Akşamüstü oturdum yol kıyısına
Düşündüm
Ne kalacak bizden geriye
Balkan yaylasindan ve bozkırlardan
Kafdağlarına giden şu bulut
Sonsuz mevsimlerle esmerleşen
Şu toprak ve derin çınar ağacı
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Sayın Üyeler,
Sanatın dini inançlara endeksli olarak hiç bir yere ulaşamayacağını çoğunuzun kabul ettiğini umarak ; hiç bir şiire yorum yazmayarak, bu köşeyi tamamen Hak Kargasına bırakarak siteyi,site yöeticilerini protosto etmeye davet ediyorum.
Haddini fazlasıyla aşmış,yüzlerce uyarıya uymayan bu kişiye gösterdiği toleransla ,siteden atmamak için gösterdiği çabayla;bu sitenin hangi politikalara hizmet verdiği apaçık ortaya çıkmıştır.
Atmak bir yana,bir gün, BU SİTENİN , HAK KARGASI ve onun gibi zavallıların,insanları dini bir oyuncağa çevirebilmek için tuttukları politikaların destekçisi olduğu ortaya çıkarsa hiç şaşırmam.
Herkesi, bu zavallıyı bu siteyle başaşa bırakmaya davet ediyorum. Bakalım birbirlerinin beynini yıkamakta ne kadar başarılı olacaklar.
Desteklerinizi bekliyorum.
Sonsuz saygılar.
FİKRET ŞAHİN
ZAMANLA HASBİHAL
Gerçekten hepimiz, nerde olursa olsun fark etmez, herhangi bir yerde oturup kendimizi dinlemişizdir. Yaşadıklarımıza, yaşananlara, varlığımıza, var oluş sebebimize, dünyaya ve genel anlamda hayata…
Şair de bir yol kenarında. Mecazi anlamda da hayat çizgisi, hayat yolu diye düşünmek mümkün. Başlangıçta gerçek anlamda bir yol kenarı… Uzayıp giden bir yol değil mi zaten şairi bu tür düşüncelere gark eden…
Bulutlar hep gelip geçtiler, bilmem hangi bozkırdan, hangi yayladan, kim bilir hangi yöne, belki de Kaf dağına. Yani bulutlar da hayatın masalsı bir unsuru… İnsan hayatının akışı gibi, zamanın akışı gibi… Mevsimlerin esmerleştirdiği toprak da var idi, şu kökleri derin, dalları tarih gibi uzayıp giden çınar ağacı da var idi…
Çınar ağacı ile belki de bir tarihi gerçeğe, Türk tarihine bir iz düşülüyor… Kendi köklerini hatırlıyor olabilir. Var idik, var olmaya devam edeceğiz, düşüncesini ruhunun derinliklerinden yansıyan bir ifadesi olsa gerek.
Çocukların şu gülen sarı feneri ay ışığı mı, yoksa çocukça bir bakışla ay dedelerimi? Şair, dalgın bakışlarıyla ışığı sarartmış. İplere asılmış kızarmış biberlerin hemen yanı başında iplik iplik olmuş derin çizgileri taşıyan yaşlıların mandala takılmış ve güneşte kuruyormuş, güneşleniyormuş halleri ile hem geçmiş zamana atıfta bulunuyor hem de iplere takılı biberler misali kurumuş, buruşmuş, kızarmış yaşlıların son demleri, yalnız halleri vurgulanıyor bu bölümde… Bu yüzden balkonlar ıssız, çünkü yaşlılar yalnız…
3. bölümde şair, alın teriyle kazananların terleri kuruduktan sonra geriye kalacak olanın sadece tuz zerrecikleri olacağını söylerken, bir yandan da hak etmeden, başkalarının kanını emercesine tüccarlık yapanların kazançlarının da hiçbir anlamı olmadığını düşünmesi, ilk anda tuhaf gibi geliyor insan. Burada kastedilen, ister helal kazanç olsun, ister haram kazanç… Kefenin cebi yok… Hepsi bu dünyada kalacak. İyilikler de kötülükler de… İyiler de gidecek, kötüler de… İster tüccardan, ister işçiden birer anı… Başka ne ki hayat?..
