Ağustos böceği ile karınca selamladılar ormana yeni geleni
İkisi de çok farklıydı masallardan
Karınca işsiz bir drama oyuncusuydu
Ağustos böceği, takım elbise giymiş iş böceği...
Adını merak ettiler ama korktular sormaya
Bu ne kadar tanıdık bir yabancı
Uymuyor hiçbir kalıba
Nasıl bir aşinalık var ayrıksılığında
Hâlinde acınası bir yan vardı
Batırmak gerekirdi üstüne biraz diken, biraz tırnak izi
Orman ayrıksıları sevmez
Kimsenin hakkı yok acınası olmaya
Acınmak herkesin ormansal hakkıdır!
Sincap elinde fındıklı filtre kahvesiyle çıkageldi
Bak dedi, şu fidenin altında yatabilirsin ama çiy var
Islanır orada hayallerin
Ağaçları gümüş böcekleri sarmış
Fındıklar güneş aromalı kumlarla kaplı
Artık orijinal fındık bulmak çok zor
Bir hazır kahve içer misin?
Yeni gelenin tüm aklı fikri evvel gelenlerde
Ama ormanın ileri gelenleri bakalım bu işe ne diyecek?
Bir ağaç kovuğuna sığmıştı Keloğlan'ın heybesi oysa...
Hayallerini bile almıştı içine masallar ülkesi...
Ben düz, dümdüz derim eğri olur
Eğriltirim uçlarını da öyle çok sivri olur
Her hayvanatın bu ormanda var bir yuvası
Herkes işinde fındığında dalında
Bana bu orman bir kıyısız dünya olur
Herkes yeni gelene ayrı bir yer gösterdi
Ellerinde fener, koltuk numarası 88
Bir dayın yoksa öğrenirsin bu dünya nasıl döner...
Karıncaya repliklerini çalıştırdı bir süre
Oyunu yoktu da seçmelere katılmak üzere;
Ağustos böceğinin evrak çantasını parlattı,
Sincap için bol bol kahve yaptı, bu arada
Bir iki derken de kahveye iyice alıştı.
Ağaç kesen ormancılara yardım ederken içi sızladı
Ama yaşlı ağaçların artık kesilmesi gerekirdi dedi kendine
İnsanlar ağaçları çok severdi ama
Ahşap eşya da elzemdi onlara...
Devrik ağacın altında evsiz kalmış karıncalara da yardım etti
Kusura bakmayın kardeş dedi
Burada tarifeler böyle
Elimden gelen bir şey yok benim de
Anlıyoruz kardeş dediler, senin suçun ne
Kimse onu hain ilan etmedi
Güneşin dallar arasından sızdığı mevsimler boyu
Ormanda kendine bir yer aradı durdu
Kimi zaman yıkık bir ağacın altında kuytu
Kimi zaman çıktı da ayva ağaçlarının tepesine
Bazen bir kayanın altında yılana komşu
Bazen örümceğin ağını mesken tuttu kendine
Sonunda bir köstebek yuvası buldu
Ölmüş mü yaşıyor mu bilinmeyen bir köstebeğin
Çoktandır gelmediği yuvası
Rutubet ve yosun kokulu bir toprak odacık
Denizi olmayan bir ada
Dal ve yaprak tozları ile kurtçuklar
Toprağın altında ölüme çok yakın
Ormanın içinde ölümden çok uzakta
Güneşi görmüyor artık ama görmek isteyen kim
Kuşlar hangi şarkıyı söylüyor artık kimin umurunda
Bir gün kahve almaya doğamarkete giderken
İçlerinden biri adını sormayı akıl etti
Yahu kardeş dedi, bunca yıldır burada bizimlesin
Seni tanıyor gibiyiz benziyorsun bir hayvana
Ama bu işte bir sakatlık var
Ya bedeninde ya ruhunda
Açıkçası utanmıştık sormaya
Adım Kaplum dedi bizimki,
Sadece Kaplum diyebilirsiniz bana...
Ebru Yeşilova
Kayıt Tarihi : 17.5.2022 19:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
17.05.2022 18.58-19.02
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!