OĞUL
Seni kucağıma verdikleri günü hatırlıyorum da, dünyalar benim olmuştu.
Adını ezanla kulağına okudum, adaklar adadım seninle hayata yeniden bağlandım. Bütün dünya sen oldun.
Soyumun, neslimin direği. Evimin güneşi, ocağımın sönmeyen ateşi oldun.
Sayende ocağım tütecek, torunlarım olacak neslimiz devam edecekti.
Ne hayallerle büyüttüm seni bilsen oğul.Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim.
Üstüne kaban olup seni sardım.Esen rüzgardan korudum.Annenle sana siper olduk, can olduk.Seni bu günlere getirdim.
Varımı yoğuma kattım okuttum. Ananında benimde tek hayalimiz üniversiteyi bitirmen ve öğretmen olmandı.
Evet sonunda öğretmen oldun. senin için neler yaptık, nelerden vazgeçtik. bilemezsin.Göreve başladığın zaman sana belli etmedim ama öyle heyecanlandım ki kendimi tutamadım ağladım, beni ağlattın be oğul.
Üzülme bu gözyaşları gururumun gözyaşıydı. Sevincimin gözyaşıydı.Hayallerimin,onurumun gözyaşıydı.
Sen bana bu gururu yaşattın ya ben senden daha ne isterim ki,
Evladıyla gurur duymanın onurunu yaşıyordum.Sonra bir gün yanında cici bir kızla geldin ve evlenmek istediğini söyledin. Nasıl şaşırtmıştın bizi. O an annenle göz göze geldik ne söyleyeceğimizi bilemedik sadece sana sarılmıştım. Bizi bir daha mutlu etmiştin oğul.
Şimdi evimize bir gelin gelecek ve ailemiz genişleyecekti. Nasıl güzel bir düğün olmuştu. Bütün dostlarımız bir arada, nede güzel eğlenmiştik.Beni bir daha gururdan ağlatmıştın.
Bütün bunların ne demek olduğunu sende baba olduğunda anlarsın.
Mutluluğumuza bir mutlulukta torun müjdesini verince kattın. Beni bir de o zaman ağlattın oğul.Allah’ım her şey bir rüya gibiydi.Mutluluktan adeta uçuyorduk. Zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile değildik. Gelinin sancısı tutup hastaneye koştuğumuz, biricik meleğimizi kucağıma alışım, anlatılması zor bir mutluluktu. Evimiz, yuvamız şenlenmişti.Artık nereye gitsem fazla kalamıyor eve koşarak geliyordum.Beni de, hayatımızı da yuvamızı da nasıl şenlendirmiş, değiştirmişti. Melekle oynamak, yanında huzur bulmak için kahve alışkanlığımdan vazgeçtim. Hatta sigarayı bıraktım.Bu illet ancak beni ölünce bırakır diyordum. Hatırlarsın kahve ve sigarayı bırakmam için annen ne kadar uğraşmıştı. Hatta bu yüzden tartışırdık araya sen girer bizi barıştırırdın. Aman anne! babamın başka ne kötü alışkanlığı var ki bırak, babamın üstüne gitme, nasıl olsa zamanı gelince kendi bırakır demiştin. Evet be oğul zamanı geldi.
Çünkü! Meleğimiz geldi. Ve ben meleğimin sayesinde bıraktım. Artık annenle bu konuda tartışmıyorum. Bana hiç zor olmadı. Hani derler ya torun evlattan daha tatlı. Evet gerçekten doğruymuş be oğul.
Sakın alınma, kıskanma meleğimi, sende doğduğun zaman benim pabucum dama atılmış, babamın gözü senden başkasını görmez olmuştu. Tabi ki herkesin yeride sevgisi de ayrı. Kimse evladın yerini dolduramaz.Ben torunumla yeniden doğdum, çocukluğuma döndüm oğul.
