"Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni”
türküsü yakılmazdan üç yıl kadar önce
Yani 1912 yıllarında,
Çatak Köyü Halkı’ndan Mısırlıoğlu Mehmet
0smanlı neferi olarak gittiği askerlikten
......................................dönmeyince geriye
Anası Azime’nin kollarında
yetim kalmış Mısırlıoğlu Mehmetoğlu İsa
Alınyazısında,
yetimlikten sonra öksüzlük te yazdığından
Bir süre sonra,
İsa’nın Anası Azime de ölüvermiş
........................................salgın hastalıktan!
Bu yüzden, kömür gözlü İsa,
Oluvermiş, koyun otlatan bir çoban
Kızılcık sopasını vurarak çarıklarına
Koyun otlatırken Arda Boyları'nda
Yanık yanık türküler söylermiş
İnce söğüt dalından yaptığı kavalıyla
Tütün yaprakları labada
Mısır koçanları da
Öküz boynuzu gibi kocaman olurmuş o zaman
ve sabahın erken saatlerinde
tütün yaprağı toplanırmış tarlalardan
Bu nedenle omuzuna astığı tüfekle
tütün ve mısır tarlalarında bekçilik te yaparmış
...............................................bu çalışkan kızan
"Arda Ovası'nın bereketi boldur
Bir ekişte anbarı doldur
Halı gibi yayılır tütün yaprağı
Boynuz gibi olur mısır başağı..”
Türküsünü mırıldanırken koyunların ardından
Azık torbasını da kekikle doldururmuş zaman zaman
Böyle günlerin birinde
Mübadele haberi gelince Ankara’dan
“Yaşasın Mustafa Kemal! ” diye haykırarak
Kavalını, çarığınıı, kebesini atıvermiş sırtından
Ey bre kara oğlan!
.......................................Trakya ‘da da olsan
1924 lü yıllarda
Viraneye dönmüş Anadolu’mda
Bir çift öküz ve karasabanla
Ne yapabilir ki öksüz ve yetim kalmış bir oğlan?
“Kaldı ki onlar da bende yoktu “derdi babam
2 yaşlarında
Hayriye Ablası’nın kanatları altında
Konunca Altıntaş Köyü’ne
Eniştesi Karaca Köylü Mahmut’la birlikte
Yerleşmişler iki katlı taş örgülü bir eve
Çocukmuş/ yardımcısı yokmuş
Altında kiremit renginde bir at
Yaz-kış köyleri gezer, çerçilik yaparmış
............................................Mısırlıoğlu İsa
0 zamanlar ekmek parası,
Aslanın barsaklarındaymış zira
1934 yılında çıkınca soyadı kanunu
Bir meraktır almış insanları
Soyadımız ne olacak acaba?
Samanlar samanlığa doldurulurken
Köye gelen nüfus memurları bulamayınca 0’nu
“Yazın soyadına Elegeçmez” demiş bir nüktedan
Alınyazısıdır, silinmez!
Mısırlıoğlu İsa olarak çıktığı Altıntaş Köyü'ne
“Elegeçmez” olarak dönüvermiş babam
Aynı yıl askere gitmiş benim Karaoğlan
Atatürk sağ o zaman
Ve askerde öğrenmiş okuma-yazmayı
.........................................................bir onbaşıdan
Ve orda görmüş berberlik nasıl yapar bir insan
Böylece kafasında oluşmuş bir sürü plan
Altıntaş’a döner dönmez kışlasından
1936 yılında kaçırıvermiş anamı
Rıza Soysal Dayımın kanatlarından!
Hayriye Ablası’nın iki katlı evinde oturmuşlar
...............................................geçici bir zaman
Sonradan Bafra’ya göç edince
Karaca Köylü Mahmut’la Hayriye Halam
Evde yalnız oturmuşlar anamla- babam
Yılmamış Karaoğlan.
Planını uygulamaya başlamış o an
Altıntaş Köyü’nde; Damı sazdan
Duvarları topraktan
Çevresi karaçalı dikeniyle çevrili
...................................................üç odalı evi
dikivermiş okulun karşısına bir yandan
Odanın birini bakkal/ Diğerini kahve
Kahvenin bir köşesinde de
Berberlik yamaya başlamış Karaoğlan
Yani bir çatı altında üç dükkan
Dükkan dediğim
İçinde bir kutu büsküvi
Bir çuval şeker/Bir teneke gaz
Bir kutu mum..falan..
Zaman, zor zaman!
