Yer, Taif’te bir bağ kenarı…
Zaman, Asr-ı Saadette bir an,
İnsan, yüreği duada bir Gönül Sultanı
Dua, bir şehri kurtaran
…
Gerçeği anlatmak,
Taif’lileri İslam’a davet etmek için
Gelmişti Gönül Sultanı…
Ama Taif’liler dinlemedi O’nu…
Dinlemeden taşlamaya başladılar,
“Senin dinin Sana,bizimkide bize
Senin dinini istemiyoruz”dediler..
Taşlar yağdı dört bir yandan
Zeyd,kara yağız delikanlı…
Siper olmak istedi Gönül Sultanı'na
Ama vücudu yetmedi siper olmaya,
Yüz yara aldı Zeyd tam yüz yara…
Siper olmaya yetmemişti vücudu
Yüreği kanıyordu Zeyd'in
Yüreği kanıyordu, çünkü...
Yaralanmıştı, Gönül Sultanı
Yaralanmıştı…
Yaralarından akan kan
Ayaklarına damlıyordu…
Zeyd ile birlikte çıktılar Taif’ten
Bitkindi, yorgundu, Gönül Sultanı
Ama inançlıydı hala,
Hala umutları vardı…
Biliyordu ki bir gün,
Bir gün mutlaka…
Tüm insanlar anlayacaktı.
Tüm insanlar tanıyacaktı.
Âlemlerin Rabbi’ni...
Kan damlıyordu…
Mübarek yaralarından
Kan damlıyordu…
Âlemlerin gözyaşı gibi…
Zeyd hem ağlıyor,
Hem yaraları temizliyor
Gözlerinde yaşlarla,
İçi titriyor, yüreği kanıyor…
Yüzüne bakmaya kıyamazdı
Sesini duyunca ruhu ışıldardı,
Şimdi yaralarından kan damlıyor…
Kan revan içindeydi,Gönül Sultanı
Yorgundu,üzgündü,
Çökmüştü yere hüzünle...
Kan damlıyordu yaralarından…
Her biri kor ateş,
Zeyd’in yüreğine damlıyordu.
Dokunmaya kıyamıyordu
Elleri titreyerek, yüreği kanayarak,
Temizliyordu yaraları,Zeyd
İnci tanesi gözyaşlarıyla…
Bir yandan da O’nu dinliyordu
O’nun yürekler yakan duasını,
O’nun alemlere ibret duasını…
‘’Affet Rabbim affet,
Sen’i bilmezler, bilselerdi. Yapmazlardı.’’
Diyor! .. Gönüller Sultanı
‘’Affet Rabbim affet,
Sen’i bilmezler, bilselerdi. Yapmazlardı.’’
İki damla yaş süzülür gözlerinden
İki damla…
Dünya durur bu duaya
Yıldızlar saf tutup secde eder
Dağlar titrer, ormanlar HU çeker,
Hangi yürek bu kadar sevgi doludur,
Kim yapabilir,
Kim taş atan eller için af diler,
O, Gönüller Sultanı
O, Efendimiz
O her zaman ümmetim diyen
Bizim için her zaman af isteyen
Bizi de al yanına
Bizi de al duana
Zeyd gözyaşlarından göremez yaraları
Efendimizin yüzüne bakar, boynu bükük
Yanar yüreği, yanar yer, gök ve mekân
Taş atan ellere af istiyor Gönül Sultanı
Şahit bu ana, şahit yer, gök ve insan
Şahit bir de bağın sahibi
Zaman durmuştur o an
Nasıl döndüğünü bilemez bağın sahibi
Taif ‘e nasıl geldiğini bilemez
Yürekler yakan bir ağıt tutturmuş
Gözyaşları seller gibi akmakta…
Kardeşi gelir yanına
Bir felaket var, ama ne! ..
Bir feryat çıkar yüreğinden
Anlatır o anı
Anlatır Gönül Sultan’ının duasını…
İkisi de yüreklerinden vurulur
Pişmanlık kor alev her yanı yakan
Biz ne yaptık, nasıl yaptık
Bir merhamet timsaline
Nasıl taş attık?
Bakamazlar birbirinin yüzüne
Bu ayıp ikisini de yakar…
Birden uyanırlar gaflet uykusundan
Belki, belki, henüz geç değildir.
Kendileri için af isteyen Gönül Sultanı
Belki affeder onları da
Koşalar Gönül Sultanının arkasından
Yetişmek, affedilmek umuduyla,
Görünce Gönüller Sultan’ını
Af dilerler, biat ederler
Yanık yürekleri, yaşlı gözleriyle…
İşte iki kişi daha kazanılmıştır.
Ve birkaç yıl sonra Taif’ te
Kazanılan zaferle birlikte
Yüzlerce kişi Müslüman olmuştur.
…
Yer, Taif’te bir bağ kenarı
Zaman, Asr-ı Saadette bir an
İnsan, yüreği duada bir Gönül Sultan’ı
Dua, bir şehri kurtaran
‘’Affet Rabbim affet
Seni bilmezler, bilselerdi. Yapmazlardı.’’
Kayıt Tarihi : 3.11.2007 12:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)