Bu sabah namazından sonra yatmak için uzandım.
Uyku tutmadı. Oysa uyumak istiyordum.
İçimdeki BEN uyuyamıyordu. Beni rahatsız ediyordu. Bana:
'Ey sen kalk! Sorgun var, kendini savun.' Diyordu.
Susturmak istedim. Başaramadım. Yine:
'Ey sen kalk! Seni mahkemeye verdim. Mahkeme zamanıdır. Kalk savunmanı yap.' Diye ısrar ediyordu.
Ne çare, kalktım.
Davacı: Bendeki ben,
Sanık: Ben, yani; Nefs-i Emmarem,
Tanık: Tüm duygularım,
Hâkim: Hâkim-i Mutlak.
Davacı ve tanıklar sanık aleyhine olunca, hâkim de her şeyden haberdar ise sanık yalan söyler mi?
Elbette söyleyemez. Ancak af dileyebilir.
Nefisler adına başladım niyazıma:
'Ey Hakim-i Mutlak! Ey Rabb-i Rahim’im!
Kalplerimiz öyle katılaştı, öyle katılaştı ki; taştan daha sert olmuş.
Katılaşan bu kalbimizi yumuşat. Yumuşat ki; içinden korkun fışkırsın.
Sevgin aksın. Adın anıldığı zaman tir tir titresin intibaha gelsin.'
'Ey Hakim-i Mutlak! Ey Halık-ı Kerim'im!
Hani dergâhından kovmuştun.
'Mülkümden çıkın, benim bulunmadığım bir yere gidin.' demiştin.
Sonra dergâhına açılan TEVBE kapısını açık bırakmıştın.
Nankörlükten vazgeçen varsa o kapıdan girsin diye.
Nefsimizin peşine takıldık. Senden kaçtık.
Ama nereye gittiysek orada Sen vardın ve her yer senindi.
Senden sana sığındık. Dergâhından başka dergâh Bulamadık.
Tövbe kapısından girdik huzuruna. Çıktık... Yine girdik... Yine çıktık...
Artık girecek yüz kalmadı. Ama başka kapı da yok ki.
Biliyoruz ki: şirk koşmadığımız, bağışlanma dilediğimiz müddetçe o kapı kapanmaz bize.
Rahmetinle: 'Bin defa tövbenizi bozduysanız yine gelin' diyorsun bize.
Biz sana inanıyoruz, sana güveniyoruz. Geldik merhamet et.'
'Ey hakim-i Mutlak! Ey Rabb-i Rahim'im!
Bizi halife seçtin. Anayasa olarak kelamını gönderdin.
Yürüyen Kur'an'ı her alanda rehber etmemizi emrettin.
Kelamını iki kap arasına hapsetmek istedik.
Yürüyen canlı Kur'an'a gelince öğrenmedik, öğretmedik.
Beğenmedik, beğendirmedik. Hayat sahnesinde silip tarihe gömmek istedik.
Başka rehberler bulduk kendimize, halifen olmaya layık olamadık.
Hangi yüzle savunalım kendimizi.
Hangi bahaneyi suçumuza mazeret gösterelim. Kusurlarımı hangi kılıfla örtelim.
Biliriz suçumuz büyük ve ağır;
Dağlara yüklense sarsılır dağ,
Taşımaz yarılır dağ.
Denize atılsa taşar deniz, dünya sular altında boğulur.
Uzaya atılsa güneş tutulur, kabul etmez uzay, belimize geri gönderir.
Yalnız;
Rahmetine havale ediyoruz.
Hiç bir şey ağır gelmez rahmetine.
‘’Tövbekârız af eyle bizi.’’
Ey Hakim-i Mutlak! Ey Halık-ı Kerim'im!
Yekvücut olamadık.
Beynimiz kalbimizde ayrı,
Elimiz ayağımıza zıt,
Gözümüz aklımızdan uzak,
Kulağımız sesimize sağır,
Nefesimiz ciğerimize ağır,
Vücudumuz başımızı taşımaz,
Ruhumuz cesedimizden ayrı,
Duygularımız perişan,
Vücudumuz darmadağın,
Ölmek üzereyiz biz.
Oysa sımsıkı sarılın ipime demiştin, tefrikaya düşmeyin, sürüyü oluşturun söylemiştin.
Sarılmadık ipine, sürüden ayrı kaldık. Aç kurtlar kapıyor bizi.
Yardımına muhtacız, yardımın olmazsa ümmet aciz. Yardım et! Kurtar bizi.
'Ey hakim-i Mutlak! Ey Rabb-i Rahim'im!
Yeryüzünü nimetlerle donatıp sofra eyledin bize.
Her yeri esmana ayna, bana mescit eyledin,
Her şeyi bana hizmetçi; beni kendine kul eyledin.
Dünyayı hayata menba, ahirete tarla eyledin,
Karbondan kara kömür bir de elmas eyledin,
Ebubekirler’i, Ebucehiller’i ayrı ayrı eyledin.
Verdiğin nimetlerin kıymetini bilmedik,
Bizden istediğin “zikir”, “fikir”, “şükür”, görevlerimizi yerine getirmedik.
Rast gele yedik, içtik, israf ettik. Nimetler nikmet oldu.
Esmanı görmedik, ibadet etmedik mescidinde. Kulluk etmede gevşeklik ettik.
Her şeye hükmedelim derken, hizmetçilerimizi efendi edindik. Hizmetçilerimize köle olduk.
Dünyayı manasız, hayatı maksatsız bildik. Tarlayı boş bıraktık, yolda katıksız kaldık. Elmas olmaya gelmişken, kararıp kömür olduk. Nefsimiz o kadar cahil ki; Ebucehillere hoca olduk.
Dileriz ki; bu halimiz gazabını celbetmesin. Tövbekârız. Affeyle bizi.
Ey Hakim-i Mutlak! Ey Halık-ı Kerim'im!
Suçumuzu saymakla bitiremeyiz. Sadece şunu itiraf etmekteyiz: Bütün bütün gaye-i hilkatimize zıt durumdayız. Cennet fazlı rahmetin, cehennem de…
Biliriz efalimiz götürür bizi cehenneme. Cennetse rahmetine merhametine bağlı.
Ama;
Senin varlığınla cehennem bile güzel. Artık karar senindir, ey Hakim-i Mutlak!
BİZİ EFALİMİZE RAĞMEN AFFEDER MİSİN?
Kayıt Tarihi : 29.3.2011 19:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!