‘’şuramızda, tam şuramızda
tarihe nasıl anlatsam
ey anneleri korkutan
bizi yaşatan kan
günler perişan’’
(Arkadaş Zekâi Özger)
***
kan uykulardan uyanıp
güller ekiyorum bir seher vaktinde
kurşunlanıyor apansız çocuksu düşlerim
ilkin ayaklarımın altından kayıp gidiyor toprak
sonra mekanik bir tanrı kalıyor yalnız gerimde
bir de
bağbozumuyla dökülen militan bir yaprak.
evet,
isyandır şimdi evrenin göğsüne çakılan şiirlerim
her dizesi kavga türküleriyle harmanlanır
biraz pir sultan’dırlar
biraz bedreddin
dadaloğlu’m sarp yamaçlı dağlardan haykırır
topyekûn başkaldırır anadolu’m devletlû ele
ezilenlerin sesi
arş-ı âlâda yankılanır
kim bilir,
ben bilmem
belki
kırlangıçların çarmıha gerildiği çağlarda
zulmün bağrına dikilen bir fidan olur şiirim
yeşerir güneş’in zaptıyla, çiçeklenir
çünkü hoyrat sözcüklerim ardında
halkına sevdalı bir çocuk gizlidir
bunu ne şiir ne ben
ne de cellatlar ordusu…
yalnızca annem bilir.
evet anne,
kavgadandır şu vurdumduymaz gezginliğim
kavgadandır kanışığında ansızın yola düşmelerim
çünkü düşlerimde bir kutup yıldızı parıldar durur
sonra ebruli bir kalemle dokurum kof yürekleri
karakışta
dağlarıma kardelenler kurulur
kim bilir,
ben bilmem
belki
aşkın bile nesneleştiği bir çağda
yoldaş olur sarar sevdiğimi hasretim
büyür emeğin şavkıyla, yeğinleşir
çünkü sesgömütlü dizeklerimden yükselen,
kavga içre bir sevdanın ezgileridir
bunu ne şiir ne ben
ne de cellatlar ordusu…
yalnızca sevdiğim bilir.
ey kırlangıçlar
şimdi isyana açın kanatlarınızı
vakit mavzerleşme vaktidir
bizi de alın kuşlar, bizi de alın
yoldaş olup
sev-
-da
la-
-nın....
Kayıt Tarihi : 13.1.2022 17:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
beğeni ile okudum
beğeni ile okudum
TÜM YORUMLAR (6)