Omuzlarım da ağır bir yükle iniyorum, itiş kakış otobüsten.
Durakta otobüs bekleyen suretsiz insanların arasından kırılgan ve güçsüz bir şekilde, kimseye değmeden yürümeye çalışıyorum.
Sanki yanımdan geçen herhangi biri bir şekilde bana değerse, oracıkta yığılıp kalacakmışım gibi dirençsiz bedenimi zorla taşıyorum.
Hastanenin bahçesi gereğinden fazla kalabalık, genç yaşlı çoluk çocuk... Çocukların burada ne işi var? diye geçiriyorum içimden.
Ben çocuklarımı evde bıraktım, onları düşününce içimi sıcacık bir umut kaplıyor.
Evden çıkarken dedeme selam söyle demişlerdi.
Geçmiş olsun dediğimizi ki bu kısmı birkaç kez tekrarlamışlar dı.
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.