Sonsuz bir boşluk içinde
Tükeniyor en canlı seslerimiz
Bir güvercin kalkıyor
Yorgun göğsüm üstünden
Radyoda o tanıdık hüzünlü şarkı
Bunlar son demleridir bir ezginin
Belki de hiç çalınmayacak
Bir Stradivarius kemanında
Ölesiye zonkluyor şakaklarım
Dilimde kaybedemediğim burukluk
Hala tadı var o şarabın
Delicesine koşuyorum bitmiyor
Önüm arkam hep yangın
Kendi ellerimle ördüğüm
Duvarlar çıkıyor karşıma
Badana boyası sloganlarla
Yürüyorum ama sular yükseliyor
İncecik bir damar çatlıyor
Bu kaçıncı ölüm ey karanfil
Bir yıldız düşüyor ayaklarımın dibine
Göğsüme iliştirmeye korkuyorum
Barışmalıyım kendimle bu son dem
Bir yıldızı daha eskitmeden
Ölünmemeli diyorum pusularda
Şafağa daha var henüz karanlık gece
Zaman eskimeden acele etmeli
Ki bizi bekliyordur kır kahveleri
Onulmaz yaralar sol yanımda
Vurgun yemiş gibi denizden
Yasak sevdalar devşiriyorum
Azgın gece uykularında
İpekböceği sabrıyla örülüyor
Adının her harfi şiirlerime
Bakışların sanki mavzer gibi
Nişan alıp ateşliyorsun gözlerime
Ve gözlerimde tüm ışıklar sönüyor
Çılgınca bir karanlık başlıyor
Yürünmez oluyor sokaklar
Kaçıyorsun köprüleri uçuran sen
Nasıl bir sevmektir ki bu
Varsın köprüler kurulur diyorum
Aşılmalı yine de uçurumlar
Nedense ağzımda hiçbir sözcük
Karşılığını bulamıyor
Gaz lambaları yakıyorum
Görünsün diye öte yakanın pencerelerinden
O evlerde değil miydin sen
Fazlasına gücüm yetmiyor iki gözüm
Unutulmamalı diyorum zaman eskimeden
En azından Ağustos sıcaklarında da
Bir şiire daha gebe kalabilmeliyiz
Esmer tenin çünkü
Silinmiyor Belleğimin güncesinden
10.05.1988
Kayıt Tarihi : 22.7.2013 16:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!