Bir tren yolculuğu(Hasankeyfi kurtarmak)

bir yol için........bir yoldan geldim...
kent-i Ankara'ya...
geceydi,
çimleri yemyeşildi...
sıcak bir bardak çay ekledi gar görevlileri usulca, benden de yanına pohaça.
geceyi ikiye bölen kırmızı başlıklı kız ardında yedi cücesi geldi
gürültüsüyle
pencerelerinde uykulu insan figürleri...

yaşımın bir üstü no’lu koltuğa …. ………….
rüyalarını henüz yıkamaya başlamamış
koridoru işgal etme zevkiyle
gülümseyen
kimliğini sunmamış gövdelerin
arasından ……….ilerlerken,
Ağustos,Ankara garında güne…….başka bir kente yol almaya hazırlanıyordu…

az gittik uz gittik tekerlemesi,
dere tepe düz gittik tıkırtı senfo-ninnisi
konmamış mayın gölgelerinden.........
yolculuğumuz sürdü güneşin bağrına.
kesilen karpuzun kıpkırmızı kokusu
düşürdü göbeğinden bir kentin adını
taşlardan paramparça resimler çizilmiş bir camdan
sakladım usuma güzel ama kin gözlü çocuklar...

geldiğimizde kara kokulu kentin sapsarı öğlenine
çocukluğumun üç-yüz-iki mersedesleri ateşin ortasına götürdü...
'hısn-keyfa'.........yekpare taşa...

geçtim tarihin köprüsünden...........................
Dicle ağlayarak geçiyordu...
tırmandım tarihin taşlarından............................
hüznü yüreğimi çiziyordu... ey bu mağrur suya heybetiyle direnen sen.................. yenilmen,yıkılmandır-yıkılmamdır
bilirsin...
ben de bilirim..................................
ve bilmek......................ölümün başlangıcıdır aslında...

Akşamdı;
Dicle upuzun ve ılık ……………..uzandı ayaklarımın altında…
bu “Şabut balığı” armağanımdır sana…tad…..
………………………tad ki…bir daha bulamayacağın …böylesine…
Gölgeler çoğaldı üzerinde……dört ayaklı salların…………
Dumanlar…… şarkılar söyledi birbirlerine…………..
Gözlerinde eski hikayeleri olanlar anlattı birer birer …uykuyu
bekleyenlere…
Çadırlar yan yana……….renklerini katarken geceye…….
…………..is kokulu kente doğru yorgunluğumu vurdum…..
Işıl ışıl karşıladı beklediğimden de güzellikle…………
Havuzuna gecenin o saatinde daldığımda
Buzla yıkandı tüm düşlerim….yıldızların altında…..
Çıktığımda, elinde sıcak çay bardağı ile bir genç kız gülümserken…

Kent-i Batman…….
yorgunluğuma,terime.....................
su olup aldı bağrına…
Çıktığımda,
Gecenin kapısından
Bir doğu mahmurluğuna.
Simit yürekli çocuklar karşıladı sokaklarda.
Kaç tane aldım
Kaç tane verdim…..sayamadım
Oysa daha dünü yeni tükenmiş
Bir özlem telaşında benliğim.
Dönmek………..
Bir sevgiliyi terk etme ritüelinde
Sarmak….koklamak………
Son bakışına kurban olmak yıkıntısında…
Bir tren kalkacak
Bir dize bırakılacak
İradelerini bir sır gibi saklayan insanlara geride.
Biz tarihin masal kentine gelen uzaylı konuklar gibi
Zaman tünelinden geçip seslerimizi, resimlerimizi verdik
Ve istedik ki
su gibi kutsal bir coşkunun tadından gayrı zarar gelmesin size
Naçar bir ibadet sunup, dualarınıza……..avuçlarımızla eklendik…