/sen saçlarını düşürdükçe bakışlarına
ben iflah olmaz düşler kuruyordum
biri bir rüya görse
uykusuna girip hep seni soruyordum/
saçlarına rüzgar dokunsa
doğuda bir adamın yüreğine nazarın değiyordu
uzak yerlere düş açıyordu kıl çadırlarda göçebe kelebekler
yasadışıydı oyunları idamlık çocukların
ve
bezden anneler yapıyordu öksüz bebekler...
/sen saçlarını düşürdükçe bakışlarına
ben iflah olmaz düşler kuruyordum
sen ne zaman bir rüya görsen
uykuna girip kendimi vuruyordum.../
her yer bulaşıyordu üstüne adamların
kirliydi ceketlerin iç cebindeki hatıralar,
yollarını gözlüyordu oğullarının
baktıkları dağlara benzeyen anneler
ve keder;
Batman'da hayallerini asan bir kızın kaderine yazılıyordu...
/sen saçlarını düşürdükçe bakışlarına
bakışlarında ben ölüyordum
ayaklanırken yüreğimde bir halk
halkımı da kendimi de öldürüyordum.../
artık saçlarına gömülmüş yasak bir türküdür bu kent
Özhan HakanKayıt Tarihi : 12.3.2007 13:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

yüreğine sağlık üstad...
sis bastırmış iyice, sular yükselmiş
yolu yok haber salmanın, mektup iletmenin
sadece ay bulutlar ötesinde, mavi gökte
parlıyor üzerlerinde uzak sevgililerin.
bütün gün aklımda bu, neye baksam
yürek dayanamıyor.
açılması güç bir kilit gibi çatık kaşlarım
her gece, gölgesi gelir diye düşümde
yarısını ona ayırıyorum üstümdeki yorganın.
Lİ PO
sonra baktım ki her şiir bir parça uzaklığa, bir parça ufalanmaya, bir parça daha yalnızlaşmaya yarıyor....çekmeli elimizi.
kenti mi sevmişizdir, güzelliğiyle mest eden sevgiliyi mi, yoksa kenti onunla mı sevmişizdir? cebimizde bilinmezlikler
uzun otobüs yolculukları molalarında tereddütler
biriktirip varmışızdır sevgilinin koynuna
ayrılıklar bulunca birliktelikleri
sahiplenişimizden olsa gerek saçlarına rügar bile değse nazarı değmiştir yüreklerimize..
ve zaman bize cırılcıplak bir ayrılık sunduğunda
öteki olduğumuza monarozayla kanaat getirmişizdir
sonra yatak dolusu sarhoşluklar karanlığında 'Ama sana korkusuzdum, sana ateş, sana kül, sana bela.. sana korkusuzluğumla ben o korkuyu yendim ve o kente yeniden konuk geldim' sanki Yılmaz Odabaşı yanında okuyadurmustur o dizeleri.. alışkanlık halıne gitrdiğin aynı firma aynı saatte cıkmıssındır sınırlarına yaklastıkça şehrin hissedilir bir hüsran ve milyonda bir kaşılaşma ihtımalının yarattığı heycan.. gecesini beklersin,, bir meyhane cevresinde aç çocukların cesetleri küçük oruspular titreşir ve cebindeki son parana ilişir elin üzerinde bir şairden hediye bir cümle vardır 'Artık saçlarına gömülmüş yasak türküdür bu kent' biletidir gitmenin...( şiirin bana anımsatıklarını paylaştım bir kaç şiarden çalma cumlelerle tesekkürler özhan abi..)
veysel....
ben iflah olmaz düşler kuruyordum
sen ne zaman bir rüya görsen
uykuna girip kendimi vuruyordum.../
Çok güzel bir şiirdi yazan kaleme selam olsun.
Saygılar.
saygılar
TÜM YORUMLAR (15)