Bir dünya düşlemek mesela...
Kan rengine boyanmamış nehirlerde,
Çocukları yüzerken, kadınların çamaşırlarını yıkadığı...
Kuş cıvıltılarının, çocuk bağrışmalarıyla karıştığı...
Rüzgârda sallanan ağaçların,
Ahenkli sesiyle çınlayan bir dünya.
En korkutucu sesin,
Gecenin karanlığında havlayan sokak köpeklerinin sesi
olduğu...
Ya da yüksek bir tepeden akan suyun,
Kayalara çarparak çıkardığı sesin, en gürültülü ses ol-
duğu...
Ve en büyük acının, aşk acısı olduğu bir dünya.
Bir ülke düşlemek...
Bütün farklı türkülerin bir arada söylendiği
Ve aynı tadı aldığımız.
Akan gözyaşlarının herkeste aynı acıyı verdiği gibi...
Sevinçlerin bir olduğu, hüzünlerin bir, acıların bir...
Bütün farklılıkların, çiçek bahçesini rengârenk donatan
gülleri çağrıştırdığı bir ülke...
Bir şehir düşlemek...
Her sokağında çocukların korkusuzca oynadığı,
Caddelerin rengârenk ışıklarla donatıldığı,
Dünyadaki bütün renkliliği, farklılığı andırırcasına...
Sevgililerin Arnavut kaldırımlarda el ele dolaştığı.
Hiç karamsarlığa düşmeden,
Umutla geleceklerini hayal ederek konuşup, yürüdüğü
bir şehir...
Bir ev düşlemek...
Bütün yorgunlukları, kavgaları dışarıda bıraktığın,
Huzurla ayaklarını uzatarak çayını yudumladığın...
Anne ve babaya yaşama sebebi olan,
Onlara neşe, mutluluk katan çocuk bağrışmalarının
Hiç eksik olmadığı bir ev...
Bir de seni düşlemek...
O okyanustan derin gözlerine cankurtaran olmadan,
Can yeleksiz dalabildiğim, hiç çıkmamacasına...
Ve sonra içinde eriyip, bedeninin her zerresine karıştığım,
Ve öylece kalakaldığım…
Bir bedende iki can olduğumuz sen.
Kayıt Tarihi : 16.11.2017 21:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!