Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. Evet, bilmiyordum. Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. Sevişirken sözlük kullanıyordum hala. Ama, seni seviyordum. Ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. Sana yaklaşamıyordum. Yasaklanmıştın adeta. Çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. Küçük bir ateş. Küçücük bir ateştin sen. Sönmekten ürken bir ateş. Bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. Aşkın mecali kalmamıştı. Sessizce sokuldum yanına. Acıyla irkildin. Gülümsedim. Gülümsememe anlam veremedin elbette. Kimdi bu? Ne istiyordu? Tanımadığın biri. Hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. Fuzuli bir beden, karşındaki. Usulca uzandım,
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
Kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. Uzayın adını ben koymadım. Uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. Rahatlatır beni o. Bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. Yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. Romantizme uyum sağlamak için de değil. Öyle. İşin gerçeği budur. Yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. Bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. Lekesiz bir yalnızlık. Lekelenmeye müsait bir yalnızlık. Tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. Pişmansın. Pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. Elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘Neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. Olmuyor tabii. Olmuyor. Sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. Beni anlayacağın günler gelecek. Beni de göreceksin. Benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. Korkma lütfen,
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
dost ağızlarda sana dair cümlelerin
ıslatılması...
Adını anmak...
Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel
avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
Şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. Çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. Aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. Hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . Hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. Hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. Bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. Hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . Yüzüme öyle bakma nefretle,
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm
Ben seni kırmak için yaratılmadım. Uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! Belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! Beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum?
ne denirki aptallıktan başka eline sağlık aptallığımızı ancak bu kadar güzel sen tarif edebilirdin
aşk diye birşey yok inanın.aşk hayal tüccarlarının bize sattığı kalbimizdeki küçük bir ütopya...şiirler hep o ütopya da yaşanır.yoktur ne o kadar narin bir kız ne de o kadar kibar bir erkek.yüzyılda bir gelir leyla lar mecnun...artık o aşk diye nitelendirelen şey bir kızın yüzündeki boya erkeğin saçındaki jöle...çoğu kişi bilmez biriyle oturup saatlerce muhabbet etmenin verdiği hazzı.o duduklardan çıkan sözleri bakmaz ki çünkü o dudakları öpmeye odaklanmıştır beyni.iki bacak arasına sıkışmış aşk neden şey...el'veda diyin gitsin hayatınızda ki gereksizler can'an merhaba diyin artık gelsin hayal ettiğiniz kişi adı aşk olmasa siz koyun sonradan...yeter ki yaşayın...can yücelin dediği gibi'O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.''
Aşk katlanılamayan işkence.
Çok güzel bir şiir kalemine kuvvet Küçük İskender.
asi bir çocuğun, bir araya getirdiği melankolik kelimelerden ötesi değil.
okurken kendinize o kadar tanıdık gelecek ki cümleler ve evet anlatmak istediğim bunlar diyeceksiniz...
bir nedeni olmasada herkesin okuması gerektiğine inanıyorum.
sen... küçük iskender
uzamayı bıraktığı an gölgem akşamları
maviyi özleyişimin rast-lantısal makamındaki derbeder
hep kıskanılan hiç istenilmeyen notası
iyi ki varsın; iyi ki yaşıyorsun!
iyi ki öleceksin;
şairsel bir ecelle sarılacaksın son şiirinin boynuna.
ben seni bekliyor olabilir miyim bilmiyorsun
beni unuttuğun aşkın sayısız koynuna.
ŞİİR Mİ MAKALE Mİ ANLAYABİLENE AŞK OLSUN
Bu şiir ile ilgili 46 tane yorum bulunmakta