Gerçekle hayalin iç içe geçtiği bölüm 4. bölüm... Her şey bir hayal perdesi gibi… Tekir kedi sihirli bir şerit, Arap atları çöl esintisi gibi görünüp sanki bir serap oluyorlar… Tarla fareleri dolaştıkları yerlerde bir çavdar tarlasını sahiplenircesine tur atıyorlar ve yok oluyorlar… Kuş tüyleri gökyüzünün şeffaflığını donatıyorlar…
Gerçek âlemdeki gerçeklikler sanki kıyameti hatırlatıyor bir an için şaire. Her şey alt üst oluyor dimağında… Yani dünyanın sonu böyle olmayacak mı diyor, kendi algılamaları ile…
5. bölümde; her şeyi hiç durmadan değiştiğini, zamanın akışına uyduğunu söylüyor. Söylüyor da… O çınar ağacı, o toprak, o tarihin silinmez izleri… Silinmiyor ki, silinemiyor ki… Velev ki, tarihin uzun duvarlarına sinmiş, kan gibi kızıla dönmüş o geçmişin izlerini, o kanla bütünleşmiş, kanla gerçekleştirilmiş o hatıraları, kölelere sildirseler, kanla yazılmış kralların adlarını bir daha okunamayacak şekilde kazıtsalar da, karanlıklara gömseler de kök salmış nefret tohumları dağ başlarında yeniden filizlenip dallanacak, budaklanacak… O kanlı soy ağacı hatıralarda, dimağlarda…
Kan döksek de, dökülen kanları tarihe gömsek de, bir kez kin ve nefret tohumu ekildi mi ruhlara, gönüllere yok etmek neredeyse imkânsız, diye düşünüyor şair.
Kiraz ağacından ve içi yanık kamıştan çıkan kaval seslerinin iniltileri, bir kuyu ağzından yükselircesine mor fistanlı bir zaman esintisinin vaveylasını duyuruyor şaire…
İniltileri andıran mor fistanlı bir güzelin şarkılarını duyar gibi oluyor… Tarihsel karanlık bir kuyunun derinliklerine mahkum edilmişlerin iniltilerini mi, özgürlük şarkılarına dönüştürüyor şair?.. Kendini içinde bulduğu tarihin karanlıklarında sembollerle, tasvirlerle tarihe işaret ediyor olmalı şair…
Güzel olan her şeyin unutulduğunu, kıyımların, acıların yaşandığı ve yaşanmaya devam edildiğini, zamanın kanamalar içinde sürdüğünü hatırlatıyor ve diyor ki:
Kandan, kinden; acıdan, dertten başka ne kaldı ki geride…
Bizim bıraktıklarımız işte bunlar sadece…
***
Hiç bıkmadan, yorulmadan sevgi rüzgarları estirmek mümkün olamaz mı acaba?..
İnsanlık adına, gelecek adına…
Başarılamayanı başarmak şansımız, unutulamayanı unutma şansımız hiç mi yok acaba?..
Niye hep kötülüklere odaklanır tarih ve zaman ve de insan?..
Niye güzellikleri, iyilikleri, dostlukları düşünmez ve hatırlamak istemeyiz?...
***Çok beğenerek okudum. Çok çok anlamlı, çok derinlikli buldum bu şiiri. Onun için de şairin bu hesaplaşmasını, zamanla yaptığı hasbihalini ben de yaşamayı arzuladım, onun bu güzel şiiriyle.
Mükemmel bir şiir, mükemmel bir seçim.
Günün şiiri, olacaksa, böyle olmalı…
YÜREĞİNİZİN, FİKRİNİZİN, HAYALLERİNİZİN, KALEMİNİZİN İZİDİR GERİYE KALAN…
Ruhun şâd olsun.
Allah rahmet eylesin…
Hikmet ÇİFTÇİ -28.12.2010- ANKARA
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
bir rahat yok ki şahinlerden beh!..:))))uçup uçup konuyorlar sayfaya!..bir kere konsalar neyse de,gene gene tünüyorlar ve bağırıyorlar dinden-imandan!..sanırsınız ki,cennetin anahtarı bunların elinde!..yahu,neyi kime öğretmeye çaılıyorlar ki bunlar!..herkesin dini-imanı kendine göre...aha şurada yaşadığım sürece 'allah' da yaşayacak,sonra da ölecek benimle birlikte...var mı bunun ötesi,hı!..
