Çok sevdiği oyundan koparılan küçücük çocukların ağlayışları gibi
Merdivensiz bırakılan, çıkrıkları derinlerde unutulan o kör kuyulardayım
Günlerdir, aylardır, yıllardır sevdanın ve aşkın gür saçlarından tutmuştum
Bir sevdanın son şiirini yazdım sana, say ki sevmedim, say ki, sarhoştum…
Zamanın durmaksızın ördüğü unutuluş duvarını ne sen, ne de ben aşmak istemiyoruz artık. ‘Sevgi Cumhuriyetimizin ırmaklarına Karaca sürüleri’ sular içmeye çoktan inmişler. Gururun öfkeli sancılarıyla zifiri gecelerde tek kişilik satrançlara dalmışız, neylersin. Şah umarken bu kurnaz hamleden, matı çekmişiz istemeden.Hırsımızda bile mağrur, çığlığımızda bile kambur düşünüşlere kapılmışız.
İlençli bir güneş yansımasında bir testiye sıvasınlar şimdi beni. Uzak kentlerin vazgeçilmez belalarına atsınlar. Ayıklasınlar otumdan bedenimi, toprağımı kanla sulasınlar ve elimle dokunduğum ne varsa küle dönüştürsünler. Kar kalkmasın dağlarımdan, çürümüş sevdalar çalsın kapımı, sen yoksan. Uyaksız, kafiyesiz şiirlerim, zaferleri olmayan yenilgilerim, işkenceleri bitmemiş tutuklun olayım zindanlarında.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.