BİR olalım, DİRLİĞİMİZİ bozmayalım! ..

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


34

TAKİPÇİ

BİR olalım, DİRLİĞİMİZİ bozmayalım! ..

Bir başka düşün içindeki karanlığı yırtmaktır seni kucaklamak
Ardına bakmadan esip giden bir toz bulutunun peşinden uzanmak
Siyah olan bütün örtüleri kaldırarak
Senin belleğimdeki yansımana bakmak
Şimdi her şeyden çok alışkanlığımsın inan
Gök mavisi bakışlarında sana aşk olmak
Gökyüzünden sana sevgiler biçmek
Gitti gidiyor sevilerin mintanını yırtarak
Gecenin entarileriyle düğünlere gitmek
Düşlerin seherlerinde yine seninle kaybolmak
Kim bilir nasıl aşk bakıyorsundur ah!
Nefesinin kaplıcalarında yıkanmak
Şu sağır dünyanın en izbelerinde
Seni yeniden, yeni doğuşlar için saklamak…

Bilesin ki yar, hep aşk besledi bu yüreği
Mucizesine inandığım
Şifresini yine yüreğimle kurcaladığım bir düşünüş bu
Tek bir aşk değildir o tek bir kalp az gelir sana
Sayılarını unuttuğum bütün kapıların ardında mutluluk vardır inan
Bütün kalpleri kucaklamak istersin sen, kanatlarını aşka açarak
Bir yağmur bulutunun göletleri doldurmasına benzetirim yüreğimi
Güneşe kafa tutup, rüzgârdan aman dilemektir belki de yaptığım…

Gün gelir, içimdeki sahipsiz sözleri toplar simyacılar
Bir zar atar sevgililer yeryüzüne, üstünde yeki olmayan
Uçar güllerin yaprakları sular üzerinde, ansızın susar aşk
Uyandırır sesim seni sonsuz uykulardan, ısınır gülüşlerim
Bahar koyarım ismini, adın baharım olur, kuşlar
Yüreğin çiçek açar ben mutlanırım…

Sen, aşkı kuşanmış bir zambak gülüşü olacaksın
Belki bir zaman sonra içimde
Rüzgârda uçuşan eteklerinin yeline yapışarak
Beni doğduğun yerlere götüreceksin
Benliğimi bedenimden ayırarak
Cennet ülkesinde yüzüme sular serpeceksin
Güneş kendi tabakasından sıyrılıp
Gün ışığı olmayan köylere sığınacak
Çayırlar yeşil değil mavi olacak bir gün
Gök yere inecek, yer yeşil duruşlu bir cennet gibi
Başımızın üzerinde bize gülümseyecek…

Anlayacağın bahar bakışlım
Bir gün her şey tersine döndüğünde,
Yani o sana söylemekten çekindiğim sözler
Hücreler gibi kendi içinde bölündüğünde
Dudaklarımda bir dua gibi
İçimde bir nefes gibi
İki kelimelik bir serenat olacak an…

İşte o an
Sevgiler sana saygıya duracak
Çünkü o an dudaklarımdan dökülen her söz
Ayet gibi ruhuna diz çökecek
Ben yine, o kalabalıkları gizleyen gecenin ayazında
Sana şiirler yazacağım uzak kentlerde
Sefil ve sıra dışı mutlulukların dergâhında sevgiyi arayarak
Umut çıralı bir aydınlık olacak içimizde
Yol arayacağız gülüm yine birlikte aşka
Ellerimizin o hazin çizgilerinde…