Meğer ne kadar çok özlemişiz çocuğu. Çocuk evin gülü, neşesidir. Senden sonra çocuğumuz olmadı. Yalnız sendin.Bütün sevgimizi sana verdik. Bizim her şeyimiz sen oldun. Sen ne kadar büyürsen büyü bizim hala küçük bebeğimizsin. Gözümüzün nurusun. Anne babanın gözünde evlatları hiç büyümez, hep çocuk kalırmış. Ne kadar doğruymuş. Sen baba oldun ama hala bizim gözümüzde hiç büyümeyen yavrumuzsun.
Hayallerimizi, umutlarımızı sana bağladık.Belki bu aşırı sevgimiz, sana olan düşkünlüğümüz seni bunaltmış olabilir, üzebilir ama bizi hoş gör be oğul. Sende baba olunca anlarsın bütün bunları diyordum sana sürekli. Eminim artık anlıyorsundur. Artık sende bir babasın.Artık bize hak veriyorsundur. Sende evladını kendince yetiştirir bizden gördüğün şeyleri yaparsın.Eksiklerimizi, yanlışlarımızı sen giderirsin.
Ama sen Meleği bizim seni bilmeden üzdüğümüz gibi üzme. Bir baba için hayatının en büyük değerli hazinesi evlatlarıdır. Çocuğunun doğuşu, büyümesi, ilk adım atışı, sünneti, okula gidişi, her şeyi, Sen bizim en büyük hazinemiz oldun.Senin için ilk olan şeyler, konuşman, yürümen, ilkokula gitmen, lise, üniversite bunlar senin kadar bizimde heyecanımız, sevincimizdi.Biz seninle okula başladık,seninle tekrar okuduk ve bitirdik.Öğrenciliğimizi tekrar yaşadık.Seninle çocuk olduk seninle büyüdük. Bizim ikinci hayatımızdın. Okulunu bitirmen, öğretmen olarak atanman, evlenmen, torunumuz biricik kızımız meleğimizin doğuşu bunlar bizim servetimizdi.Seninle sevindik, seninle üzüldük, seninle mutlu olduk be oğul.Bir erkeğin en mutlu günlerinden biri, anlata, anlata bitiremediği, hayatı boyunca da anlatacağı anılardan biri de askerliğiydi. Askerlik belgesi geldiğinde içim burkuldu. Ama Asker babası olmanın gururunu da yaşayacaktım.Askere seni güle oynaya, davullarla zurnalarla uğurladık. Bir düğününde eline kına yakmıştık, birde şimdi. Asker kınası. Sen istemedin ama annen ısrarla yaktı. Komutanlar ne der, belki kızar dedin. Hiç kızarlar mı? onlar alışkındır. Her ana evladının eline kına yakar askere yollar dedim. Sesini çıkarmadın kınanı yaktık. Bu da bir düğündü, gururdu. Onurdu. Biz bunlarla uğraşırken meleğin hali gözümün önünden hiç gitmiyor. Şaşkın, şaşkın bize bakıyordu.
Konuşabilseydi bize sorardı babama ne yapıyorsunuz diye. Elindeki kınadan meleğin burnuna vurdun, çocuğun burnu kına olmuştu. Birkaç gün sonra çıkmıştı.Senin kınan hala duruyordu be oğul.Bir gurur daha yaşamıştım, evladımı askere gönderdim. Arkadaşların asker babası nasılsın demesi beni öyle mutlu ediyordu ki anlatamam.Arkadaşlarım, dostlarım benimle beraber gününü sayıyordu. Bu ilgi beni ayrıca sevindiriyordu.Ama yinede günler öyle zor geçiyor hasretin içimi nasıl yakıyordu bilemezsin oğul.
Hepimiz melekle avunuyorduk. Melek olmasa ne yapardık.Yokluğunu onunla dolduruyorduk.
