Her masal bir varmış bir yokmuş diye başlar. Bu hayatın tam kendisi ama bende öyle başlayayım.
Erzurum'un en güzel yerlerinden ve o zamanın en güzel evlerinden olan bir ev var, satlık olduğunu duyduk annemle almak içinde çok uğraştık.Rabbim nasip etti,aldık,taşındık,yerleştik,okulumada yürüme gidip gelebiliyorum.Komşularla yeni yeni tanışıyoruz.
Camdan dışarı bakıyorum,bahçenin demirinde bir çocuk oturuyor 16-17 yaşlarında , öyle başkaki hali tavrı, çokta sevimli, mahallenin delikanlıları hep orda oturuyorlar, yada alttaki marketin önünde.
Çıkarıyorum çocuklarımı oğlum oynuyor,kızım arabada gezdiriyorum.çok gencim utanmasam bende o gençlere katılacağım,yeri gelince de oynayacağım.
Tanışıyorum ordaki gençlerle,seviyorlar çocuklarımı,içlerinde biri var ki daha önce camdan gördüğüm adı Tanju imiş.
Günler böyle geçiyor,ben Tanju ile arkadaş oluyorum,selamlaşıyoruz,sohbet ediyoruz,çocuklarımda onu çok seviyor.Ailesi ile de tanışıyorum, iyi bir aile baba Trabzon'lu kibar,efendi,tam bir beyefendi işine gidip gelen Soysal ağabeyi,eşi Erzurum 'lu kendi halinde Nebahat hanım,Tanju'dan başka iki çocukları daha var,büyük oğlu Tamer ve küçükleride kız Özlem.
Nebahat hanım çok titiz bir hanım,öyleki kirlenmesin diye avizelere poşet takıyor. Evi çiçek gibi,biz bir aile gibi oluyoruz.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,