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 1.10.2015 12:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Çok şeyin değişmesi, birçok olumsuz şeyin rayına oturması ve daha mutlu, daha huzurlu bir yaşam şeklinin hayata geçmesi umuduyla gittiğimiz 7 Haziran seçimlerinden çıkan tablo bu gün gelinen noktanın ve bundan sonra ilerlenecek rotanın habercisi oluverdi bir anda. Peş peşe yaşanan olaylar, patlayan bombalar, yere düşen ve toprağa karışan canlarla alevlenen kaos topu her saniye, her dakika ve her saat üzerimize doğru yuvarlanarak bizi de içerisine almaya, bizi de tüm şiddetiyle kucaklamaya başladı. Sağdan soldan gelen ve durmadan çoğalan çığlıklar onlarca polisimizin ve askerimizin hayatını kaybetmesiyle toplumsal bir tepkiye dönüştü ve bu durum karşısında ne yapacağını bilemez bir toplum haline dönüşüverdik. 1 Kasım seçimleri için start veren hükümetin terör politikası, yıllardır içinden çıkılmaz bir hale gelen ‘Çözüm Safsatası’ ile buluşunca bunlar kaçınılmaz bir hale dönüştü. Herkesin birbirine sorduğu soru aslında aynı. Fakat nedense alınan yanıtlar ayrı ayrı. Çözüm konusunda hamle yapıp, uğruna çözümsüzlük yaşayan bir hükümetin ‘Barış’ uğruna verdiği tavizlerin en küçük parçaları güvenlik güçlerinin canına mal oluyorsa korkarım büyük parçalar bu toplumu birbirinden ayrıştıracak sendromları da beraberinde getirecektir. Yine korkarak ifade ediyorum ki her gün içimizi yakıp kavuran, ana baba ocaklarına ateşin en büyüğünü düşüren ve içinden çıkılamaz bir hale dönüşen bu durumun baş aktörleri siyasiler bu bağlamda bana göre hiçbir şey yapmayarak bu fitilin her gün yanmasını, ateşin yüreğimizdeki çoğul büyümesinin her an çoğalmasını ve öfkemizin kabarmasını bir anlamda diliyorlar. Niye! Neden! ! Niçin! ! ! Siyasi arenada haklı çıkmak, uluslar arası kulvarda suçlu görülmemek için daha kaç polisin, daha kaç askerin yaşamını yitirmesi gerek! ! ! Artık babalar, analar, çocuklar ve tüm insanlar sabah uyandıklarında bu gün neler olmuş, kimlerin kanı akmış ve hangi şehirde, hangi ilçede neler yaşanmış diye ekranlara kapılıp gideceklerine yaşam çemberinin içerisindeki varsıl döngülerine baksınlar. Hayatın bize sunuları bunlar olmamalı. Hayatın içerisindeki bütün güzelliklerin adresi sevgi, saygı ve hoşgörü olmalı. Bizler asırlardır savaşlarla ezilen, horlanan ve yaşam hakkı elinden alınan insanlar gördük ve bütün bunlara neden olanların cezalandırıldıklarını da izledik. Yıllarca şan ve şöhret içerisinde yaşayıp, altından inşa edilmiş saraylarda yaşayıp, sonunda bir su kuyusunun içerisinden çıkarılıp infaz edilen diktatörlerin sonunu da izledik. Onları izlerken bile insan olduğunu unutmayan bir topluluğuz bizler. İçimiz acıdı ve bütün bunlar yaşanırken bile ‘adalet’ istedik. Birlikte olmanın, birlikte insanca ve kardeşçe yaşamanın hiçbir sıkıntısını yaşamadık bizler bu güne kadar. Bundan sonra da yaşamayı dilemiyoruz. Ülkemizde yaşanan bu gerilim, bu kaos umuyoruz ki er geç sona erecek, ateşler bir nebze olsun sönecek ve tüm bunlara neden olanlar cezalarını çekecektir. Ummak, hayal etmek, düşlemek insanlığımızın bir parçası. Bu önemli parçayı yine sevgimizle, yine yüreğimizdeki yaşam ve insan aşkıyla bütünleştirdiğimizde, içimizdeki kini ve öfkeyi dizginleyebildiğimizde her şey daha kolay olacaktır ve inanın ki bu böyle gitmeyecektir. Unutmayın ki! ! ! Her gün bizlere bu acıları yaşatan o kanla beslenen yarasalar. Bütün bu ölümlere neden olan sevgi yoksunu mahluklar.. Can evimize ateş düşüren, bizi birbirimize düşürme uğraşı veren inançsız yaratıklar… Sürekli plan yapan, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen o kancık soytarılar ve kanla beslenen lejyonerler… Her gün içimizde dolaşan, bizleri provoke eden, sırtımızdan iten, savaş çığırtkanı kalleşler, çürük tohumlar… Sizlere sesleniyoruz… Açın kirli kulaklarınızı ve duyun şu sesimizi… Bizler Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Ruhumuzda Çanakkale Destanı. Bizler Kurtuluş Savaşı’nda kendi çarığını yiyerek hayatta kalan Kuvayi Milliye insanlarının torunlarıyız, gerektiğinde aynı şartlarda hayatta kalır sizlere bu vatandan bir avuç bile toprak yalatmayız. Bizler Şanlı Türk Bayrağı’nın altında asırlardır kardeşçe yaşayan, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni, Zaza vs. bütün kavimlerin bir araya gelerek bir olduğu bir ulusun onurlu ve yürekli parçalarıyız. Bizi birbirimizden ayırmaya kimsenin gücü dün yetmediyse bugün de, yarın da yetmeyecektir ve biz bu bayrak altında kardeşçe sıkı sıkıya sarılarak yaşamayı öğrendik, bundan sonra da bilmeyenlere öğreteceğiz. Bizler ki, en kötü günlerde birbirine kenetlenen, en zor devirlerde kendi derinliğine inerek fidan olup ağaca dönüşen ve bu güçlü bağ ile kökleşen bir kavimiz. Sizler Atamın yıllar önce söylediği gibi, ‘Geldiğiniz gibi gidersiniz’ ve bizleri ne yapsanız da bölemezsiniz… Bakmayın şu günlerdeki öfkemize. Onlar en küçük artçılar. Bizleri suskunluğumuzda görmek ve susarak neler yapabileceğimizi bilmek istemezsiniz… Allah sizleri ve sizin gibileri ıslah etsin ve bizi de dilerim ki birbirimize düşürmesin…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Selahattin Yetgin