27 yıl önce Ohio’yodaki Akron’a,
gitmek için otobüse bindiğim
köşe başına gelmiştim üç hafta önce.
Fakat dağılmış bira kutularıyla
kırılmış şişelerle ve terk edilmiş bir otelin
anlamsız arka cephesinin görüntüsüyle
bir kaç beton inşaat bloğu barındıran
boş bir alan vardı şimdi yalnızca.
Ohio’nun yüzlerce mil uzayan
küçük bayağı ağaçları arasında saklanmış Akron
hâlâ orada mıdır diye merak ettim.
Yurttaşlarının yaşları, boyları, cinsiyetleri, gelirleri,
ve her bir şeyin daha önceki durumu hakkında yalan söylediği,
o yenilginin kokusuyla olgunlaşmış kent. Bütün bir Cumartesi
orada kaldım, benden yirmi pound daha ağır olan
bir adamdan çalınmış kaşmir bir ceketle, düğmelerini
asla iliklemeden tebdil-i kıyafet gezdim. Anımsıyorum biri
biriyle evleniyordu, fakat yalnızca gelinin
annesi ve babası çıktılar muşamba kaplı dans pistine
ve abandılar birbirlerine pataklanmış öğrenciler gibi.
Ne bulduysam içtim ve terminale giden
yoluma yalnız koyuldum
ve şekerleme yaptım ayyaşlarla dulların arasında
şafağa ve kuzeydeki ilk şeye kadar.
Ohio’daki Akron’da, ne yapıyordum
1951’in tiksinç çiftlikleri arasından
ağır ağır inleyen bir otobüsü beklerken
ve nihayet girdim cehennemin o bulaşıcı havasına
allık fabrikasının ufku mahvettiği U.S 24’e? Paris’te
Getrude Stein’in ayağı altında olabilirdim,
berrak bir sazlığın akıntısında
sürüklenebilirdim
Musa’nın çocukluğu gibi, bir ece tarafından
bulunmak için ve bir devin adı verilebilirdi bana
ya da Yahudi bir kahramanın. Bunun yerine, doğdum
yanlış bir senede ve yanlış bir yerde,
yolumu öyle ağır ve berbat yürüdüm ki
anımsıyorum her bir dönemeci,
ve her biri abartılmış bir gül gibi kokuyor,
sarı, Amerikan, güzel ve gerçek.
Philip Levine (d. 1928, ABD)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
Kayıt Tarihi : 6.6.2007 22:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
One For The Rose by Philip Levine Three weeks ago I went back to the same street corner where 27 years ago I took a bus for Akron, Ohio, but now there was only one blank space with a few concrete building blocks scattered among the beer cans and broken bottles and a view of the blank backside of an abandoned hotel. I wondered if Akron was still down there hidden hundreds of miles south among the small, shoddy trees of Ohio, a town so ripe with the smell of defeat that its citizens lied about their age, their height, sex, income, and previous condition of anything. I spent all of a Saturday there, disguised in a cashmere suit stolen from a man twenty pounds heavier than I, and I never unbuttoned the jacket. I remember someone married someone, but only the bride’s father and mother went out on the linoleum dance floor and leaned into each other like whipped school kids, I drank whatever I could find and made my solitary way back to the terminal and dozed among the drunks and widows toward dawn and the first thing north. What was I doing in Akron, Ohio, waiting for a bus that groaned slowly between the sickened farms of 1951 and finally entered the smeared air of hell on U.S 24 where the Rouge plant destroys the horizon? I could have been in Paris at the foot of Getrude Stein, I could have been drifting among the reeds of a clear stream, like the little Moses, to be found by a princess and named after a conglomerate or a Jewish hero. Instead, I was born in the wrong year and in the wrong place, and I made my way so slowly and badly that I remember every single turn, and each one smells like an overblown rose, yellow, American, beautiful, and true.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!