Bir Rüyadan mı İbaret Ölüm 3

Erbil Kutlu
173

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bir Rüyadan mı İbaret Ölüm 3

III
İLK NURUM
(04/09/2006/PAZARTESİ)

Çok güzel bir 08 Ağustos 2006 Pazar günüydü.

Güneş havada, odamda ki lambam gibi, ışıl ışıl aydınlatıyordu dünyayı. Aydınlatıyor, birde buram buram yakıyordu. Uzak noktalara baktıkça, yükselen buharlaşma görülebiliyordu.

İşte o anda gördüm onu. Bir serap gibi, o dalgalanmanın içinden, sanki benim için sıyrılmış ve bana doğru geliyordu.

Siyah, uzun, dalgalı saçları omuzlarını gizlemeye çalışıyordu, onu; yaban gözlerden kıskanır, sakınır gibi. Boynundan askılı, karnını açıkta bırakan mavi renk tonlarında elbisesini, açık yeşil ve sarı renk tonlarının bulunduğu, pileli, baldırının yarısından yukarıda kalan mini eteği ile bileklerinden bağlı, o güzeller güzeli ayaklarını arsızca teşhir eden sandaletleri tamamlıyordu.

Dünyaya, dert çekmek için gelmiş sanki. Sahilde oturup, uçan martıları seyrederdik mesela; bir tanesi gagasından yemeğini düşürse, “Ay yazık ya! Şimdi onu başkası kapacak, o aç kalacak! Ay çok kötü bişi bu ya! ” gibi kendinin olmayan dertleri, kendi derdi gibi yaşar ve üzülürdü.

Elinde değildi. Kalbi çok güzeldi, yegan idi. Çokta eğlenceli idi. Onunla iken gülmediğimiz gün olmadığı gibi, telefonda da gülmekten çoğu kez konuşamaz olduğumuzu bilirim.

Çok cici, çok çıtı pıtı idi. Gül goncalarını seyretmeye bayılır, seyrederken mırıl mırıl konuşurdu onlarla. “Benimle o kadar konuşmuyorsun, kıskanıyorum ama” dediğimde; “Ama lütfen canım ya! Yapma böyle, onun konuşacak kimsesi yok ki ama” diye karşılık verdiğinde onun alır, bağrıma basardım. Hoşuma giderdi bu sabi, temiz tavırları. Kendi için değil, dünya için yaşardı. Bencilliği yoktu hiç. O anda kimin, neye ihtiyacı varsa, oda İlknurum da varsa, hemen ya paylaşırdı, ya da ona verirdi.

Saçını okşamam, çene altından, gıgısı üzerinden boğazının bitimine kadar işaret parmağımı kaydırmam, omuz başlarını öpüp, ardından başımı yaslamam, avuç içlerini ovup, öpmem, bir yerde otururken sandaletlerini çıkarıp, çıplak ayaklarına masaj yapmam, ayak tabanlarını ve ayak başparmaklarını öpmem ve bunu takiben tabanlarını yanaklarıma yaslamam çok mutlu eder; ince, hafif çığlıklar atardı. Peşinden vücudunu yan çevirip, kucağıma yerleşir, ayaklarını yanına çekerdi. Bende onları elimle kavrar, omuz başlarını öperdim. Başını yaslardı omzuma “Bana masal anlatır mısın? ” diye sorardı. Bu isteğini, karşılısız bırakmamak adına, kitapçılarda çocuk kitaplarına bakar olmuştum.

Bir an, başı sağ omzumda ise, boynumun sol yanını (ve ya tam tersi) bir eli ile kavrar ve okşardı. Bazende boynumun diğer yanını ince ince ısırır ve emerdi. Emerken işaret parmağını ağzıma sokar, dilimle oynardı. Bende hafifçe ısırarak, parmağını emerdim.

Bundan sonra kalçaları ile kımıl kımıl oynaşmaya, beni çıldırtmaya başlardı. Boşta olan diğer elini tişörtümün altından sırtıma doğru sokar, önce belimi okşar, ardından omuzlarımdan aşağıya doğru sertçe tırmalardı. Bazen kanardı hatta.

Yoldan çıkarmayı da, yola getirmeyi de çok iyi bilirdi. Ben bunlar olurken, volkan gibi patlamak adına ateş ateş yanarken, sanki bunu hisseder ve hemen ayaklanırdı. Geçip karşıma, bağdaş kurup oturur ve “Hadi bekliyorum, rahatla, bunu görmek istiyorum” derdi. Onun istidiği gibi rahatladıktan sonra, bacaklarını iki yanıma koyar, erkekliğimin üstüne oturur ve beni öpmeye başlardı.

Henüz 19 yaşında idi. “Çok şey yaşamak ve unutmamak ve unutulmamak istiyorum” derdi.

