Bütün dünya danslarında   oynamasak da olur.Seninle   ç’ayda  çıra  oynayalım. Ellerinde mumlar, içimde senli mumyalar.
Ruhumun en ücra köşelerinde  hissedeyim. Sen oyna,  yüreğim zaten  halayda.
Bir el’azizim, sevda azizliğim buradan gelir.Aziz bir kalbin merkezinde yetiştirildim aşka.
-Sönük yangınların susmuş alevi gibi durma karşımda.Yakıcılığın baki, sakiliğin yüreğimin meyhanesinde olmalı.Duyusal kadehler sun bana. Seni seviyorum de cümle ve aşk başında.
Yalnızlığın bilmediği mezeleri sun bana. Sarhoşluğun soyut, soyutların soyunuk gerçeklerime.
-Göçmen   hayal kırıkları  dolanmasın kırk  ayağın  dişlek emellerine.
Kınası  yakmasın  ayrılığımızın   yuğ merasimini bekleyenlere karşı.
Gül cemalinde açılan gülünün bütün yaprakları   gibi  sevgi kırmızılığını sunmalısın.
-Yediverenlere sarıldı bahtım.Kapanmamış yarınlar,  kapısı açık   algılar, düşlere  güneş  sevgilerinle   sar beni.
İçimde  haylazlaşan  hoşluğun. Şımarık bir çocuk  gibi   hep eteğine yapışan hayallerime  hal ol  gayrı.
İçinde doğan   gün’eşe  eşlik ediyor  aşk   aydınlığım.Karanlık ve karken  demler yok.
Güneşlenmeye bahane bulmak için kadınsal ışığına gelen güzel yarınlarımla uzan aşk bahtınla.
Bir şule düştü suları yakan yüreğime.Bir şule düştü buzları buzulluğa seyirlik yapan yalnızlığıma.Bir şule düştü düşlerime, kemiklerime kadar yaktı.Kalbimin kıyısında küllerin, sonra güllerin, daha sonra gülüşlerin en çok da beni sevişin sıralanmış.Ben bu sevdanın yıkılmaz kayası olarak o kıyıda muhkem kalacağım.
-Sevmeyi öğrenmiş dalgalara algısal akışımı ekledim. Benim dilimden geldim dilinin ucuna.Hadi dilinin ucundaki romanı oku bana.
Hadi  ilkokulda yakalık  gibi  bağla  gönül  bağımızı.Senin yakalığın  beyaz ve d’antelli.Benim yakalım aşka beyaz.İki yakayı bir araya getiren çocukçu düşlerle  gel   aşk  mektebime.
-Bir merkebin taşıyamayacağı  senli üşüşmelerim ver.
Sözlerinle değil, gerçeğinle ısıt beni. Sözlerin çok ısıtıyor, sonra  gönül   yorganımı üstümden atıyorum.Sonrası sensizliğin üşümesi, sonrası bensizliğin küsmesi.
Bir şule düş’tü.   Suları oyaladı aşk. Nakışlı  sular üstünde  yüzen senli   aşk  gemisiyim.Kendimi taşıyorum kendime.Sen henüz binmedin  gerçek kimliğime.Sular gibi azizlik okuluma yazıldın.Henüz  karneni  almadın sarılışınla, bakışınla, ellerimi  tutuşunla…
-Bir şule düştü sınıfa.Kitabın kapaklarına kadar yandı sınıf.
Bir şule düştü şiirlerime.İmgelerime kadar  gül ve kül kokusu.
Dışarıda   yar  vardı.Varılmamış  özlemler vardı.Varılacak  kader kentleri vardı.
İncecik   gül dalları vardı,  kırmızlığın  son  başkentiydi.Kokunun ana vatanıydı.En özeline kadar kokuyordu.
-Bu aşka şule kokusu düştü.
Bir şule düştü, masallarımdaki peri yanarak öldü.İlham perisi olarak kendisi geldi, oyaladı manzum özlemlerimi.
-Üç vakte  yazılmış  buluşmaların papirüslerindeydi  gerçek.
Kırkikindi  yağmurlarında evlenen  tilkilerin  düğünü  gibiydi güneşle yağmurun barışmasında.Sen gibiydi hayat, gerçeğine   yakın  yangınlar  vardı.
-Seccadesi  gönül  yolunda eskimiş  sofi; ama  pozitivist  bir  maşuktum.
Zamanın  aman çektiği    üşenirlik dilindeyim.  Susmuş saniyeler kadar  yakınımda susuyorsun.Sıcağının soğuk   esintisi  değiyor  değmediklerime.
Bir şule düş’tü   aşk ateşime.
-Saatin   kendisi   yandı  zamana.Artık zaman  yok, her şey senle başlıyor, senle bitiyor.
Kayıt Tarihi : 28.3.2013 20:56:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 


TÜM YORUMLAR (1)