şu son zamanlar var ya;hani tarikatlerin,cemaatlerin hortladığı bu zaman;insanlığın mezarını kazıyorlar valla!..toprağın altını düşündüre düşündüre,toprağın üstüne biber ektirmeye çalışıyorlar...çok merak ediyorum,nereden geliyor ki bunların tohumları!..aslında biliyorum da söylemekten çekiniyorum...ne olur ne olmaz yani!..şunun şurasında çoluk çocuğumuz var,az-buçuk yaşayacağımız hayatımız var..elveda mı diyelim yani!:))))
size katılıyorum sayın Sayın...
herkese saygılarımla...
herşey unutulur.....
Bu Hak-huk-guguk..kendi evladı ile dâhi anlaşamadığını kendi dilinden beyan eden bu zat burayı, Sure-i Vel-Asr'ın meali- ayet ve Kur’an mealileri ile kendi köşesi yaptı..Burası dinsel bilgiler veren, o da ona buna ve benim inanç zihnimden olmayanlara fetvalar ve beddualar okunan bir köşe oldu.. Bu zat Cubbeli Hoca misali adeta bu köşede yarışır hale geldi..Ve o kadar esneklilke ve insanı edep ve etiklikle vurgu ve sinyallere rağmen şu köşe sorumluları ve antoloji ..ki edebiyat, şiir ve sanat işlevinde ki site kendi özünü bu zatlara peş-keş çekmek durumuna girdi..
Yani o zaman biz dolmuşa binelim..ve dolmuşa binmek ayetler dinlemek için bir vesile olsun..O halde biz Pazar pazarına gidelim, meselemiz sebze meyava çoluk-çocuğa yemek yetiştirmek değil, orada cübbelinin dini ayetlerini dinlemek için vesile olsun..O halde biz işe gidelim..ve yatalım kalkalım bu Cübbeli ile dinden, duadan söz edelim..Zaten işşiziz ve emeğimizi ürtetmek için değil, dini ayetler ve dualar dinlme tüketimi bize vesile olsun..ki ruhi huzura erelim.
Ve O halde biz çıkıp siyaset edelim..toplumun sorunun da çözmekte neymiş..dualı ve dini yaşamın herşey olduğunu gözlerimiz yaşararak o içerikli şiirler okuyalım…sorunlar dini vecibi yerinde getirmede çözülsün..biz matematik, fizik..ekonomi..sosyal yaşam ve iş-aştan..nitelikli ve kaliteli şiirlerden ve yorumlaradan uzaklaşıp yatıp kalkıp dua edelim ve namaza duralım..içimiz aydınlansın..
O halde biz gelin bir yeni yazarlar vakfı kuralım..yazmak, çizmek sanatsal işlevimizi üretimimizle eylem olarak ortaya dökmek te neymiş.., orada bol bol Kur’an dan ayetler okuyalım… İlmi ve bilimi merkezden keşfedip 12 den vuralım..başardık diye dünyaya meydan okuyalım.
Bu af buyurunuz ama bu yozlaşma, bu çürüme bu hissisleşme..bu bananecilik..bu…??
Haydi diyelim ki..şiir ve edebiyat ya da burda ki şiirin konusu gereği bu denli görüş belirten bir durum olsa yine de sabıra devam edilecek…Ancak bu zırt-pırt dini ayetlerle burada.. Ama evet ..Bu af buyurunuz ama bu yozlaşma, bu çürüme bu hissisleşme..bu bananecilik..bu…başı kuma sokmalık..bu??
Demek ki sözün biryerde bitme olayı doğru bir tanımdır! Ve söz bu alanda ve bu konuda burada bitmiştir! ..
Sizin işlediğiniz edebiyat..şiir köşeniz bu zat gibi nice dini bütünlere helâl olsun..Burda ki bu düzen değişmedikce artık ben hepten camiye gidiyorum..Çünkü bu zat başardı ve kazandı..
Size bu zatlar gibi zatların burayı daha da dini bütünlerle doldurularak ve ayetler..ve Sure-i Vel-Asr'ın meali gibi nice meali muhabbet ve ilimi doğrultusunda çalışmalarda başarıdan başarıya uluşmanızı dilme vesilesiyle..size nice yeni yıllarda kendinizden geçtiğiniz ve kazasız-belasız dolumuş-otobüs-uçak gibi seyahatler diliyor,, nice eliniz-ve karnınız boş kalarak hayırlı alış-verişler ve nice suudi kökenli tüketicilik göbeğinden vurarak rahat-huzur ve mutluluklar temennisi ile de bu zatları nice teyit ve bu zatlara meil veren nice yorumlara nesipler diliyorum..
