Bir Nisan Şakası Şiiri - Semih Ertem

Semih Ertem
31

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bir Nisan Şakası

(...) tümör adaları papillaların
stromasına invazyon göstermektedir.
TANI: Kanser. Transisyonel hücreli karsinoma (Grade 3. 4)

Toplam üç satır!
Yaşam kaç satır acaba?
'Satır sonu'na konulmazmıydı nokta?
Oysa şimdi kar gibi beyaz bir sayfa ortasında ki 'üç satır', yaşam´a konmuş bir nokta!

Böylemi başlamalıydı yaşamın lezzeti?
Ne tuhaf!
Farketmeye başladım ağaçtaki can´ı... Yaprakdaki damarı.
Ayakkabımdaki çamura ilk kez baktım dikkatli.
Buğdaydan yapılırdı değil mi ekmek?
Evet evet; bu kokan toprak...
Yağmurda ıslanmayı aptallık sanırdım!

Şemşiyem eksik olmazdı elimden.
Etrafımda ne çok şey varmış meğer, ben ve sorunlarımdan başka hayret!
Okula giden şu çocuğun üşümüş bakışını gördüm ilk kez...
Oysa'okula giden bir çocuk', yollardaki ağaç, insan, araba, ev, yol figüründen başka bir şey değildi bugüne dek.
'Su'da bir tad var gibi...
İstediğim kadar içebilirim değil mi artık sigara! Ne farkeder ki az yada çok içilecek bir duble rakı.
Birazdan söker şafak...
Pek öyle yorgun değilim... Biraz yumsam
gözlerimi şöyle, o bile yetecek.
Otobüse binmeyip, yüreyerek gideceğim bu sabah işe... Gözümde 'sırf figür' olan her şeyin anlamını kavramam gerek.
Telaş yok, kesin...
Hiç değilse bu sabah, ıskalamayacağım yaşamı.
Yok yok hayır, rüşvet falan gerekmez. Çabuk çabuk yapabilirim işinizi.
Hem sonra ne olacak ki; gün gelip bir gün, benim de size düşecektir işim...
İnsan insana muhtaçtır... Ödeşiriz böylece.

Genelevdeki 'ilk kadınımı' gidip bulsam bir yerlerde... Şehvet gazaplarında ölüp gitmediyse eğer.
Kimbilir hangi şehrin hangi sokağındaki, olanca yalnızlığıyla yaşadığı göbekli siyah demirparmaklıkları olan iki katlı evin, rutubet kokan kimsesiz odalarındadır şimdi o, kucağında kedisi...
Girip koluna götürsem, sobalı, mermer masalı, tahta iskemleli bir meyhaneye... Desemki; köfte, şiş, yoğurt birde... Piyaz da olsun bol sirkeli.
Desem ki; biliyor musun, rapor böyle böyle...
Kanıksanmış acılarla körelmiş duygularına rağmen,insanca bir hüznün, minicik bir pırıltısı, yanıp sönse gözlerinde.
Sonra kadından yana başımdan geçen; o günden bugüne......
'Vay kepaze herif' dese, burnumun ucundan tutup da çekiştire çekiştire... 'O utangaç çocuk sen misin? '...
Ben ona hiç sormasam hayatı... Bencilce.
Umursamasa o...
Yorgun, sarhoş ve olgun, gülümsese...

Parklar ne güzel bugün...
Çocuk arabaları renk renk... İçlerindeki
bebekler; kavgayı kazanmış tohumun, yaşam hakkını elde etmiş gururlu keyfi, sevgi öpücükleriyle pembeleşmiş yanakları ve doymuş karınlarıyla huzurlu, mışıl mışıl, bir gündüz uykusunun masum ve kaygısız rüyaların birindeler yine.
Gençler; yaşam boyu bir daha bulamayacakları, o ilk kaçamak öpüşlerin sihirli güzelliklerinden habersiz, suçlu bir mutluluğun telaşı içindeler kuytularda...
Güneş her zamankinden anlamlı battı bugün...
Serinlik ilk kez sardı bedenimi böylesine...
Ne güzeldi değil mi hava bugün? Akşam olsun hiç istemedim.
Işıl ışıl şimdi tüm şehir...
Her ışığın altında rutin bir yaşamın renksiz silüetlerini görür gibiyim...
Bir, 'Nisan şakası' yapmalı tüm insanlara...
Ve demeli ki: yaşamı duyabilmek için enine boyuna, illa da bir rapor mu gerek!

Çok geç olacak sonra...
Çok geç olmadan ne olur; bir rapor da siz y
a
z
ı
n.


Bir şeylere dair
21/03/1993

Semih Ertem
Kayıt Tarihi : 28.9.2005 16:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Semih Ertem