Ama gönüllerdeki umut; … buram buram!
Altıntaş Köyü’nün çocukları
yumurta ya da buğday getirip
büsküvi, lokum, şeker, yağ, gaz
alırlarmış bakkaldan
Eğitmen bile kahveye uğrarmış zaman zaman
1941 deki
İhtiyat askerliğine kadar böyle dönmüş devran
İsa Elegeçmez’in
İlk kızı Fethiye üç yaşlarında o zaman
Bindirip at arabasına karısını ve kızını
Alıp yanına da birkaç hasırla
Pamuklu yatağını
Islığında Balkan Türküleri
Keşan’a kanat açmış karaoğlan
Sık sık göç etmek
Alınyazısıynış o zaman!
Birkaç yıl önce Keşan’a evlenmiş olan
Emine Teyzem’in yanına bırakıvermiş
Karısıyla kızını babam
Anam, kızı Fethiye ile birlikte
Kayalı Camii’nin karşı sokağında
Ali Peynirci'nin Evi'nin yan tarafında
Dedelerin Evi”nin karşısında
Mübadele ile Yunanistan’a göçen
Madam’ın iki katlı Evi’nde kalmışlar
İhtiyat askerliği süresi kadar bir zaman
Babam ve bacanağı Emin Aksu
......................................İhtiyat askerliğinde
Teyzem de üç
Anamda tek kızan..
Yaşamışlar birlikte iki yıl kadar bir zaman
Yokluk –kıtlık günleri
Dünya Savaş Cehennemi..
Bu yıllarda
dört bir yana yük taşırmış Keşan’ın Develeri
Bakırcılar/Kalaycılar/Demirciler
Arabacılar/Saraçlar/Nalbantlar
Fırıncılar/Tahinhaneler
Cırcır makinesi sahipleri
Hasırcılar/kilim dokuyanlar
Değirmenlerde buğdayı-arpayı .. una
Susamı tahine ve susam yağına çevirenler
Döküp dururlarmış tezgahlarına alınterlerini
Köylüler de
karasabanın ardından
Boyunduruklu öküzlerle harman döverlermiş ,
çift sürerlermiş yılın dört mevsimi vesselâm
Öküz arabaları ile dolarmış değirmenlerin önleri
*
Ancak bu yıllarda, yıkılınca
......................Keşan’daki beşli yeldeğirmenleri
ve çifte yeldeğirmenleri
dizelli değirmenler öğütür olmuş ekinleri
1940 lı yıllarda izin vermiş İnönü
Açılmaya başlamış Köy Enstitüleri;
Köy Enstitüsü deyip geçme!
“Sürer -eker biçeriz güvenip ötesine
Milletin her kazancı milletin kesesine
Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine
Toprakla savaş için ziraat cephesine
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz
Biz yurdun öz sahibi efendisi köylüyüz..”
…..
Türküsünü söylerlermiş her biri
*
Dünya’da hüküm sürerken savaş cehennemi
Uygulamaya konmuş
Ezanı Türkçe okuma denemeleri..
1940-1941 seneleri
İsmet İnönü’nün
bizleri “babasız bırakmamak için”
aldığı savaş önlemleri
ve bu nedenle
ekmeğin, yağın-tuzun, unun....
Vesikayla verildiği zamanlar…
Yani yokluk –kıtlık günleri
Mehmet Akif…/ Yahya Kemal/ Yaşar Kemal
Ahmet Haşim/Tevfik Fikret/ Nazım Hikmet
Ali/ Necip Fazıl/Faruk Nafiz/Orhan Veli/
Yaşar Nabi/Halide Edip/ Ziya Gökalp
Ahmet Hamdi /Falih Rıfkı/Yakup Kadri
Behçet Kemal Çağlar / Rıfat Ilgaz
Cenap Şahabettin /İlhan Selçuk/ Sabahattin Ali
Bu yılların şairleri....edipleri..
Ama,
Millet Mektebi’ne bir gün bile gitmemiş olan
Mısırlıoğlu Mehmet oğlu İsa
.....................................bilmezmiş hiçbirini
Lambalı radyosu bile olmayan garibanın
“Ben askerde iken
ne yiyip ne içecek benim hanımla kızan?
..........................................................mış
..............kafasını bir kurt gibi kemiren derdi
Yardım etmiş yüce Yaradan
Etrafta; ısırgan otu, labada, ebe gümeci
kuzu kulağı, kekik, köfte otu, dere otu
çokmuş o zaman..
