Bir minik kız çocuğu saçlarında nazar boncuğu
Ellerinde umutları 50 kuruşa fiyat biçilmiş yarınları
Bekliyor selpaklarına bir alıcı bir sunum ekmek için sattıkları
Ne okul var hayalinde nede sıra arkadaşları
Aslında çokta üzülmüyor bilmiyorduki bunları
Amacı bir sonraki güne yarınlara hazırlanmaktı
Pazarlardan topladığı boş sandıklar bir akşamlık yakacağı
Sokaklardan,çöplüklerden topladığı kağıtlar o günlük haşlığı ve azığıydı
Bilmiyordu okumanın ona sunacağı daha güzel yarınları
Bilmiyordu sıcak bir yatakta huzurla uyumayı
Yatağın yumuşaklığını artık hatırlamıyordu bile
Hatırlamıyordu babasının baş ucunda okuduğu masalları
Çoktan unutmuştu katıla katıla attığı kahkahaları
Gökkuşağından gelen hayatı artık siyah ve beyazdı
Siyahı kara günlere saymış beyazı sevdiklerine sarılan kefen diye tanımıştı
Gökkuşağını hayatından böylece sevdikleriyle çıkardı
Çok akıllıydı çok zeki biliyordu hayatın hileligini
Onun için hayat (bul karayı al parayı) kadar şaşırtmacaydı
Bir fincanın içinde geziyordu günlük kazancı
Annesinin şevkatli kucağından uzak zalim bir hayata sarılmıştı
Saçlarını hiç taramazdı hep mahallenin en yüksek tepesine çıkardı
Aklı noksan sanırlardı hiç ses etmezlerdi minik kız çocuğuna
Oradan esen rüzgar onun için bambaşkaydı
Saçlarını rüzgara bırakır annecigim hadi tara saçlarımı diye ağlardı
Sanki annesinin şevkatli elleri rüzgara karışır kızın saçları dalgalanırdı
Güne hep o tepeden başlardı
günaydın annecigim,günaydın babacığım diye bağırırdı
ve yeni bir güne başlamak için tekrar ayaklanırdı
tekrar o sokaktan çıkana dek başını hiç kaldırmazdı
ip atlayan,top oynayan, hiçbir çocuğa bakmazdı
korkardı hevesligine yenilip çocukların arasına kaynayıp karışmayı
korkuyordu birgün o sokaktan çıkmazsa günün hüsranla son bulacağını
açlıktan midesinin sırtına yapışacağını biliyordu ve koşar adımlarla evinden ayrılıyordu
işte ben bu minik kız çocuğunu hiç tanımadım
aslında kimdi,kim olması gerekti,nasıl büyümeliydi?
vatan bekçisimi,devlet memurumu,fabrika işçisimi yada bir annemi? Ne…?
siyah ve beyaz kaderle birlik etmeseydi gökkuşağına olan inancı bitermiydi?
SONUÇ…..
bir insan kendini ne kadar tanıyabilirki…
Sibel Gökmen KatrancıKayıt Tarihi : 11.3.2008 01:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
olmam gereken ben fincanın içinde kaldı

Saçlarını rüzgara bırakır annecigim hadi tara saçlarımı diye ağlardı
Sanki annesinin şevkatli elleri rüzgara karışır kızın saçları dalgalanırdı
Güne hep o tepeden başlardı
yüreğinize sağlık .
saygılar yüreğinize...
TÜM YORUMLAR (4)