Bir Sevmenin Anatomisi Şiiri - Hasibe Ge ...

Hasibe Gezgin
44

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Bir Sevmenin Anatomisi

I
Gözlerime cemre düştü,
Yüreğinin üstüne koyunca yüreğimi.
Şiir miydi mistik coğrafyalarda heybemdeki azığım,
Gözlerin miydi, sen miydin onca zorbalıktan sonra kuşandığım?
Nice suskunluktan soyup konuşkanlığımı, biriktirdiğim kokun muydu satır aralarında?
Adın mıydı yazan takvim kenarlarında?
Usumun çığlıklarıyla yoğurduğum,
Koynumda kirpiklerini uyuttuğum ay ışığı mıydı penceremden sızan içeri?
İsyan mıydı iliklediğim ruhuma,
Yoksa süpürdüğüm kapımdan güzün elleri miydi?
II
Kişniyor zaman treni,
Raylarında, alıcı kuklalar ve sahibinden satılık şarkılar…
Kompartımanlarda unutulmuş parantezler üç noktalar…
Kumbaramda yılan ıslıkları, metal dokunuşlar, sakat kanamalar…
Masamda ironiler; aynalarda yalpalayan çocuklar, çocukluklar…
Sesinde zambaklar, kasımpatılar…
Sesin az önce söndürülmüş bir sigara gibi sıcacık,
Ellerinin iz düşümlerinden kayıp gidense kötümser karanlık.
III
Tavan arasında can çekişen bir naftalin kokusu…
Yastık oyalarına hapsolmuş dünyevî bir uğultu,
Zulada ab-ı hayat...
Güz kemirecek diye korkuyorum şu acemi ruhumu.
Kalbimin migreni tuttu.
Fasıllar, nihaventler, alaturkalar…
Bir sevi katarına yoldaş inleyen kağnılar.
IV
Kibrit çöplerini koyup üst üste, çağırma Antarktika’dan rahibeleri,
Boşuna türetme kuklalardan şeytanminareleri.
Hangi tapınak sırtlar Zeus’ları, Artemis’leri?
Ki sen eylülün çocuğu, ütopik sürgünlerin gerçeküstü yolcusu,
Mintanındaki kan lekesini yıka ve as bahara.
Kırmızı cumartesiler kirala,
Kırmızı, yakışır aşka.
Üçgenlere teğet geçen ömrümüz,
Karelerle uzlaşmayı öğrenir nasıl olsa.
V
Kepenklerini indirmeden Sibirya karnavalları,
Deri değiştirmeden gökyüzü yani,
Kulaç at maviliklere, kulaç at aşka.
Gökten çil çil Kaf Dağı yağsın avuçlarına.
Aşk, ilahî bir merhemdir heterojen yaralara.
Çöz çocukluğunun iplerini, yürü güneşe
Nasıl olsa iki kez yıkanılmaz sevgili, aynı nehirde.
VI
Korkular giyerken kuşlar tenine,
Göç eder heybemden ıslak kelimeler.
Ummanlar ki… hoş sadânı gizler.
Ve zambaklar karın altından uzatınca başını,
Sırtlayınca karıncalar kış uykularını,
Yol bulur, yol alır tüm ak ümitler.
Ki çocukluğumun ana vatanı,
Roma’da doğup, Mezopotamya’ya kök salan özgürlüğümün anıtı,
Tarih öncesine gider bu tren; şu gemi, Uzak Asya’yı keşfe götürür şairleri.
Aşka hudutsuzluk çizer Hicaz-Yemen fatihleri.
VII
Dün şah damarını kestim göbek bağımın,
İçimde önce şimal rüzgârları esti,
Sonra, yosunların etek uçları kanadı bir zaman.
Bu elleri babam yoğurdu,; şu gamze yüzümdeki annemden kalan.
Şairlik, Tanrı vergisi.
Her şeyden öte bir şey var ki…
Gözlerin, gözlerimin başkenti,
Gerisi boş inan.
VIII
Kabuk değiştiriyor günebakanlar ilkyazda,
Şarkıları cilalamak lazım cemre suya düştüğü anda.
Saçlarım evrim geçiriyor,
Çocukluğum oturuyor ilkel, tozlu Afrika damlarında.
Kafileler dolusu gökkuşağı yürüyor kirli ağustosun üstüne,
Pazartesiler, salılar, çarşambalar,
Yanmalar, yanılmalar, yalın kalmalar…
Ve sonra büyücü dükkânlarından fırlayan okuslar pokuslar,
Âdem’ler, Hava’lar, yasak elmalar…
Ve sevgili, sen kim bilir kaçıncı uykundayken her gece,
Her Allah’ın gecesi,
Gözlerim, gözlerine bir sevmenin anatomisini fısıldar.
IX
Eşikteyim, hınçlarım ceplerimde
Bu kapının ardında ellerin var mı, yoksa ellerin açmazların avuçlarında mı?
Gebeyim geceden,
Nice sırtlanmışlıkları söylüyor sazım inceden.
Sesin ekmek kokuyor,
Nefesinin tadı geliyor ahşap dehlizlerden.
X
Uluma kapımda hınzır yoksunluk,
Başım duman, başımda sarı sıcak sevmeler orman!
Geceleri gözlerini bölüp milyonlara,
Gün ağarmadan beşinci mevsimi bırakırım, yüreğinin avuçlarına.
Ve sonra adını mühürlerim kalbime gün ağarmadan
Sen iki kişilik uyanırsın, yalnız uyuduğun uykularından.
XI
Hoyrat caddelerde sabahlıyorum,
Bakışlarımda vakitsiz gün doğumları.
Aylak aylak dokuduğum mısralar mıydı gözlerine?
Ya da gözlerin miydi çocukça düşüveren mısraların kalbine?
Heyhat! Sevdama güneşten kopan nice kumral yıldız tanık.
Bakma labirentlere sıkışıp kalan yaşanmışlıklarıma,
Sana susamışlığım, hasretim asırlık.
Vuslat… Azgın karanlığa inat, içimde yanan tek ışık…
XII
Yontup biçtim ellerimle ölümü,
Seni sevince yaşama çevirdim yüzümü.
Şimdi yastık altı tüm hüzünler,
Tırpanlanansa çığlık rengi geceler.
Sen ıssızlığıma kurşun, uçurumuma yağmursun.
Gülüşümü karabasanlar basarken,
Kangren uykular seher vakitlerime sızarken,
Sen, öksüz çocukluğumun süt kokususun,
Sen, yetim gurbetliğimin ana yurdusun.

Hasibe GEZGİN

Şiir 2009 yarışmasında derece almaya hak kazanmıştır. (siir2009.com)

Hasibe Gezgin
Kayıt Tarihi : 11.11.2009 17:48:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    kaleminize sağlık

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Hasibe Gezgin