Evlerde çeşme, elektrik yokmuş
Su kıtlığı çokmuş
insanlar kuyulardan çekermiş suyu
dolunay aydınlatırmış yolları
Gel gör ki rüya gibi delip geçmiş zaman
İhtiyat askerliği dönüşü
sıvamış kolları babam
Almak için lambalı radyosunu
elektriğini ve suyunu
Yeniden göç etmiş Altıntaş Köyü’ne Karaoğlan
Açmış dükkanın kapılarını
Böylece istiflemiş kutulara;
onparaları/ yüzparaları/ kırk paraları
*
Ve yıl 1946 yı gösterirken takvim yaprakları
Dünya’da barış rüzgarları esermiş dört bir yandan
ve "İhsan" adını koyduğu
bir yardımcı göndermiş babama yüce yaradan
Yeniden kanat açmış Keşan’a babam
Dermiş:
“Kök salmak ve zengin olmaktır hülyam”
*
Rasim Ergene’nin
ve İstanbul'da tüccarlık yapan
Rasim Ergene'nin amcası
Süleyman Sırrı'nın yardımıyla
başlamış seyyar manifaturacılığa babam
Çırağı ise, dokuz-on yaşlarındaki ablam
Üstü çadırla kapalı at arabasıyla
Ver elini Malkara, Uzunköprü, Keşan
Yolda , ellerini şaklatarak
türküler söylermiş çocuk ablam:
“Hoppala paşam/Malkara Keşan"
*
Peki başlarını sokacakları dam?
Bu kez kardeş çocukları oldukları
0dacı Hasan'ın eşi Hatice Halam
Yer vermiş onlara kendi yuvalarından
Onların yanında kalmışlar geçici bir zaman..
Yıl 1950
İkinci evini yine kendi elleriyle yapmış babam
Bu kez moloz taşlardan
Yardımcısı
Havva Öğretmen’in babası
ihtiyat askerliği arkadaşı
...........................YUSUF KATIKSIZ Amca’m
Kısacası
alınyazısını yaşadıkça öğrenmiş babam!
1950 yılı yılbaşı gecesi beni armağan etmiş
0’na Yaradan
Ablamla birlikte pazar-pazar
köy köy gezermiş babam
Alıç, Karapınar, Karacali, Maksutlu..
Kadıgebren.....falan..
Uzunköprü, Malkara, Keşan
Veresiye basma satarmış durmadan
Küçük toprak ibriğiyle
....babasına su taşıyan ablam Fethiye'yi de
tanır olmuşlar kasabanın basmacıları...
.............................panayırcıları.. vesselam
Karısına Rükiye Anam'a gelince babamın;
Baba 0cağı'nda gördüğü
..................................kocaya saygısından
ve erkeğine yardımcı yetiştirmek için
ve yitirdiklerini telafi etmek için
1936 dan 1960 a kadar
Beşi cennete
altısı Türkiye Cumhuriyeti’ne armağan
on bir kızan doğurmuş 0’na,
Radiboşl'u Molla Hasan’ın kızı Rükiye Anam
*
Keşan da vermiş 0'na hakkını, gelince zaman
1971 de yılın annesi seçildi anam..
Ne yazık ki
çok uzun süre dayanamadı yaşamın zorluklarına
kırık kanatlı bir mübadele kuşu olarak yaşayan
yetim ve öksüz babam
Nihayet,
elleriyle ördüğü
Eski Mektep Sokak
8 numaralı damı'ndan
1964 yılında katıldı ilahi mübadele'ye....
gün 5 nisan
Şimdi, Tepe Mezarlık’taki kabri
yıldızları seyreder her akşam!
*
Mehmet, Fethi, İrfan, İsmail ve Saadet,
bir de adsız küçük kahraman!
cennette kanat çırparken
Babalarının bıraktıkları yerden
yaşamayı becerdiler geride kalan altı kızan;
Fethiye, Ali Koç, Firdevs,,Feride,
.........................................Çetin ve ihsan.
Her birinin parolası:
İlâhi mübadeleye kadar mücadeleye devam!
……..........*……..
Kayıt Tarihi : 16.5.2015 08:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Mübadele Kuşları'nın yazılmamış nice acıklı öyküsü vardır kuşkusuz...Ben babamınkini şiir diliyle anlatmaya çalıştım..
Işıklar içinde uyusunlar İnşallah.
Anılarınıza Saygıyla...
TÜM YORUMLAR (2)