Yolum uzundu biraz, kayalıklar çetindi
Sona yaklaşınca da gün bitti, akşam indi
Dediler; "Pek boş yere değil verdiğin emek,
Eriştin demek"
Hazırlık da bir büyük savaş bu yolculukta
Ne uçurumlar aşmak gerekmiş bir solukta
Bir cılız su başı da bulsam şimdi tasam yok
Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Devamını Oku
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Kırık bir kanadım.
Abdülhak Hamit Tarhan yani bir devrin Şair i Azam ı olarak yâd edilen şahsiyeti
Şukufe Nihal, Şukufe Nihal
Ne bu hâl , ne bu hâl
Şeklinde seslenirmiş bu merhume Şaireye
Bu tekerleme tadındaki anekdotu anma sebebim şu ki;
Beyaz Türkler isimlerini daima geleneksel ve ekseriyetin dışında seçmişlerdir.
Hatta o dereceki çoğu zaman bunu alenen ifade eden kelimeleri bizzat kullanmışlardır . Elit olduklarını göze sokmak için , Mümtaz demişlerdir , eş anlamlısı Seçil , Seçkin , Üstün , Yüksel, Yücel , Faik , Deha , Dahi vb
İlk kayda geçişlerinden sonra bu isimler yüksek sosyeteden geniş halk kitlelerine de sirayet etmişlerdir
Şükufe ve Nihal e gelince o dönem yüksek sosyetede revaçta olan iki lisan var idi . Farsça ve Fransızca
Ama Tanzimat’ta özellikle servet i fünuncular içerik olarak ilerici yani Batılı olan his ve düşüncelerine karşılık edebiyat ve ifade dilinde Farsçaya itibar ediyorlardı . Tevfik Fikret , Muallim Naci , Süleyman Nazif vb ler o devirde elitler için bile ağdalı sayılabilecek sıradışı Farsça kelimeler kullanıyorlardı
Böyle bir çevreye Doğan Şükufe Nihal in isminindeki iki kelimenin de Farsça olması bu cümledendir
Şükufe Nihal hisli bir kadın soyut ( mücerret) duyguları tefrik edecek hatta bizzat yaşayacak kadar gelişmiş bir ruh haline sahip
Bu şiirde de bağımsız anlamda bir hayat muhasebesi , hayatın anlamı , yalnızlık , boşanalık beyhudelik duygularını sınırında gezen duygularını zarif ve aşırı ışıltılı parıltılı olmayan sade bir dil ve teşbihlerle yazmış
O devrin kadın şairleri arasında özgün bir kalem . Kendisine mahsus bir şiir atmosferi oluşturmuş bir şair
Diyelim .
evet ya, unuta unuta gittiğimiz yoldur hayat!.
savaşın nemenem korkunç bir yıkım olduğunu biliriz ama yine unutup yenisini yaparız!..
Doğumun nemenem acılar çektirdiğini bilir anneler, yine doğurur!.
tutsaklığın nemenem bir ruh yıkımı olduğunu yaşar, bunu yaşatanlara boyun eğeriz!..
ey hayat!.
seni yaşasak ne
yaşamasak ne!..
Kimbilir belkide Allah'ı dünyaya geliş nedenini unutmuş olabilir.
Şairi bu kadar etkilediğine göre unutulan şey önemli olmalı.
Mutluluğa ulaşma çabasını çok güzel anlatmış. Ancak ona yaklaştığında ömrün sonuna geldiğini görmüş. Bir kanadım kırık diyerek içimizdeki boşluğu acıları ne güzel betimlemiş.
Rabbim iman ve ameline göre muamele etsin.
Dün geçti yarın uzak sen günü kurtarmaya bak
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta