İzmir’ geldiğimde dokuz,on yaşlarındaydım.İki ağabeyim İzmir’de oturuyordu en büyük ve ondan küçüğü..Büyük bir şehir göreceğimden dolayı çok sevinçliydim. Önce bir müddet büyük ağabeyimlerde kaldım; sonra diğer ağabeyim,biraz da bizde kal,dedi.Bu kez de onlarda kalmaya başladım.
Beni üzüm fabrikasına ayakçı olarak işe aldırdı.Bu fabrikada kükürt kullandıklarından burnum kükürt kokusundan sürekli kanıyordu,altı ay ancak dayanabildim sonra işten attılar.
İşten atıldıktan sonra ağabeyim beni evden kovdu …
Tekrar büyük ağabeyimin yanına geldim ama bu çok da kolay değildi.Büyük ağabeyim çok sert biriydi dayak, hakaret onun yaşam biçimiydi ve beni eve almıyordu.Yengem akrabamızdı; o ısrar edince ses çıkarmadı. Tabii kaybolmaktan korktuğum bu koca şehirde benim için dayak hakaretle de olsa mutluluk vericiydi; çünkü sığınacak başka yerim,köyüme dönecek param yoktu. Ortada kalmaktan çok çok iyiydi.Bu konudan dolayı kardeşlerim tartışmış birbiriyle konuşmuyorlardı.
Köyden İzmir’e gelirken anneme verdiğim sözüm hep aklımdaydı:Çalışıp anneme kumaşlık elbise alıp yollayacaktım. Oysa köyüme dönecek gücüm bile yoktu…
Bir müddet sonra ağabeyim beni Kuran kursuna yolladı.Çok başarılıydım,kısa sürede Kuran’ı hatim ederek kursu bitirdim. Aradan birkaç gün geçmişti diğer abım bize geldi.
Beni evden kovduğu konu açıldı; tartışma büyüdü…Ağabeyim eski bir pantolonunu küçülterek bana pantolon yapmıştı,ondan başka pantolonum da yoktu.Kızınca da ‘Pantolonumu çıkar, sazıma kılıf yapacağım! ’ dedi; üzerimden çıkardı aldı …Don gömlek ortada kaldım. Utancımdan yengelerimin yüzüne bakamıyordum. Büyük yengem ağabeyimin iş yerinden verilen iş pantolonlarından birini, bana giydirdi; ama pantolon o karar büyüktü ki boyumu aşıyordu. Arkadaşlarım görmesin diye sokağa çıkamıyordum. Büyük ağabeyim diğerine inat etmiş bana pantolon almıyordu; günlerce öyle evin bahçesinden dışarı çıkamadım.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla