Başından dumanı hiç eksilmeyen
Bir yüce dağ gibi durur Elbistan
Adını pek bilmez gelip geçmeyen
Güzellikler, sırlar saklar Elbistan
Bir Ceyhan’ı vardır cennet ırmağı
Çağlar gözlerinden yarıpta dağı
Aşıklarla dolu olur kırağı
Sevgiyi, saygıyı bilir Elbistan
Şardağı bir tuval hayal kurana
Kuşatır şehrimi boylu boyuna
Uzun Çarşı’dan ta Pınarbaşı’na
Heybetine selam durur Elbistan
Kaynarcası desen berrak bir göldür
Derdini tasanı sal onda yüzdür
Tepeden bakana masmavi gözdür
Nazar boncuğunu takmış Elbistan
Üç koldan sulanır geniş ovası
Dört mevsim başkadır suyu, havası
Tadına doyulmaz etli tavası
Toprağı, taşı da altın Elbistan
Hüküm sürüp gitmiş Hitit, Osmanlı
Abbasi, Selçuklu, Danişment, Haçlı
Geçmişin izleri içinde saklı
Memleketim kadim şehir Elbistan
Tarih kokar Ulu Cami meydanı
Geçmişi bugünü git orda tanı
Her taşında saklar binlerce anı
Dulkadir başkenti şanlı Elbistan
Bilmeyiz namertlik, olmayız hasım
Çulumuza ayak basanlar hısım
Dirliği bozsa da bazen bir kısım
Vetsize dersini verir Elbistan
Lambada titreyen alev üşürmüş
Mamudo gurbanım garip öksüzmüş
Karakoç, Mahzuni burda büyümüş
Nice ozanların yurdu Elbistan
Nazıma, nesire sığmaz bu şehir
Bize aşkı veren eşsiz bir sihir
Yürekte ne varsa dilde o zahir
İçimizde bir sevdadır Elbistan
Kalemim yazar da her dem adını
Gurbette alamam şehrim tadını
Çalarım yadigâr hocam sazını
Türkülerde dile gelir Elbistan
Goca’dır mahlasım miras atamdan
Deyişi gönlüme koymuş Yaradan
An gelip körelip kalırsam nadan
Şair kelamını besler Elbistan
Kayıt Tarihi : 30.7.2025 10:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!