Bir Parça Umut Şiiri - Mustafa Özhan

Yorgun bir gölgede uyur umut,
Rüzgârın kalbinde gizli bir sır.
Bir küfür gibidir bazen hayat,
Ama yine de yaşamak onurlu bir ısrar.
Taş gibi susar dağlar,
Kökü derin, sözü ağır.
İnsan, kaderine küser bazen,
Gökyüzü yine inadına mavi kalır.

Aşka değil, sadakate aç bu çağ,
Her şey parlak, ama içi çürük.
Bir söz vurur bazen göğsüne insanın,
Bütün orduyu devirir tek türkü.
Dikenli tellerden geçer sevda,
Kan olur, can olur, yol olur.
Bir bakarsın…
En kırık yürek bile sabaha doğru gül olur.

Ey hayat, sen erken kalkan bir cellatsın,
Biz boynumuza gül takıp geliyoruz.
Mızrak gibi sözlerimiz var,
Kim vurduysa kader, biz yel olup deliyoruz.
Tozlu bir han odasında doğar bazen şiir,
Kâğıt yanar, kalem ağlar.
Bir bardak çayın üstünde
Sessizce kararır akşam saatler.

Yürüyorum; toprağın sesi kürek kadar ağır,
Bir mezar kazıyor sanki ayaklarım.
Umudun gölgesi uzun,
Yalnızlığın kaburgası kırık.
Göz göze gelince hayatla,
Utanan hep biz olduk.
Ölmediğimiz her gün,
İçimizden bir şey daha kaybolduk.

Nereye baksam bir yanım hâlâ köy,
Duman tüter çocukluğumun saçlarından.
Bir türkü çalar içimde inadına,
Dağ gibi dik durur saklı amcamların.
Kader dediğin, bir çobanın ıslığı,
Bir de ekmek kokusu kadar temiz.
Kırılan ne varsa içimde,
Hâlâ Allah’a emanet, hâlâ deniz.

Sözüm var dünyaya,
Bıçak sırtı kadar keskin:
Sevmeden yaşamak,
Ölmekten beter bir eksikliktir.
Çünkü insan, sevince büyür,
Sevince ölmez, sevinince adam olur.
Bir el tutarsın karanlıkta,
Gece kalmaz; sabah olur.

Şimdi görüyorum:
Mesele kimin güçlü olduğu değil,
Kimin yere düştüğünde kalkabildiği.
Kırılan kalp, taş gibi sertleşir,
Ama yine de sevmeyi bilince, delikanlı gibidir.
İnsan yorgun düşer bazen,
Fakat diz çökmez yüreği.
Bir çağrıdır hayat:
Er meydanı, alın teri, yürek direği.

Son dizeyi sert bırakıyorum:
Kaderden kaçılmaz, ama ona diz çökülmez.
Rüzgâr nereden eserse essin,
Biz yine dik, biz yine göğsümüzle karşılar özrü.
Çünkü bir dağ kadar sabırlıyız,
Bir çiçek kadar kırılgan.
Hayat meydandır evlat,
Ve onurun kadar varsın ancak.