Şu yazıyı yazdığım bugün, 04 Eylül 2006 tarihine dek, böyle güzel, becerikli, ateşli öpüşürken diliyle tahrik eden birini tanımadım. Hele öpüşürken, dizlerinin yere basmasından destek alarak, ayaklarını havya kaldırır, sanki özellikle tabanlarını göstermek isterdi. Bir arada gözlerimi açıpta, onları görünce, tüm bedenimi ateşler kaplardı. Ardından onu saçlarından çekip, boğazını açığa çıkarır; bir dondurma gibi emerek ve yalayarak öperdim. Altıma geçer, mutlaka sol bacağını belime, sağ bacağını sol bacağıma dolardı.

Onu çok seviyordum. Hayatımda ilk kez onunla evlenmek istedim. Hep onu düşünüyordum; tüm canımla, tüm varlığımla…

Sıcak bir 17 Ekim 2004 Pazar günü idi.

Yıldız Parkı’na gitmiştik, şöyle bir dolanmaya. Yürüdük, yürüdük… Çok kuytu bir yere geldik. Bir ağaç gövdesi buldu oturmaya müsait, oturdu ve ayaklarını havaya kaldırıp uzattı. “Hadi” dedi “i” harfini uzatarak. Diz üstü, pileli eteğinin saçılması, o kadar umurunda değildi. Çıplak ayaklarını omuzlarıma dayadı, elimdeki sandaletlerini alarak, yere bıraktı. “Aşk parem, beni sikmeni istiyorum. Seni seviyorum ve artık senin olmak, kadının olmak istiyorum, bunu hak etmiyor muyum? ” dedi ve külotunu çıkartıp, çıplak kasıklarıyla yüzüme dayanarak sarıldı bana. Onun bu şuhluğuna cevapsız kalamadım…

Akşam onu evine bırakırken, yüzünde çiçekler açıyordu. Küçük bir kız çocuğuna, bir bebek verildiğinde nasıl mutluluk saçıyorsa, oda böyleydi, cıvıl cıvıldı. Onu öptüm ve evine gitti; bende evime gittim.

Gece 03.00 civarıydı; bir telefon ile uyandım. Arayan babası idi! “Ona hayatının en özel, en mutlu gününü yaşatmışsın. Teşekkür ederim.” Derken, ben, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yoksa İlknurum, söylemiş miydi bugün olanları ve babası bunlara çok sinirlenmiş ondan mı arıyordu? Ona bağırmış, hatta vurmuş olabilir miydi? Öyle sinirlenmiş bir ifade de yoktu, ama konuşması bana çok kinayeli gelmişti!

İlknurum, ailesi ile iyi anlaşamazdı. Onlarla konuşmak, bir şey anlatmak istemezdi hiç. Çok soğuklardı birbirlerine. Evde üç kişilerdi, ama aralarında uçurumlar vardı. Ailesi ile tanışmaya gittiğimde bunu fark etmiştim. Her kız çocuğu sahibi gibi, beni tanımak adına çaba sarfetmemişlerdi. Bizde İlknurum ile, yalnız olduğumuzdaki gibi rahat bir şekilde konuşarak o akşamı geçirmiştik. Ortamın umursamazlığına, kafa tutarcasına konuşuyor, gülüşüyorduk. Zaten genelde İlknurum, bana ailevi problemlerini anlatır, bende onu bağrıma basardım.

Babası ile konuşurken kısa bir sessizlik olmuştu. Bekliyordum, acaba ne diyecek diye. “aşırı dozda ilaç alarak, intihar etmiş! Onu bulduğumuzda her şey için çok geçti! Kurtaramadık! Yarın cenazesi var, gelirsen bizi de mutlu edersin…” dediği anda beynim durdu, en ufak bir şey düşünemez olmuştum.

Hava biraz kapalı idi cenaze sırasında. Oda ben gibi, evin tek çocuğu idi. Anne ve babası, benden güç ve destek alarak ayakta durabiliyordu.

Onu daimi istirahatgahına ben ve babası indirdik. Tabutu, öyle güzeldi ki, aynı o çok sevdiği elbiseleri gibi idi…

O gün, gece yarısına dek ailesi ile birlikte kaldım. Ev yolunda babası, yazdığı veda mektubunu bana verdi; benim saklamamı istedi. Onun odasında dolandım durdum, yatağında oturdum, Bingoş’u ile konuştum. Saat 0.00 olduğunda, İlknurum’un yaptığı gibi, kimseye haber vermeden, evden çıktım gittim. Ağlayamıyordum, inanamıyordum. Ağlasam sanki bir daha asla dünya hayatını kabul edemeyecekmişim gibi geliyordu. Zaten İlknurum da kimsenin ağlamasını istemezdi, bu da beni kamçılıyordu.

Eve gelmeme yakın babası mesaj attı: “sağol evladım, böyle gitmen daha iyi oldu, yormadı gönlümüzü”…

İlknurum, benim için hala çok özeldir. Bir serap gibi girdi hayatıma, ve bir rüya gibi gitti. Yaşasaydı, eminim ki şu anda onunla evlenmiştik. Şu anda onun anısına saygımdan evli değilim ve evlenmeyeceğimde…

Hayatımda, dediğini yapan ilk ve tek insan oldu. Çok şey yaşamışlığı dertlenmesinden anlatırdı. Ama unutulmadı, unutturmadı kendisini; O da unutmamak için, ölümü seçti.

İlknurum’un Veda Mektubu:

CAN DOSTUM, SIRDAŞIM BİNGOŞ… SEVGİLİ ANNEM SEVGİLİM BABAM…
VE ERBİLİM ERBİLİM…

ERBİLİM DEDİM, ÇÜNKÜ ŞU SON İKİ AYIMDA BENİM DÜNYAM, HERŞEYİM OLDUN.

BİNGOŞUM…

BEN NE BİLİYORSAM, SEN HEPSİNİ BİLEN TEK KİŞİ OLDUN VE BUNLARI ASLA VE ASLA KİMSELERE İSPİYONLAMADIN. ŞU ANA KADAR BİR ÇOK OLAYA ŞAHİT OLDUN, BU GECE OLACAKLARA DA ŞAHİT OLACAKSIN. SENİNLE KONUŞURKEN DOĞRULARI BULMAMA YARDIM ETTİN, BENİM KARDEŞİM GİBİ OLDUN. SANA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM…

SEVGİLİ ANNEM VE BABAM…

SİZİN SÜREKLİ KAVGALARINIZLA BÜYÜDÜM VE HEP AĞLADIM. HİÇ UMURSAMADINIZ BENİ, NASIL GİYİNDİĞİMLE, NASIL OLDUĞUMLA, KİMİNLE NEREDE NE YAPTIĞIMLA HİÇ İLGİLENMEDİNİZ. HEP İKİNİZ ÖNCELİKLERİ PAYLAŞTINIZ. HEP GIPTE ETTİM ARKADAŞLARIMIN AİLELERİNİ. ONLARI ÖYLE UMURSUYORLARDI Kİ, ONLARIN TABİRİ İLE HAYATI ZİNDAN EDİYORLARI ONLARA. AMA YİNE DE GERÇEKTEN GÜLEBİLİYORLARDI, GERÇEKTEN AĞLAYABİLİYORLARDI. AMA BENİM SADECE AĞLAMALARIM GERÇEK OLDU SAYENİZDE.

SİZE SADECE, ERBİLİM İLE OLAN İLİŞKİMİ ENGELLEMEDİĞİNİZ İÇİN MİNETTARIM. ONU DA UMURSAMADINIZ, AMA O BENİM HAYATIMDA EN MUTLU İKİ AYIMI YAŞATTI. BENİ UMURSADI. BENİ DÜŞÜNDÜ. GECE YARILARI BENİ ARAYARAK SENİ SEVİYORUM DEDİ. SİZ BUNU 19 YIL SÖYLEMEDİNİZ BANA. BUNA İNANIN. KEŞKE EVLENEBİLSEM DEDİM ONUNLA. ÇOK İSTERDİM BUNU. AMA YA BİR GÜN TARTIŞSAYDIK ONUNLA KORKUSU YEDİ BİTİRDİ BENİ. ONUNLA KÜS GİRMEK İSTEMEDİM YATAĞIMIZA. BU BENİ KAHREDERDİ. SEVGİMİN SAHİBİ, SEVGİSİNİN SAHİBİ OLAN ERBİLİMLE TARTIŞMAK BENİ ŞU ANDAN DAHA BETER ÖLDÜRÜRDÜ. YAŞAYAN ÖLÜ OLMAK İSTEMİYORUM.

BUNUN SUÇLUSU SİZSİNİZ! ...
ERBİLİM, BİR TANEM, AŞKIM, DÜNYAM, HERŞEYİM, ERKEĞİM, YİĞİDİM, ORTAĞIM, SAHİBİ OLAMADIKLARIMA KAVUŞTURAN, YÜZÜMÜ GERÇEKTEN GÜLDÜRENİM…

HEP “BİR SERAPSIN, SENİ ÖYLE SANDIM, GERÇEK OLDUĞUNU BİLSEYDİM, ANLAYABİLSEYDİM O AN TUTAR KOLUNDAN SENİ YILDIRIM NİKAHINA GÖTÜRÜRDÜM, KARIM YAPARDIM” SÖZÜNÜ DÜŞÜNDÜM SENDEN AYRI KALDIĞIM ZAMANLARDA. KEŞKE TUTUP KOLUMDAN, ZORLA KARIN YAPSAYDIN, YİNE ŞU ANDA Kİ KADAR SEVERDİM SENİ. HAYATIMI ZİNDAN ETSENDE, YİNE ŞİMDİKİNDEN DAHA AŞAĞI OLMAZDI SNA SEVGİM…

