Bir seher vaktinde indim bağlara
Öter seyda bülbül, dil yarelenir
Bakmaz mısın sinemdeki dağlara
Derdimi dökmeye dil yarelenir
Boş geçirmeyelim gel bu çağları
Dolaşalım sahraları dağları
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Çok sevdiğim hem şair hem bir ozan Aşık Daimi
bir çok eseri vardır türkü olmuşdur
Mekanı cennet olsun
yüreğinize sağlık üstad, eserler gerçekten 10 numara 5 yıldız
bu şiirlerin tadı bir başka...bambaşka ve kalıcı...ne desem boş....sonsuza seslenişler bunlar
Aşık İsmail Daimi
1932’den 83’e…
Sadece 51 yıllık, çok uzun sayılamayacak bir ömür…
Allah sevdiği kullarını erkenden yanına alırmış ya…
Belki de bundandır, bu kadarcık kısa ömür…
Kısa dediysek, nice şiirler, nice türküler kazandırmış edebiyatımızı, repertuarımıza… Yani kısa ömre, çok çok şiir ve türkü…
İstanbul, öyle bir şehir ki, gerçekten de insanı kendinde eriten, ufaltan, adeta ufalayan ve heybetiyle, büyüklüğüyle, tarihiyle, eserleriyle; güzelliğiyle, kalabalığıyla insanı azaltan bir şehir.
Her iki dedesi de ozandır, saz şairidir, ozan geleneğini temsilcileridir. Gönülleri sazın sesi kaplar, ruhun derinliklerine ta ezelden işler de armut dibine düşmez mi?..
Bunun için döner asıl yerine, yurduna. Geleneğin, özün, gerçek kültürün kaynağına. Köyüdür, yöresidir, bu işin membaı…
İstanbul’da ozan olmak kolay değildir, bu yüzden. Gönül sesini dinleyemeyen kolay kolay ozan olamaz. Daimi’de bu yüzden asıl memleketine, Erzincan – Tercan’a döner.
İlk ustası Aşık Davut Sularî’dir.
Tam iki buçuk yıl onunla Anadolu’yu gezer. Bu güzel kültürün içinde yaşar. Aşıkları dinler.
Önceleri ustalardan çalıp çığırır. Neden sonra kendinden, gönlünden dökülür güzel dizeler, anlamlı türküler…
Dönüş yine İstanbul’a olur.
Ne de olsa doğduğu yerdir.
Bu türkü de onun ilk türküsüdür.
TRT’ye adım atmasına vesile olan ilk türküsü…
Dert ortağıdır, ozanların sazları.
Gönül sesleridir, dile gelen telleri…
Her ne nasip ise, her ne yanar ise yüreğinde; dizelere düşer kelime kelime, mızrapla dökülür sazın sinesine…
Derdini, meramını söyleyen dil değil, saz olur…
Ve nihayet ne sazını, ne sözünü esirger, kendinden sonrakilerden. Onların da yetişmeleri için gayretle yol gösterir, ustalığını öğretir. Adetten olduğu üzere “el verir”.
Rahmet ve saygıyla, mekânı cennet olsun Daimi ustanın.
Hikmet ÇİFTÇİ
14 Aralık 2012
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
Güzl bir hece şiiriydi,,,okunası
Böylesine koşmaları ve Halk şiiri özelliği bulunan şiirleri oldukça çok çok seviyorum. '' Bişr Seher Vaktinde '' Anonimleşmiş bir Halk türküsü olmuştur.Ne mutlu Bu millete! böyle değerli şiir adamları ve gönül adamları olduğu için.
Onlarla gururluyum. Tanrıdan rahmet dilerim.En çok dinlediğim ve beğendiğim türkülerimizden biri idi.Seçim yapan ve askıya alan kardeşlerime teşekkür ederim. tam puan +ant.der, saygılarımla.
çok güzel yüreğine sağlık
çok güzel ,üstadı can-ı gönülden kutluyorum.eyvallah
Cook guzeel...
bu gecede bilinmez
bir zehirli tül vardır
esrarın yangınından
artakalan kül vardır
yanar içi dünyanın
dışında hep çöl vardır
ay buluta karışır
doğar ise yel vardır
yağmur yıldızda saklı
yerde niye çöl vardır
bağlar bozulur gider
bahçevanda gül vardır
tek suç bende değildir
beni tutan el vardır
yaşamak sonsuz değil
sonunda bir öl vardır
@..
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta