Bir sabahın sessizliğinin en yorgun saatinde yazıyorum.
Zarif sarı saçların gözümün önünde,
Ela gözlerinin içine bakmadan geçirdiğim her dakika,
Bir kurşun gibi saplanıyor göğsüme.
Hayal misin, yoksa Mihriban gibi
Adını anınca içimi dağlayan bir hatıra mı oldun artık?
Bahçeye ilkbahar geldi belki,
Ama benim içime çiçek değil,
Keder doluyor yine.
Yollar dolanıyor içimde,
Gelmek istiyorum sana ama gelemiyorum…
Gitmek desen? Onu da yapamıyorum.
Kalamıyorum…
Unutamıyorum…
Ve inan,
Uyuyamıyorum.
Bir kaç damla gözyaşı var avuçlarımda,
Biraz küskünlük, biraz sitem, biraz “neden?”
Yine de en çok seni taşıyor ellerim.
Benim sevdiğim sendin,
Ne bahar, ne çiçek, ne umut…
Sadece sen.
Gönlüm yorgun artık.
Her sabah gün doğarken,
Bir yanım “bugün son günüm” diyor,
Diğer yanım hâlâ seni arıyor bir kalabalığın ortasında.
Büyüleyici güzelliğini bir kez daha görebilsem,
Belki bu dert azalırdı…
Ama olmuyor.
Biliyor musun?
Haykırasım var her şeyin ortasında:
“Gidemiyorum, gelemiyorum, kalamıyorum…
Ama en kötüsü… seni
unutamıyorum.”
Ne garip değil mi?
Sen çoktan başka sokaklara yöneldin belki,
Ama ben hâlâ aynı yerde bekliyorum.
Elimde yaralı bir şiir,
Dilimin ucunda senin adın,
Ve içimde hâlâ yazamadığım bir mektup var.
Ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim.
Ama kendimden vazgeçtim belki,
Kim bilir…
Bu şiir sana,
Bir sabahın sessizliğinde yazıldı,
Bir ömre bedel sustuklarımla.
Sadece sana yazıldı sana sana..
Kayıt Tarihi : 7.11.2025 20:39:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!