Besteci Huybetre, ince duygulu bir yetimdi. Önünden her geçenin gözlerinde soru dolu, kıymık düzineleri birikerek, eğik iskeletinin çevresinde gezinirdi. Sızıntı gölgenin eşiğine dizleri üzerinde çömelen, gri-yeşil tırmıklı bir çocuğu izliyordu. Yıldız kümelerini kovuştururken, perde perde inivermişti düşleri.
Huybetre, elindeki tek kuruşunu yine mürekkep ve otobüs biletine verecek. Üzerindeki kirli, renksiz, gömleğine bir şeyler çizecek. Bulut öbeklerine değen merdivenlerde yürümek için dökeceği terin önemi yok gibi.
İlk bestesini teyzesinin kilerinde, sivri bir telle, buğulu pencereye geçirmişti. Sevdiklerini yitirmenin, kimsesizliğin hüznüyle her yere kederini çizmişti. İşte o gece, gökyüzünde bir yüz, onu izlediğini fısıltı şeklinde duyurdu. Lodosun hiddetten kudurmuş sesi, üç-beş fıçıyı devirdi. Teyzesinin sesiyle birleşti esler. Uğultu bu çocuğu ürkütüyordu. Kim irkilmezdi? Korkunun içinde besleme umut, güzellikleri görmesine vesile oldu. Dilinde tüttürdüğü kelimelerle pencereden gökyüzüne doğru bir resim belirdi. O günden beri çılgın dokunuşlu mimikleri, gökteki çocuğu bulup, şekerlemeler sunuyor sınırsız. Dişleri kırılır mı, çürür mü? Burnunun izdüşümünden göğsüne değen, ılık bir sızıntı, kovdu düşünü.
Eserlerin değeri keseyle ölçülüyorken, besteci Huybetre kimmiş, kim, nereden bilsin? Onun tebessümü, tüm cılız geçinen ceplere kızgınlığın tercümesi. İlmi mertebeyi dizginleyen soluksuz ezgileri, nefesini durdurup ne eyleyecek? Hem, meylettiği çocukluğun gözlerine ilişmesinde; düşüşü, sebep değil miydi bestelerine?
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta