Bir meczup seslendi geceye derinden:
“Dur! Nereye gidiyorsun, habersiz kederinden? ”
Dedi: “Yolum uzundur; bir seher umuduyla,
Sessizce dürülüp rüzgara koyuldum yola.
Uçarım aydınlıklara sessiz,sedasız,
Bu uzun yolda bir tek rüzgarla arkadaşız;
Bir de yıldızlar, titretiyor gölgeleri,
Yorgun, hüzünlü bir ışık, kaplıyor bak her yeri...”
Bir sonsuzluk sahnesi böylece perdelenirken,
Parlayıverdi solgun gülümsemesiyle ay birden.
Sordum: “ Bu efkar gecenin mi, yoksa rüzgarın mıdır;
Sendeki bu gülümseyiş söyle yıldızların mıdır? ”
Dedi: “Efkar da senindir gülümseyiş de,
Hoyrat yıldızlara bakıp umudu özleyiş de...
Lakin bu sahneler sana bir heyuladır,
Bu görüp duydukların ürkek birer rüyadır...”
Bir dalın hışırtısı keserken bu esrarlı hayali
Denizin şırıltısı ve endamıyla bir mehtap yeli;
Sokuldu kulağıma ürkek bir fısıltıyla,
Ansızın uyanıverdim korku dolu duyguyla.
Ziyan oluyordu bir gece daha böylece,
Cevapsız kalıyordu yine bunca bilmece.
Bir ses yankılanarak içimden, dedi:
“Bu esrar nicedir böyle, çözülemedi.”
Anladım, neden geceye dost olana derler deli.
Ben bu gecelere sevdaya düştüm düşeli;
Yalnızlık bir ağ gibi ördü rüyalarımı,
Rüzgar, yıldızlar ve gece; tek gördü rüyalarımı.
Artık sabahlar hicran, güneşse parlak bir matem,
Akşamı kovalayan içten içe bir sitem.
Artık aşık misali hasretim karanlığa,
Artık divane gibi razıyım viranlığa.
Kayıt Tarihi : 16.12.2006 21:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!