utangaç düşümün kızarmasıydı
yüzüme yansıyan
bilseydim gecenin koynuna ay'ı asar
güneş diye kandırırdım düşü
korkularıma rağmen gel/me diyemedim
dilim kilit sözüm lal oldu
kalbimi kiraya vermiştim uzunca süre
seni kabul etmemeliydim
tanrı misafiriydin buyur ettim
ruhumda dinlendirdim bir solukluk
kendimi yordum
parmak uçlarımla hissettim seni
tanıdım...
gözlerinde saklı geçmişin
bakışların öyle uzaktı ki bazen
bazen tuzak
elasına teslim ettim yüreğimi
kirpiğinin gölgesinde serinledim
dudakların kar pekmezi tadındaydı
dillim üşüdü ateşi içime
düştü
kokun
ah keşke tenimde kendine yer açmasaydı
kalbimin direğini sızlatmasaydı
en uzağımdın belki günahım
ellerimden ıssızıma kaydı
düştü
ikimize de yetecek yangın vardı tenimde
ellerinin bedenimdeki ürkek, telaşlı halleri
bir ritüeldi kasığımdaki devinimleri
şimdi senin koynunda hangi şiir yuva yapar
hangi şarkı şaşırır notasını
bana küçük kendine büyük adam
bir düştü
ege kıyısına düştü
dudaklarından içtim şarabı
sevda sözleri sarhoş oldu yarım ağız kaldı
oysa zevkin tiz sesi kulaklarımda yankılanıyordu
pembelerimden öperken
gözyaşlarım içimin acısına saklanmıştı
gecenin kuytusuna
düştü
gittin...
sabahı gözlerimden öperek
bende bıraktığın yanındı
aşkın yakasına taktığın nazar boncuğu
özleyeceğimi bilseydim
hiç
gel der miydim
hoşçakal demek içinmiş tüm merhabaların
hani olur ya yakınıma düşmek istersen
adresim belli
ege'nin mavisinde deniz'in! kızı
bıraktığın yerde
sıcağında beklerim seni...
Kayıt Tarihi : 24.4.2010 02:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
m.erol
TÜM YORUMLAR (1)