Bir Sarhoşun Dramı Şiiri - İdris Çetin

İdris Çetin
283

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Bir Sarhoşun Dramı

Bir burukluk var, duygu yüklü sinemde,
Parlayan bir yıldız yok, düşüncesiz tepemde.
Etraf karanlık, sokaklar ıssız, bomboş,
Arada sırada karşıma çıkıyor bir sarhoş.

Sorarım, çılgınca sevincin nedendir?
Yaşın çok genç, gidense ömürdendir,
Sağlık, yanından kuş gibi uçup gider,
Onu yakalayabilmek imkânsız der.

Gecenin gizemiyle anlaşır arkadaşlıkta,
Üst, baş fena kokar beynin etrafında,
Düşüncesi elinden alınmış dünyasında,
Yelkenleri suya bırakmış deniz ortasında.

Mum misali yanar, yanar da tükenir,
Kendi ihtiyacını başkasıyla giderir.
Çökmüş gecenin kâbusu üzerine,
Avunur, durur, gerekçesiz sözlerine…

Mutluluk çemberi ona, daima gel der,
Kırk yıllık nasibini de âdeta geri teper.
Zararını karını bilmiyor yaşantısında,
Aç kurdun, av için beklediğini karşısında.

Nihayeti yakın olmalı, göremiyor gerçekleri,
Küsüyor, kırıyor insanları ve diğer canlıları.
Yaklaşır insanlar yardım için bir bir,
Bu durumda, onların da ümidi kırılır.

Soğuktan korunmak için palto arar,
Bulmak için, otuz iki dükkân sorar,
Büzüşür yırtık gömleğin arasında,
Toprakla giderir, vücudun bir kısmını da.

Ev yok, bark yok, bir çadır da…
Dolaşır bucak bucak, gözler havada.
Hele gömlek dursun, bir atlet giye;
Yarı çıplak karşına dikilir, her durakta.

Sevgi hücresi soyutlanmış bahçesinde,
Kendi başına yaşıyor, daracık hücresinde;
Fareler, akrepler; yılanlar çıyanlar,
Arkadaşlık ediyordu, her gecesinde.

Tatsız hayatı, alkolle daha da buruktu,
Kalbinde sağlam yer kalmamıştı, çürüktü.
Sevgiye muhtacı vardı, her nefesinde,
Yardım sözleri geliyordu, nara hecesinde.

Yaş; yirmi, otuz, kırk, elli; olur altmış,
En sonunda kurulan yuvayı da dağıtmış.
Bir elinde şişe, diğerinde sihirli maşa,
Diyor, “Bu halimle nasıl geldim bu yaşa? ”

Akşamları ıssız sokakların dostu,
Aylarca sıcacık yuvasına sanki küstü.
Saçları tomar tomar gelip, gider,
Sakalıyla bıyık suratta çorap örer.

Güç, takat kalmamış yıkılıyor yolda,
Ümidi kesilince, dönüyor gözleri havada.
Düşse kalkamıyor, kalksa yürüyemiyor,
Aciz kalmış, ellerini de kaldıramıyor.

Saçları tomarlaşmış, toprak rengiydi,
Su uzaktı ona, ötelerin ötesinde idi,
Gözleri kanlı, suratı sapsarıydı,
Yürümeye dermanı yok, yol dikenliydi.

Gözlerinden umut yaşları süzülüyordu,
Boncuk boncuk olmuş yere iniyordu,
Gözyaşıyla her taraf dere olmuştu,
Âdeta onu insanlık deryasına taşıyordu.

Bağrışmalar, külhanbeylikler ve arkası…
Dünyayı parsellemişler kraldı her biri.
Naralarla yönetiyorlar devleti,
Temsil ettiklerini zannediyorlar milleti,

Dalıyorlar sokaklara, yolculukları başta,
Şişeleri fırlatıyorlar sağa, sola ilk bakışta,
Etraf savaş alanına dönüyor, firenler patlıyor,
Sonra ya tekerlekte kalıyorlar, ya da altta.

Anne yok, baba yok, evlat yok, yok…
Hanım yok, mal yok, mülk yok, yok…
His yok, düşünce yok, dil yok, yok…
Bunların derdi, çok mu desem çok.

Maneviyat yok, tarih yok, ülkü yok, yok…
Büyük yok, küçük yok, dengi yok, yok…
Kalp yok, kanat yok, ayak yok, yok...
Bunların derdi, çok mu desem çok.

Her gördüğüne, bana bir metelik lütfen,
Onu da tüketiyor çocuklarına gitmeden,
Kalbini, düşüncesini savurganlığa vermiş bile,
Savurdukça savruluyor, sözleri nafile.

Hal böyle iken, nasıl durabiliriz dünyada?
Masum insanları kurtarmak varken dünyada,
İslam’la kucaklaştırmak gerçek mânada,
Vicdanımız, o zaman rahat eder yuvada.

Ses, uçup gider; uçsuz bucaksız fezaya,
Zamanı gelmedi mi getirmek için hizaya?
Bunlar bataklıktayken, olamayız razı,
Çok çalışmalıyız, kurtarmalıyız onları.

Bir insanı kurtarmanın bütün insanlığı,
Kurtarmak olduğunu gerekir bilmemiz,
Dünyada acı çeken bir insan varsa,
Bütün insanların derdi olmalı derdimiz,

Ecir Allah’tan deyip başlamalıyız işe;
Her insana aynı heyecan ve samimiyetle,
Allah rızası için samimi bir niyetle,
Bütün insanları kucaklamalıyız iyi niyetle.

Lağım çukuru fena kokar, Allah düşürmesin;
Düşürülenlere de, Allah her an hidayet versin.
Bizim amacımız, insanlığın huzuru için çalışmak,
Allah rızası için, bütün işleri bilene danışmak.

Fakir fukaraya yardım talep etmek,
Hakkı olacaktır, Müslüman’ın hakkını istemek.
Allah rızası için çalışmak varken şu dünyada,
Niçin gönül eğlendiriyoruz asılsız hülyada?

Kur’an ve sünnet bizi aydınlatır her an,
Doğumumuzla, ölümümüzle okunur Kur’an.
Süratlice atımızı kamçılayıp doğruca yolumuza,
Devam edip gitmeliyiz, ebedi hayatımıza.

Biz insanız, mahlûkların en şereflisi,
Hatırlatıyordu daima, kâinatın efendisi.
Aşağıların aşağısı olmak da var bu hayatta,
Yükselerek arşa değmek de var bu hayatta.

Vapur batıyor, yüzmeyi gerekir bilmemiz,
Denizin mavisine aldanmadan yüzmemiz,
Vazifemizdir, karaya bir an önce ayak basmak,
Oradan da olmalı, bütün dünyaya taşmak…

Konya /1990

İdris Çetin
Kayıt Tarihi : 21.2.2009 08:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okurken gece geç saatlerde arkadaşlarla geziyorduk. Elinde şişeler olan üstü başı perişan bir sarhoş dolaşıyordu. Ne konuştuğunu bilmeden naralar atıyordu. Ben bu sarhoşun o zamanki haline bakarak onun dramatik öyküsünü şiirleştirmeye çalıştım...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Halil Kayar
    Halil Kayar

    tebrikler büyük bir sorunun küçük bir parçası bu sokaklarda binlerce yurttaşımız yaşıyor duyarlı yüreğinize esenlikler dilerim efendim...

    yaşanacak mutluluklar senin olsun

    Cevap Yaz
  • İsmail Sağır
    İsmail Sağır

    tebrikler değerli şairim, bu güzel eser için sizi kutluyorum, saygılar!

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

İdris Çetin