SEN BENİ UMURSADIN, SEN BENİMLE İLGİLENDİN. DAHA İLK GÜN, TANIŞTIĞIMIZ ANDA GÖZLERİME BAKIŞINDAN, BENİMLE İLGİLENDİĞİNİ ANLADIM. BU BENİM HİÇ TATMADIĞIM BİR DUYGU İDİ VE İHTİYACIM VARDI. SANA AŞIK OLMAKTAN ALI KOYAMADIM KENDİMİ. BIRAKTIM KENDİMİ RÜZGARINA.

ÇIRILÇIPLAK BEDENİMDE HEP SENİ HİSSETMEK İSTEDİM. SENİ ÇIPLAK GÖRMEK BENİ HEP MUTLU EDİYORDU. BENİM İÇİN ERKEKLİĞİNİ SUNDUN. HEP SAKINDIN BENİ. BENİ İNCİTMEMEK ADINA SAHİP OLMAKTAN ÇEKİNDİN. AMA BEN BUNUN HEP OLMASINI İSTEDİM.

CANIM BEBEĞİM, SENİNLE YAŞADIKLARIM ÖYLE GÜZELDİ Kİ… BENİ KADININ OLARAK KABUL ETTİN… BANA HAYATIMDA ALDIĞIM EN NADİDE DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİNİ VERDİN… BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜMDÜ VE SEN BENİM SAHİBİM OLDUN… BUGÜN SENİN AŞKIN İLE SONSUZA ERDİĞİM GÜN OLMALI… UNUTMAMALIYIM… BENİ UNUTURSAN, SANA ASLA KIZMAM, KIZAMAM SENİ SEVİYORUM ÇÜNKÜ… YÜZÜMÜN GERÇEKTEN GÜLEBİLDİĞİNİ GÖSTERDİN BANA… BU GÜZELLİĞİNİ TÜM KIZLARA GÖSTER Kİ AŞKIN NE OLDUĞUNU ANLASINLAR… HER KIZIN DERTLERİ VARDIR… GÜLDÜR ONLARI, GEÇSİNLER DERTLERİNDEN… SENİNLE MUTSUZ OLABİLEN VARSA EMİN OL BENDE MEZARDAN ÇIKAR ONUN ALNINI ÖPERİM…

AŞKIM, BİR TANEM; HERKESE, HERŞEYE ELVEDA DİYORUM. YALNIZ SANA DEMİYORUM, DİYEMEM.

O, ANLATA ANLATA BİTİREMEDİĞİN BABİŞKON İLE SENİ BEKLEYECEĞİM. ARTIK BENDE ONUN BİR KIZIYIM, BENİMDE BABAMDIR. BENİMLE PAYLAŞMAK ZORUNDASIN KUSURA BAKMA… ŞUNU ÇOK İYİ BİLİYORUM Kİ, ORADA EMİN ELDEYİM… AĞLAMA BENİM İÇİN. BABAMA EMANETİM BEN.

HEP MUTLU OL. SENİ ÜZMELERİNE İZİN VERME. BELKİ BEN ŞİMDİ SENİ ÜZÜYORUM, AMA SOZSUZUM OLDUN SEN BENİM, İNAN BANA.

GÖRÜŞMEK ÜZERE ERBİLİM.
TÜM GÜZELLİĞİN, GÜZELLİKLERİN İÇİN SAĞOL…
SANA TEŞEKKÜR EDİLMEZ, BUNU HERKES BİLMELİ, SÖYŞ OLDU MU? :)))

MUTLULUĞUNLA, MUTLUYUM,
MUTLUYUM GÜLÜM,
SENDE OLMALISIN MUTLU,
KIZIN OLSUN İSTE HEP,
ADINI BEN KOY BEBEĞİN,
ONA BANA OLAN SEVGİNİ VER,
BİLİYORSUN YAŞADIKLARIMI,
BENİM ADIMI TAŞIYAN MUTLU BİR ÇOCUK BİLEYİM,
ONUN İÇİN SEVİNEYİM,
KİMBİLİR, BELKİ DE ONUNLA BEN YENİDEN HAYAT BULURUM…

ERBİLİM, KALBİNDEYİM…
17/10/2004/PAZAR – 23.40
(ERBİLİM BU TARİH DAMGASINA HEP ÖZEN GÖSTERİR) HİHİHİHİ :)))

Erbil Kutlu
Kayıt Tarihi : 28.3.2007 00:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


O, benim bir tanemdi, yalnız benimdi...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Erbil Kutlu