biz hiç simit atamadık vapurun arkasından koşturan martılara..
Hiç beraber alışverişe çıkmadık.. hiç gezemedik ayaklarımız şişene kadar magazaları..
Hep aradığın birşeyi bulmanın sevinci ile magazaya girip elinde paketlerle dışarı çıkamadın..
Hiç sarılamadın boynuma çocuklar gibi sevinirken..
Seninle hiç kadeh tokuşturamadık.. Ve birbirimizi mum ışıgında hiç izleyemedik..
Arkadaşlarımızla toplanıp pikniğe gidemedik.. Uzaktan izleyenler ”
Birbirlerine ne kadar yakışıyorlar” diyemediler..
Hiçbir sabah yanaklarımda dudaklarının sıcaklıgı ve ıslaklıgını hissederek uyanamadım..
Mutfaga sessizce girip.. ellerimi beline dolayamadım.. çekemedim içime mis kokunu..
Kavgalarımızı bile edemedik.. Komşuları rahatsız edemedik..
Birbirimize elimize geçen ilk eşyayı fırlatamadık.. Belkide söylemedik tüm sorunları bir çırpıda.. küfredemedik fütursuzca..
Aynı anda korkular yaşayamadık.. Belli etmeden cesaretlendirmeye çalışamadık birbirimizi..
Ağlayamadık karşılıklı.. Hep sen veya ben ağlama denemeleri yaptık..
Başarılı olan hep sen olmuştun.. Gözyaşlarını silmek bana kalmıştı.. Ben tam bir beceriksizdim..
Hafta sonu dergilerini beraber kurcalayamadık.. Kare bulmacaları çözemedik..
”Eski dilde Su nedir” sorusuna beraber cevap yazamadık..
Kış geldiğinde beraber üşüyerek yaptıgımız kardan adamımız olmadı hiç..
Evimizin penceresinden erimesini izleyip üzülemedik..
Sarhoş olamadık doyasıya.. Birbirimizi sevdiğimizi
bagırarak söyleyemedik
sokaklarda.. Kolkola girip yaslayarak omuzlarımızı
evin yolunu bulmaya çalışamadık..
Canın birşey çektiğinde uykumun en tatlı yerinde ‘kalk ümit’ diyemedin..
Gezemedim senin için sokaklarda gecenin ayazında..
Yatagımızda hiç kahvaltı edemedik.. Ne sen sıkabildin portakal suyunu.. ne ben yumurtanı haşlayabildim..
Yemek yapmana yardım ederken gözlerim yaşarmadı sogan kokusundan.. Veya sen
parmagını hiç kesemedin.. Dudaklarımlaiyileştiremedim bir kere olsun..
Ve hiç ağlama sesi ile uyanamadık..
Hastahane kapılarında hemşireden mutlu haber bekleyemedim.. alamadım..! Bir oğlunuz veya kızınız oldu diyerek gözlerime bakmadı hiçbir beyaz önlüklü..
Ve sen ilk kez kucagına alamadın.. ilk sütünü veremedin hayallerimizdeki yavrumuza..
Farkındamısın? Ne çok şeyi yapamamışız..
” Ne yaptık ki” dediğini duyar gibiyim..
Koskoca bir sevdayı.. el birliği ile kar topuna çevirdik.. Önce sıktık ellerimizle.. Buz haline getirdik..
Ve hiç acımadan birbirimizi kırmak için kullandık defalarca..
Sonra yaşlı gözlerle avuçlarımızın arasında erimesini izledik.. çaresizce..
Haksızlık etmeyeceğim..Benim avuçlarım daha sıcaktı.. Sana ait olan koskoca bir sevdayı senden çok daha önce erittim.. tükettim..
Nerden bilebilirdim ki avuçlarımdan damlayan her su damlasının içimdeki alevi dahada közlendireceğini..
Birşeyler ters gidiyor olmalı diye düşündüm.. Yine sesini duyar gibiyim şu an..
”Hiçbirşey doğru gitmedi ki ”
Hiç haksızda sayılmazsın.. Aslında bu hazin bir veda mektubuydu..
Ama o kadar dagıldım ki.. düşüncelerim beni öyle geriye götürdüki..
Yinede bunları yazarken bu mektup hiç bitsin istemiyorum…
Sanki son satırı yazıp son noktayı koydugumda seni sonsuza dek kaybedeceğim..
Gerçekleri kabul etmek bazen insana öyle agır geliyor ki.. Sırtından bu agırlıgı attıgında bile ağrıları bir ömür sürebiliyor..
Ben bu ağrılarla yaşamaya alışırımda.. ya sensizliğe?
Saat 05:15 i gösteriyor.. epey geç olmuş.. Ve zaman ilerledikçe ben aha fazla korkmaya başladım..
Korkularımdan bile korkuyorum şu an.. Son satır ve son nokta.. Ne kadar zormuş allahım..
……………
Bitmeli artık.. yazmadan yarım saat geçirdim.. yazamadan.. Sanırım yine aynı yolu deneyeceğim.. bir çok kere işe yaramıştı..
”Kendini kandır ümit”..
Belkide daha fazla acı çekmeme neden oluyor biliyorum.. Uyuşturucu gibi birşey.. etkisi geçtiğinde daha fazla acı duyuyorum.. dahada alevleniyor
bendeki bu kalp yangını..
Şu uzun ve geçmek bilmeyen geceye 3 şahit bırakıyorum..
Kalemim.. kagıdım ve bitmek üzere olan sigaram..
Birden gözümde parmak uçlarımdan usulca kopup giden ellerin geldi..
Hatırlamaya çalışma.. Biz bunu bile yapamamıştık.. Hak ettiği gibi bir veda bile olmadı..
Bu kadar şeyden sonra şu gerçeğide es geçmeyeceğim..
Üç sene boyunca çok küçük mutlulukları kendimize siper edip büyük acılara direndik..
Herneyse..
Bana ömrümün en güzel günlerini seninle seni yaşayarak geçirme fırsatı verdin.. Bunun için sana sonsuz teşekkürler..
O koskoca 3 senede verdiğin fırsatı kullanmasını beceremediğim için affet beni..
Hatırlarmısın sürekli tuttugumuz sözler vardı.. sık sık tekrarladıgımız belkide..
Ben ” ihanet bir beceridir ” derdim.. Ve oldukça beceriksiz oldugumu anlamam uzun sürmedi..
Sen ” intikam soguk yendiğinde tad veren bir yemektir” diyordun.. Artık şunu anladım ki ağzının tadını gerçekten biliyorsun kadınım..
Ve artık bitmeli.. Sana olan sevdama asla nokta koymayacağım.. Bunu sende çok iyi biliyorsun..
Seni çok seviyorum..
Virgül (,)
ÜMİT ÜNAL
10/11/2006 05:55 - İSTANBUL
Ümit ÜnalKayıt Tarihi : 18.5.2008 11:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)