Melekle oyalanıyor hatta takvim yapraklarını tek, tek koparıp “Melek bu babanın geleceği gün” baba bu gün gelecek demiştim. Melek o takvim yaprağını elinden hiç düşürmedi.hep koynunda sakladı.Baba bu gün gelecek diyerek dolanıyordu.Takvim yaprağıyla yatıyor, kalkıyordu.Onun bu halı içimizi yakıyordu. Seni ne çok özledik, burnumuzda tütüyorsun be oğul. Hasretlik ne kadar zormuş, Hani üniversiteyi başka ilde kazanıp okuyorken ayrılığa dayanamayıp oradan ev tutup yanına gelmiştik. Eğer öyle bir şansımız olsaydı eşyaları toplayıp yanına gelecektik. Neyse ki telefon var da ara sıra sesini duyuyoruz.İçimiz rahatlıyor. Hele çatışma haberlerini duydukça ne hale geliyoruz tahmin bile edemezsin oğul. Ölüp, ölüp diriliyoruz. Senin telefon edip ben iyiyim diyince hayata geri dönüyorduk. Melek telefonu elinden düşürmüyor, öpüp kokluyor, koynuna saklıyordu. Uyuyana kadar elinden alamıyorduk.
Bilirsin… Annen sulu göz. En ufak şeyde hemen ağlar. Meleğin bu hali onu çok duygulandırdı.yıprattı. Gizli, gizli ağlıyor bize belli etmemeyi çalışıyor ama ben kızarmış gözlerinden anlıyorum ne yapayım, sesimi çıkarmıyorum.Ana yüreği söz dinlermi?
Gelin hanım ise annenden beter. Belli etmemeye çalışsa da ben anlıyorum. Annen gibi oda kuytu köşelere çekiliyor ağlıyor, sonrada gözüme bir şey kaçtı gibi bahaneler söylüyordu. Aslında utanmasam bende ağlayacağım.Ben erkeğim ya ağlamamam lazım. Yine de belli etmeden ara sıra gözyaşı döküyorum. Melekle oynuyor, onu öpüp kokluyor,onunla beraber gün sayıyorum.
Ama ne yaparsın Vatani görev. Sayılı gün çabuk gelir geçer. Her zamanki gibi ben hasretimi içimde saklayıp belli etmemeye çalışıyorum.Bir an önce tezkereni alır gelirsin sana kavuşuruz. bu hasrette biter diyerek bekliyoruz. Böyle güzel hasretler ayrılıklar biter, Allah kötü ayrılıklar vermesin oğlum.
Günlerimiz hep böyle geçiyor… ara sıra akraba ziyareti yapıyoruz. Onlarda bize geliyor. Bazen meleği de alıp parka gidiyoruz. Salıncağı çok seviyor. Senin gibi salıncaktan indiremiyorum. Hava güzel oldukça bizde çoğunlukla parka giderek günümüzü
değerlendiriyoruz. Tatil için seni bekliyoruz. Artık benim uzun yola gitmeyi gözüm kesmiyor.Zaten gözlerimde eskisi gibi değil. Uzağı fazla seçemiyor.Annende seni beklememizi istiyor. Benimde işime geliyor açıkçası. Sen gelince bilsen ne planlar yapıyorlar. Arabayı, evi, değiştiriyorlar. Tatil listesi bile yaptılar. Şimdiden kıyafetler alınmaya başlandı. Meleğimin kıyafetlerini bir görsen. Ne kadar güzel şeyler. Yaramaza da bir yakışıyor ki adı gibi meleğe dönüyor.
İki gündür gelinde ve annende bir tuhaflık vardı. Nedense içimiz daralıyor diyorlar. Bende havalardandır diyorum. Havalarda bir açık bir kapalı, ne yağmur yağıyor nede güneş var.İnsan kendini iyi hissetmiyor. aynı kırgınlık bende de var. O zamanlar insanın aklına başka şeyler gelmiyor.Başka şeyler aklına gelmiyor, kötü şeyler düşünemiyor, üstüne de konduramaz ki.
