Bakışlarındaki ışıltıdan anlarsın onu.
Sanki gözbebeğinde bir kandil vardır. Daima görürsün bu ışığı. İçindeki aydınlığın bir yansımasıdır bu. Hani her odası aydınlık ışıl ışıl bir evin penceresinden baksanız, ortada ışık sunan büyük avizeyi ya da lambayı görürsünüz. İşte böyledir onun ruhun penceresi gözleri. İçerdeki aydınlığı, hatta nur ve ışık bayramını sezdirir, sızdırır.
Peki sadece gözleri mi sinyal verir onun bu iç aydınlığından. Elbette değil. Yüzündeki nur da belli eder bu ışık şehrayinini. Kaşlar gözler, alın, yanaklar, çene, dil ve dudak öyle bir profil çizer ki bir ışık paletinden fırçasıyla nur alıp bir tuvale süren, nakşeden ve şekillendiren bir büyük ressam var hissi uyandırır kişide.
Pırıl pırıl bir çehredir onun vechi ... Tebessüm etmese de gülümser. Gülmese de şirin bir şekilde etrafa ışığın senfonisini, aydınlığın melodisini sunar.
Bir de gülümsese, seyredin siz güneş ışınlarını, ay tebessümünü, umut çiçeklerinin etrafa serpilişini, huzur güllerinin demet demet gönül kucaklarına düşüşünü, ya da nazikçe sunuluşunu..
Poyrazlardan esip gelen yel misin?
Rüyâlarda gördüğüm güzel misin?
Söyle bana dilber, kimsin, nesin sen?
Şu düştüğüm derde çâre misin sen?
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta