Diktim ufuğa kadar uzanan surlarımı,
Kalem zarar görmesin diye.
Nereden bilebilirdim ki,
Hüzünlü bir sisin sızacağını?
Saldırmışlar ıssız bir diyardaki kaleme.
Oysa en usta kaşifler bile bulamamıştı.
Yosun tutmuş surların gücü kalmamış,
Tutamadı kalenin dışında o gizli sisi.
Kalenin eskimiş parçaları, o yoldaşlar,
En derinden hissetmiş hüznü.
Kalenin duvarları sızlıyor,
Surlar yağmur yağdırıyordu.
Bu hüzünlü sis girdi kalenin en gizli köşelerine,
Hiç açılmamış kapılardan geçti, sinsice sızdı içeriye.
Kara haberi getirdi o odaya.
Kulağını kapadı kapılar,
Duydu kalenin tek kişisi gecenin ıssızlığını.
Kapılar dayanamadı, duvarlar çöktü.
Sis yığından çıktı, sonsuzluğa daldı.
Kapladı sonsuzluğu, her yer sis oldu,
Bir daha unutulmamak üzere.
Artık hiçbir anlamı kalmamıştı,
Ne kalenin ne de surların.
Bir tane sis yenmişti yenilmez olanı,
Yığınlar altında, tozlu raflardan bir hatıra.
Anonim Birey
Kayıt Tarihi : 26.11.2024 02:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!