O gün erken yattık. Saban ezan okunuyordu.annen birden sıçrayarak uyandı.Rüyasında seni görmüş. Hayırdır inşallah dedik. Kalktık namazımızı kıldık. Daha yatamadık, uyku tutmadı. Kahvaltı yapalım diye mutfağa giderken meleğin sesini duydum. O da uyanmış, annesi yatırmaya çalışıyor,melekse uyumamak için inat ediyordu.
-Ben melek, kuzum diye seslendim.
-Gelin hanım yatırma benim kızımı biz mutfaktayız, bırak gelsin dedim.
-Melek sesimi duyunca durur mu? Yataktan fırladığı gibi koşarak yanıma geldi dede diyerek kucağıma oturdu.
-Dede ben babamı gördüm. Yanıma geldi dedi.
Hanımla birbirimize baktık.Şaşırdık. ne diyeceğimizi bilemedik. Annende seni rüyasında görmüştü. Uyuyamamıştı. Allah’ım sen büyüksün hayırlısıyla evladımızı bize bağışla diye dua ettik. Allah bütün evlatlarımızı sevdiklerine, analarına, babalarına bağışlasın.
Onların acısını yaşatmasın.
Televizyonda şehit haberlerini dinledikçe içimiz yanıyordu.O annelerin, babaların, evlatlarının, bacıların feryatları ciğerimizi yakıyordu.Allah sabır versin.Ateş düştüğü yeri yakar.Ellerine kınalar yakıp, davullarla, halaylarla uğurladığımız, ne zorluklarla büyüttüğümüz, okuttuğumuz canlarımız, evlatlarımız, gencecik fidanlarımız tabut içinde bayrağa sarılı bize geri geliyordu.
-Allah’ım ne büyük acı. Şehitlik en büyük mertebe. Kim istemez vatan için şehit olmayı.Eğer beni bu yaşımda askere alsalar koşarak giderim.Hele birde şehit olsam ne büyük ödül bana.
-İnsan kendi için bunları isterken konu evladı olunca kıyamaz işte. İstemez evladının eline diken batsın. Gerekirse evladına siper olur, onları her şeyden uçan kuştan, rüzgardan korur. Anne baba olmak kolay mı? Evladını gözünden bile sakınır. Ama birgün gelir hain kurşun elinden alır. Buna hangi yürek dayanır. Dayanamaz elbette yavrum.
Hangi anne, baba, gencecik kuzularına şehitte olsa ölümü
Yakıştırır. Hiç kimse evladına ölümü yakıştıramaz. Buna dayanamaz. Hasretle, sabırla evladının gelmesini beklerken, evladı tabut içinde geliyor.Bu ne dayanılamaz acı. Allah’ım
Hasta ve ölümü bekleyen insanlar için bile ölüm zor gelirken, güle oynaya gönderdiğimiz taze fidanlara hangi yürek dayanır. Dayanabilir ki…
Her şehit haberinde yüreğimiz ağzımıza geliyor, içimiz yanıyordu.Aklımıza getirmeye korkuyorduk ama haberleri pür dikkat dinliyorduk. Elbette her şehit bizim evladımızdı. İçimiz yanıyordu. Şehit ailelerine Allah’tan sabır diliyorum.Kelimelerin bittiği, sözcüklerin yetersiz kaldığı bir olay.Ne denir ki. Haberlerden sonra hanımla Allah’ım bizim kuzumuz yok diye buruk bir sevinç duyuyorduk. Başka aileler ağlarken, feryat ederken biz sevinemiyorduk bile. Kolay mı? onlarda ana, baba, onlarda bizim evlatlarımız, bizim canımız,
Yüreğimiz yanıyor, içimiz kanıyor.