Her halde durum anlaşıldı!
Saygılar..
Son Durak
sığar mı yüreğine
tüm ışığıyla güneş
kalır mı dalında
düşmeye yüz tutmuş bu yaprak
yıkılır mı şüphesiz
çelik duvarları sabrın
ve zaman
bir gün
siler mi
seni de
beni de
hiç düşünmeden alnından
Fikret Şahin
Saygılar
Bizden geriye puslu parmak izimiz kalır
mor fistanlı zamanın teninde.
'ASRA YEMİN OLSUN Kİ; MUHAKKAK İNSAN HÜSRANDADIR! ANCAK İMAN EDİP SALİH AMEL İŞLEYENLER , HAKKI VE SABRI BİBİRİNE TAVSİYE EDENLER MÜSTESNADIR!'-Sure-i Vel-Asr'ın meali-
Son Hak din olan İslamın emirlerine göre yaşamak ve yasaklarından sakınmak Allah(cc)ın emridir ve iki alemin saadetine vesiledir! Kıyamete kadar baki olan bu mukaddes düsturlara göre yaşayanlara kur'an; 'Salihler ve Muttakiler' der. Salihlerin ve muttakilerin ise ahirette sonsuz cennet nimetlerine mazhar edilecekleri yüzlerce ayetler de sarahatla beyan edilir! Bu emr-i rabbaniye itaat etmeyen ve nehy-i ilahiyeden içtinap etmeyenler için ise Cehennem de acıklı azaplara düçar edilecekleri defaetle ihtar edilir! Ayrıca bu Kur'ani gerçekleri öğrenip tebliğ etmeyen akil ve mümin kimselerin dünya ve ahiret azaplarına maruz bırakılacakları avam, havas herkesin analayacağı açıklıkta ifade edilir!
Yani; Dinin emirlerine sadakatla uymak ve başkalarına bunu duyurmak bir saplantı değil, tam tersine batıl saplantılarda bocalayanları uyarmak için yapılan ve adına; Mücahed-i maneviye de denilen bir kudsi faaliyettir! Bunu yapanlara muslihler(ıslah ediciler) denir.Bu faaliyetin dışarıya karşı yapılana da; ila-i kelimetullah ve mücahed-i maddi, yani cihad denir!
'DİN BİR NASİHAT VE BİR HAYIRHAHLIKTIR!'-Hadis-i şerif meali-
Sonuç; Bu kudsi tebliğ hizmeti Hz. Adem(as)ile başlamış ve 124 000 peygamber döneminde 104 kitapla devam etmiştir! Her peygamberin yardımcıları ve arkadaşları vardı. Hz.İsa(as)nın Havarileri ve Hz.Peygamber(sav)efendimizin ansarı ve muhacirini gibi. Her devir de bu mübarek tebliğcileri beyinsiz ve müfsid takımı daima kınamaya ve berteraf etmeyme çabalamış ve onlara güya acıyarak,' Vah vah' çekmişlerdir! Kur'an da bunların kıssalarına geniş yer verilir ve asıl acınacak olan zavallıların onlar olduğu ve ahirette onların çok 'ah, ah' çekecekleri vurgulanır! Ne mutlu onlara ve muhterem takipçilerine!
Bu dediklerime inanmayanlar varsa hemen bir kur'an meali alıp baksınlar, bu dediklerimin daha fazlasını orada bulacaklardır!
Beray-ı Malumat, herkese hayırlı çalışmalar.
Edebli.Az biraz kasvetli,çuğumuzun ruh halini,aklımızdaki soruları,soronları vb.yansıtan
hoş bir şiir okudum.Hepsi bu kadar...Bizden sonra geriye
edep haya doğruluk dürüstlük insan gibi insanlık kalmasını isterdim.Bırakabilenler yok mu var..
Pırlantadan anlayanlar anlar,bulurlar.
Bu şiir ile ilgili 61 tane yorum bulunmakta