celladından aman dileyen
can derdine düşmüş
mahkum misali
sığınmıştım şefkatli kollarına.
virane şehrin
toza dumana bulaşmış
enkazını resmediyordu gözlerim.
nar kabuğu çatlağı dudaklarımdan
antik faylar geçiyordu
yüzyıllık volkanları uyandıran
sarsıntılar yaşıyordu gözbebeklerim.
yalnızlığın mezarlığına gömülü
kimsesizliğin şarkısına
ıslık çalarak eşlik ediyordu rüzgar.
ölüler dahi ruhlarına kanat takarak
acı bir gülümsemeyle kulağıma fısıldıyorlardı
aşka geç kalmışlığımı.
ayna karşısında seyrelmiş saçlarımı tarıyordu
yüreğindeki depremler.
o yüzden tenimdeki fay kırıklarını
gizleyemiyordu fırça darbeleriyle çılgın ressamlar.
kalbim
kayıp bürosunda unutulmuş
sahipsiz bir valiz gibi yer kaplıyor göğsümde
tir tir titriyor avuçlarım
ellerin sabun köpüğü gibi kayıyor hayatımdan.
ve sen arkamdan haykırıyorsun aşkını.
ne var ki duvarlarda yankılanan sesin kısık
ancak cesetleri çiğnenmiş sokaklardan geçenler
duyar avazını.
kırık dökük dallarıyla ağaçlar eğilirken rüzgara
yağmur
çamurlu çizmelerini yıkıyor
canını sıkıyor
tül ve külü andıran gri bulutlar.
ten yarasına benzemez
yürek yarası
ha deyince geçmiyor ağrısı
taşınası
gömülesi
yer kalmadı solumda.
hüzne beş kala
sök artık
ölünü yüreğimden
şiir yüreklim.
yine uzaklara daldı gözlerin
yine tuzaklara takılı kaldı aklın
hiç aklından çıkmıyor zaten
sinende ürkek bir serçenin
ecel vakti gelmişti adeta
yüreğin yangınlarda
ve sen hala
bir mucizeyi bekler gibisin...
Kayıt Tarihi : 16.7.2016 18:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!