İnsanların bireyselleştiği ve bencilleştiği şu devirde kim kimin acısını yürekten paylaşıyor. Hepimiz aynı acıyı hissetsek bu savaşlar, hain saldırılar daha doğrusu kötülükler olmaz.Bu insanlar hangi akla hizmet ediyorlar bilmem ama ne yaptıklarını bilmeyen zavallılar bence.Keşke beni de askere alsalar.
Her şehit haberinde Yazık bu günde şehit var. Bir fidanımız daha gitti. Allah Rahmet eylesin.Ailesine sabır versin.Geride kalanlar gözü yaşlı eş, ana, baba, evlatlar. O çocukların hali gözümün önünden hiç gitmiyor. Daha baba demeden, babanın ne demek olduğunu bilmeden kalabalığın içinde kaybolup gidiyorlar. Anlam veremediği bir kalabalık, duymadığı anlayamadığı tezahüratlar. Büyüdüğünde beni de alın askere diyecek. Bütün bunların ne olduğunu anlayacak ama şimdi sadece her şeyi merakla, kalabalığın verdiği korkuyla olanları izleyen bebekler.
Başka çocuklar baba dedikçe O susacak. Çünkü bilmediği tadamadığı bir sevgiyi hayatı boyunca yaşayamadan büyüyecek. Arkadaşları sorduğunda “benimde babam vardı. Ama şehit olmuş.” Bu büyük onuru taşıyacak, fakat asla baba sevgisiyle büyüyemeyecek,
hep bir yanı boş kalacaktı.
Onun da sol yanı acıyacaktı.
Kim bilir! Şehit olan babalar evlatları için ne hayaller beslemişti.Neler istemişti.Büyüdüklerini, okuduklarını, evlenmelerini göremeyecek, onlarla sevinip ağlayamayacaklardı. İlk adımlarını, ilk baba demelerini, onlar için önemli olan her şeyi
Beraber yaşayamayacaklardı. Hepimiz biliriz ki onlar her zaman yanlarında olacak, onlara dokunamasalar da, sarılıp okşayamasalar da şehitler her zaman aramızda, içimizde olacak. Onların sadece bedenleri toprakta ama ruhları hep bizimle olacaktır.
Evet biz hanımla bunlardan bahsediyorduk.Melek bizi dinlerken kucağımda uyumuştu. Gelin hanım meleği alıp yatağına götürdü. Uyumamak için inat eden meleğimiz şimdi mışıl, mışıl melekler gibi uyuyordu.
Bu arada gelin hanımda meleği yatağına yatırmış yanımıza geldi. Beraber sohbete devam ettik. İnsanın evinde eşiyle, geliniyle, çocuklarıyla uyumlu olması, kavgasız gürültüsüz yaşaması çok güzel. Arkadaşlardan duyuyordum. Bazı ailelerde kavga, gürültü bitmez, gelin kaynana didişmesi eksik olmazmış. Onları düşününce şükrettim. Bizim öyle bir problemimiz bu güne kadar olmadı. İnşallah olmazda.Bu arada bize nazar değmesinden de korkmaz değilim. Herkes sorunlarını anlattıkça ben susuyordum. Nazara gelmeyelim diye. Bizler aklı selim insanlarız. En ufak şeyleri büyütüp kavga edecek değiliz. Şiddet neyin çözümü oldu bu güne kadar. Kime ne kazandırdı.Sohbet koyulaştıkça konu konuyu açtı derken saatte bir hayli ilerlemiş, öğlen olmaya başlamıştı.
Hanımla gelin öğlen için yemek yapmaya hazırlanıyordu. Hanım bana,
-Bey biz yemeği hazırlayana kadar sende ekmek alıp gel.Bende tamam hanım emrin olur diye takıldım. Eee. Ne yaparsın hamınlar ne derse biz onu yaparız. Hayat arkadaşım, can yoldaşım. Bana fazla kıyamaz, Büyük alışverişleri beraber yaparız.Yorulurum diye ekmek, gazete gibi şeyleri aldırır. Bunca sene kahrımı çekti. Düşünüyorum da gençliğin verdiği, cahillik mi diyeyim, delikanlılık mı diyeyim az eziyet etmedim ha. Ama yinede sesini çıkarmadı kahrımı çekti benim. Allah razı olsun bir güne bir gün karşı gelmedi. Şimdi daha iyi anlıyorum yaptığım hatalarımı. Aklıma geldikçe hanımdan utanmaz değilim, utanıyorum be oğul. İnşallah sen benim bu yanlışlarımı yapmaz hanımını da, kızını da üzmezsin.
Duymadım zannederek tekrar 2 Ekmek, birde gazete al dedi. Tamam hanım merak etme her zamanki rutin işlerim, senelerdir alıştım.
-Aman bey yinede dikkatli git gel. Arabalara dikkat et. Dedi.
-Bilirsin oğul annen seni okula, beni işe hep böyle uğurlardı.
-Tam kapıya yaklaştım ki zil çaldı. Hanıma ben bakarım diye seslendim.
Kapıyı açtım. Karşımda askerleri görünce şaşırdım, dona kaldım. Sesim çıkmadı,Tükürüğüm boğazımda düğümlendi. Ne bir adım öne çıkabildim nede geri. Bir an kendimi toparladım buyurun diyebildim.Askerler daha bir şey diyemeden;
-Hanım bey kim geldi diyerek yanıma geldi.
Askerleri görünce Aman Allah’ım hayırdır dedi.
Bense konuşamıyordum. Anlamıştım. Bu gelişin ne demek olduğunu.Askerlerin gelişini gören komşular kapının önünde toplanmışlardı bile.Kimse konuşmuyor ağlamaklı gözlerle bakıyorlardı ki gelinin feryadıyla irkildik. Girdiğimiz şoktan çıkabildik. Annenin, hanımının feryadı yeri göğü inletti be oğul. Gelin hayır olamaz diye feryatlar ediyordu.
Melek sesten uyanmış ağlayarak geldi.Şaşırmıştı ne oluyor diye.sırayla herkesi tek, tek süzdü. Annesinin yerde komşuların kollarında ağladığını görünce daha çok ağlamaya başladı.annesinin, babaannesinin ve Kalabalığın ağlamasından korkmuş olacak ki daha çok bağırmaya ağlamaya başladı. Yavrum benim herkesin neden ağladığını anlayamamıştı. Neden herkes ağlıyor, neden burada toplanmışlar,asker amcalar neden bizim evimizde o yaşta anlaması mümkün de değildi.
Tezkeresini alıp döneceği günü saydığımız, sabırsızlıkla beklediğimiz yavrum tabutta bayrağa sarılı geldi. Ne umutlar beslemiş, ne hayaller kurmuştuk. Gözümün nuru, varım, canım, ocağımın direği, tek evladım şehit olmuştu. Hainler bizi can evimizden vurmuş, canımızı almıştı.
Bundan sonra ne denir ki, hangi söz teselli etmeye yeter ki. Sözlerin yetersiz, kelimelerinse anlamsız olduğu bir andı. Ne söylense, ne yapılsa faydasız geliyordu o anlar. Allah’ım onun yerine benim canımı alsaydı. Keşke ben ölseydim.Daha çok gençti. Hayatının baharındaydı. Hayata evladına doyamadı, sarılıp koklayamadı.Bir daha gelmemek üzere gitmişti. Bu acı evlat acısı ne zormuş.Bunu yaşamayan bilemez. Yavrum şehit olmuş melekler arasına karışmıştı. Geride boynu bükük, yarım bir eş, yarım bir ana, yarım bir baba, yarım bir evlat bırakmıştı. Bu yarım kalan parçamız asla tamamlanmayacak her zaman sol yanımız boş kalacaktı.
Binlerce insan toplanmış,askerlerin omzunda ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ Sözleriyle yavrumu toprağa verdik. Evladımın üstünü toprakla örtük. Anasının eleyip beleyerek büyüttüğü, pamuklar içinde sarıp sarmaladığı canımızı şimdi kara toprak sardı.
Ey kara toprak senden geldik sana döneriz. Ne olur yavrumu incitme.Sanadır emanetim. Annenin bu sözleriyle oradaki bütün insanlar gözyaşlarını tutamadı.Bütün insanların bir olup gözyaşlarını birleştirdiği, duyguların sel olup aktığı en acı günümüzdü.Herkes taziyelerini bildirdi. Allah sabır versin diyerek mezardan ayrıldılar.
Annen de, gelinde, meleğimde saatlerce mezarının başında beklediler. Toprağını öpüp kokladılar. Toprak seni öyle bağrına bastı ki oğul, anan ne kadar yalvardı yavrumu bana geri ver diye, ama toprak seni geri vermedi. Hangi giden geri gelebildi ki. O an beni de senin yanına koysalardı. Sen melek oldun bizi izliyordun öyle değimli oğul. Biz seni göremesek de sen hep yanımızda olacaksın.Bizimde her zaman sol yanımız boş kalacak, sol yanımız acıyacak be oğul.
Ben geline hep gelin hanım derdim. Elbette benim kızımdı. Evladımdı.Senin gibi canımdı. Artık can kızım diyorum. İki evladım var artık. İki kızım. Biri can kızım diğeri meleğim. Onlarda olmasa hayat nasıl geçer. Her zaman kısa gelen ömür bitmek bilmez. iyi ki onlar var. Hiç olmasa bana ve anana yaşama sebebi oldular. Halen Zil çaldıkça sanki sen gelecekmişsin gibi heyecanlanıyor.Kapıya koşuyoruz oğul. Melek herkesten önce koşuyor. Dilimizin döndüğünce meleğin anlayabileceği kadar ona senin gelmeyeceğini şehit olduğunu melekler arasına karıştığını anlatmaya çalıştık ama yinede melek sen gelecekmişsin gibi umutla bekliyor. Sanki biz kabul edebildik mi ki melek anlasın kabul etsin. Şu an oyalamak kolay ama ilerde Allah büyük.
Melekte büyüdüğünde okuyup öğretmen olacakmış. Senin bıraktığın bayrağı meleğin taşıyacak oğul.Biz yaşlandık. Eskisi gibi dizlerimin dermanı yok. Annen de aynı, artık fazla yürüyemiyoruz. Doktor bize diyet verdi. O sayede senin sevdiğin yemekleri bizde yiyemiyoruz. Zaten Yemekler de önümüzde kalıyordu. Meleğimizi senin gibi yetiştirmeye okutmaya çalışıyoruz, Ömrüm olduğunca meleğimin her anını gelip mezarında sana anlatacağım. Senin yanına geleceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum be oğul. Sol yanımdaki acı hiç gitmiyor.
SOL YANIM BOŞ, SOL YANIM ÇOK ACIYOR BE OĞUL
Seni kucağıma verdiklerinde,
Dünyalar benim oldu oğul.
Adını kulağına okuduğumda,
Adaklar adadım sana oğul.
Kahpe kurşun aldı seni,
Viraneye çevirdi hanemi.
Çiğerimden yaktı beni,
Öldürdün bizi de oğul.
Al Bayrağım sarmış göğsünü,
Şehitlik aydınlatır yüzünü.
Anan helal etti sütünü,
Gururumuz oldun oğul.
Ateş düşmüş ocağımı yakar,
Düşmanlar kenarlardan bakar.
Feryatlar yeri göğü yıkar,
Gittiğin yerden dönmedin oğul.
Kayıt Tarihi : 31.10.2008 16:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu hikayeyi gözlemlerime dayanarak yazdım. Sivasa gelen şehidimizden ve ailesinden çok etkilendim. Allah Sabır versin gercekten çok zordu. İlk kez hikaye tarzında yazdım.
TÜM YORUMLAR (4)